İyi okumalar... 💟
"Çünkü ben seni sadece yardıma muhtaç biri olarak gördüm ve yardım etmek istedim. Ama görüyorum ki çok yanlış anlamışsın beni Öykü." dediğinde tüm sınıfın içinde yine rezil olmuş bulunuyordum. Ama bu çokta önemli değildi benim için. Asıl gururumu kıran, ağzından çıkan her bir kelimeydi.
Gözlerimin içine bakarak alayla "Senden hoşlanmak mı? Daha neler! Hangi hayal alemindesin gerçekten ?" deyip sırıtınca o an onu parçalamamak için kendimi zor tuttum.
Tamam böyle bir şey olmadığını ben de biliyordum. Yani bana karşı bir şey hissetmediğini... Ama niye durup dururken birine yardım etme ihtiyacı duymuştu ki? Hem de bana! Üstelik Barış, uzaktan bakılınca hiç de öyle önüne gelene yardım ediyor gibi gözükmüyordu. Yine de söylediklerine tam inanamıyordum.
Bir kaç saniye hiçbir şey demeden birbirimize baktık. Gözlerimin içine o kadar derin bakıyordu ki anlam veremiyordum. Gözleriyle bir şey anlatmak istermişcesine bakmasından rahatsız olup gözlerimi kısa süreliğine kaçırdım.
"Gerçekten mi Barış? Böyle düşündüğünü bilmiyordum. Beni reddettiğinde bir an Öykü'den hoşlandığını sanmıştım." Bakışmayı bozan ses Sıla' ya aitti. Barış dediği şeyle kafasını Sıla'ya çevirip alayla güldü. "Sıla saçmalama istersen. O bambaşka bir konu. Gerçekten Öykü'den hoşlandığımı mı sandınız? Öykünün neresinden hoşlanmamı bekliyorsunuz?"
Söylediği cümle beni beynimden vurulmuşa çevirirken bir
süre dediği lafların ağırlığını tarttım. Gözlerim dolmuştu ve bir şey de diyemiyordum. Sanki ağzımı sıkıca bantlamışlardı ve bu yüzden de konuşmak istesemde konuşamıyordum. Barış'ın bana bakmadan söylediği sözü ile Sıla cesaretlenmiş bir şey demeye hazırlanırken arkadan öfkeli bir ses duyuldu." Haklısın Öztürk! Sen Öykü'yü sevemezsin. Çünkü o senin mendil gibi kullanıp atacağın bir oyuncağın değil! Şimdi yanındaki o sürtüğü de al ve siktir git burdan! "
Bu ses Arda'nın sesiydi ve çok öfkeli çıkıyordu. İlk kez küfrettiği duyuyordum. Bu da çok sinirli olduğunu gösteriyordu. Onların burada olduklarını bile bilmiyordum. Konuştuklarımızın ne kadarını duymuştu acaba?
Arda bize yaklaşarak benim yanımda durdu ve öfkeyle Barış'a baktı. Barış'ın yüz hatları gerginleştiğinde sinirlendiğini anlamıştım. 'İnşallah sinirinden geberir! ' diye dua ettim içimden. Daha fazlasını hak ediyordu aslında ama neyse. Barış bir adım öne gelerek Arda ile arasındaki mesafeyi kapattı. İkiside birbirine öldürecekmiş gibi bakıyordu ve bu beni korkutuyordu.
"Oo Arda sende mi buradaydın? Bende diyorum Öykü'nün koruyucu meleği nerede? Doğru ama sevmediğin ot dibinde bitermiş." Son cümleyi bana bakarak imada bulunmuştu.Bende aynı şekilde bu sözü ona kullanmıştım okula ilk geldiğim gün.
Barış'ın alayla karışık öfkeli sesi Arda'yı bir kere daha kızdırmaya yetmişti. Arda Barış'ın yakasından tutup" Buradayım tabiki. Burada olmazsam Öykü'yü senin gibi şerefsizlerden kim koruyacak?" dedi sinirle. Arda' nın söylediği kelime Barış'ı da sinirlendirmişti. Artık olaya müdahale etmem gerekiyordu. Aksi takdirde burada iyi şeylerin olmayacağı kesindi. Arda'nın kolundan tutup " Arda boşver bu dengesizi. Boş insanlarla uğraşmaya vaktimiz yok. Biz gidelim hadi. " deyip kolundan çekiştirmeye başladım.
Uyarımı dikkate alarak Barış'ın yakasını bıraktı ve benim masama yönelip çantamı toplamaya başladı. Ona engel olmadım. Çünkü bende bu lanet okulda bir dakika daha durmak istemiyordum.
Benim çantamı bir omzuna takıp kendi sırasına yöneldi ve kendi eşyalarını da toparlamaya başladı. Onuda eline alıp yanıma geldi ve gitmem için beni kolumdan çekiştirdi. Arda'ya bir dakika işareti yapıp Barış'a döndüm. "Ne kadar pislik biri olsan ve bana pislikmişim gibi davransanda bana yaptığın yardımları unutmayacağım. En azından ben, senin gibi şerefsiz değilim." diyip ona tiksindiğimi ifade eden bakışla baktım. Neden böyle bir şey söylediğimi bilmiyordum ama o an içimden gelmişti.