"Pekala... bu nasıl oldu? Ne zamandan beri konuşuyorsun?" Diye sormuştu Natsu, meslek alışkanlığı, sorguluyor gibi hissediyordu kendini. O yüzden sesini inceltip yüzüne mutlulukla bir gülümseme yerleştirdi." Gerçekten merak ediyorum!"
"Anlatsamda inanmazsınız..." diyerek gözlerini kaçırmıştı Juvia, camdan dışarısına bakıyordu.
"Dene bakalım." Diyerek bir sandalye çekmişti Lucy." Haberler sende."
"B-ben..." derin bir nefes alarak Lucy ile göz kontağı kurdu." Ah, sadece... artık konuşmam gerektiğini düşündüm."
Lucy ile Natsu birbirlerine buna inanmıyormuşcasına bakmışlardı. Sonra Juvia'ya döndüler.
"Tamam şimdi gerçek nedenini söyle." Demişti Lucy, açıkça buna inanmadığını belirterek."Üzgünüm..." diyerek oturduğu koltuktan kalktı Juvia." Ancak bu sanırım şimdilik saklı kalacak."
Kapıya doğru yürüdüğünde Natsu sert bir sesle "Nereye?!" Diye sormuştu.Juvia şaşırarak ona baktı.
"Dışarı çıkacağım, belki markete gider bir kaç aburcubur alırım.""Gitmiyorsun Juvia, otur evde."
Luvy, Natsu'ya tuhaf tuhaf bakmaya başlamıştı, Natsu'ya kalsa Juvia dışarı çıkmamalıydı çünkü dışarısı Juvia için fazla tehlikeliydi.
Elinden gelse evcil hayvan gibi besleyecekti onu..."Evet çıkacağım." Demişti Juvia.
"Hayır çıkmayacaksın." Ayağa kalkmıştı Natsu." Hiç bir yere gitmiyorsun."
"Lütfen engelleme beni, bu benim için çok önemli."
"Anlat o halde, önemine biz karar verelim."
"Natsu!" Demişti Lucy." Onunda bir özeli olmalı."
"Ne özeli?" Demişti Juvia'ya bakarak Natsu. Sonra Lucy'e döndü hışımla." Nazını kaprisini acısını biz çektik, bundan şikayetim yok yanlış anlaşılmasın ancak ben bir şeyler için çaba gösteriyorsam karşımdakinden de aynı şeyi beklerim."
Juvia sertçe yutkundu.
"Size anlatamam."Natsu histerik bir şekilde güldü.
"Güzel, o halde evden dışarıya adımını atmıyorsun Juvia."Juvia konuşmak için ağzını açmıştı ki Natsu; "ck ck ck, hayır, eğer itiraz edersen camları bile yasaklayabilirim."
"N-natsu..." demişti Juvia, hayal kırıklığı sesine yansımıştı." Senden nefret ediyorum Natsu!" Juvia koşarak odasına çıkarken, Natsu ise arkasından "Nefret ediyormuş, iyi bari ilerleme kaydedebilmişsin, en son hissettiğin şey saf acıydı da Çünkü!" Diye bağırmıştı. Kendini koltuğa atarak saçlarını dağıttı.
"Onun üstüne neden bir anda gittin?" Diye sordu Lucy, "sizi hiç böyle görmemiştim."
"O eve gidiyor." Dedi, Natsu nefesini üflemişti.
"Sabah dayanamayıp arkasından çıktım, onu o eve giderken gördüm. Kendi kendine konuşuyordu, deliriyor Lucy."
Lucy eliyle ağzını kapattı.
"Ciddi olamazsın!" Yüzünde korku vardı."Gayet ciddiyim, kendi kendine sarılmıştı. Gray diye seslenip duruyordu, bu beni korkuttu. O ev onu hiç iyi etkilemiyor, belkide taşınmalıyız."
"Sende biliyorsun ki Juvia bunu asla kabul etmeyecektir."
"Onun rızasını isteyen de olmadı zaten."
* * *
"Biri gitti, dördü kaldı." Dedi gülerek Gray." Sıradaki?" Karga'ya dönmüştü.
Karga, kanatlarını çırparak uçmaya başladı, yükselebildiği kadar yükseldi ve şehrin etrafını hızla dolaştı.
O sırada Gray yere oturmuş, elindeki çakıyla yere yazı yazıyordu.
G&J
14.02.2018Yazdığı yazı buydu.
Karga, yazının kenarına konup yazıyı inceledi. Sonrasında Gray'in yüzüne bakıp başını iki yana eğerek onu incelemeye başladı.
Gray derin nefes aldı.
"Aldığım düğün tarihi, o gün evlenecektik. Tabi ben daha evlenme teklifini bile edemeden öldüm." Derin bir nefes verdi." Beceriksiz herifin tekiyim."
Karga, onun başına konarak gagasını Gray'in başına vurup durdu.
"Ah! Bu acıttı, hadi ama!" Diyerek yüzünde oluşan acı bir ifadeyle başını tuttu." Neden bunu yaptın?"
Karga, onun karşısına kondu bu kez. Gözlerini Gray'e dikmişti.
Gray oflayarak gözlerini kaçırdı.
"Evet evet, farkındayım yüzüme vurmana gerek yok. Ben bir ölüyüm o ise hâlâ yaşıyor, bu yüzden bunları düşünmek elime hiç bir şey geçirmez, evet evet haklısın."Karga kanatlarını çırpıp biraz yukarı uçtuğunda Gray başı ile onaylamıştı.
"Pekala gidelim."Karga uçarken, Gray ise binaya tırmanıyor, ordan diğer binanın çatısına atlıyordu. Hemen sonra penceresi açık olan bir evden içeri girerek, evin kapısına koştu ve kapıyı açıp dışarı çıktı. Bu kez Karga'yı koşarak takip ediyordu, arada Karga'yı kaçırdığı oluyordu, bu mesafeyi de sokak lambasının gövdesine tutunup dönerek kapıyordu.
"Bilgin olsun diye söylüyorum." Dedi, normal bir insan nefes nefese kalabilirdi, ancak Gray ölüydü ve ölüler nefes almazdı da. "Ondan uzak durmayacağım."Karga bir anda durarak ona baktı.
"Bu konu da gayet ciddiyim, tamam mı? İşim tamamlanınca sonsuza kadar yok olacağım zaten, en azından geçirebildiğim zamanlarda onun yanında olabilmek istiyorum." Karga gaklayarak uçmaya devam edince Gray şaşırarak ona bakmaya başlamıştı.
"Çabuk ikna oldun, bu kadar çabuk beklemiyordum doğrusu."Karga gaklayınca Gray kaşlarını çatmıştı.
"Aptal olan sensin, ben ölüyüm. Hem ölü hem de aptal olamam, ne sandın beni Frankenstein falan mı?"Karga bu kez onu tınlamamış, borulardan birine konmuştu.
Gray ise kendini aniden durdururak karşı da mağaza yıkıp savuran adama bakmaya başladı. Hemen yanına tükürüp öfke ve kinle "orospu çocuğu." Diye küfür savurdu." Sünnet edeceğim seni kaltak." Demişti. Bu sadece 3'ünden biriydi...
Yani Juvia'ya dokunan.Kendini yüksek tuğlalardan aşağı atarak adamın yanına yürümeye başladı Gray. Usul ve sessizce yanaşıyordu, adamın sol omzuna parmağı ile dokunduğunda adam gülerek sol omzuna dönmüştü. Ancak o tarafta bir şey göremeyince sağ tarafına da bakmakla yetindi. O sırada Gray gülerek el sallamış, yumruklarından birini indirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karga.|| Gruvia.
Short StoryThe Crow filminden esinlenmiştir. Efsaneye göre kargalar ölen insanların ruhunu öbür diyara taşır, ancak yarım kalan işlerini tamamlamak üzere bazılarının ruhunu ise bedenine görevi tamamlanıncaya kadar geri koyarmış. Gray Fullbuster sadece bir şan...