Her şey 'o gün' başlamıştı

88 38 20
                                    

-Bugün sana gelemiyorum.
Çünkü yüreğim kanarken sana gelemem.
Yüzüme bakınca yüreğimi en iyi sen görürsün,
Gözlerimden ızdırabımı en iyi sen okursun.
Belki bi' kaç ay önce, sevdiklerimin cansız bedenini gördüğümde ağladığım gibi ağlarım bugün.
O zaman sen yıkılırsın!
Hayır! Görme ağladığımı, duyma hıçkırıklarımı ben ağlayacak bir köşe bulurum...
"O gün!" Mira, gözünden akan damlayı durdurabilmek için elinden geleni yaptı, ama o kendine engel olamadı. Sıcak gözyaşları, soğuk yüzünü yakıyordu. Deli gibi titreyen dudaklarına engel olamıyordu, titriyordu!
Mira o günü hissetti,hayatı film şeridi gibi gözünün önünden geçti...
...Zeynep'in düğün haberini alan İbrahim bey ve Mürvet hanımlar Mardin'den İzmir'deki evlerine geleceklerdi, bunu duyan evdeki herkes hazırlıklara başlamıştı.
-Teyze ne oldu?
-Yok bir şey Eylül.
"Zeynep emin misin, Sarp'la bir şey mi oldu?" Diye sordu Melis.
"Gelmiyormuş" kollarını göğsünün üzerinde bağladı ve devam etti " işi varmışta bilmem ne! Her zaman ki bahaneleri işte!"
-Kim, Sarp'mı?!
-Neyse ya, moralimizi bozmayalım onun için.
-Aynen.
Aşağıdan ses duyuldu, anlaşılan beklenen an gelmişti.
-Teyze toparla kendini, seni böyle görüp üzülmesinler.
- Toparlanacak bir şey yok, ben iyiyim Melis!
Mira " hadi gidelim!"
Sevinç çığlıkları atarak aşağı inerken fazla abartmış olacaklar ki...
Zeynep "öhööm!"
"Kızlar fazla abarttık galiba" diye fısıldadı Eylül.
"Bayağı"
"Bayağı bayağı" diye ekledi Melis.
Rüya "Tamam sustuk" dedi ve eliyle dudaklarına fermuar işareti yaptı.
Kızlar, kapıda beliren dede ve anneannelerini görünce, sözlerini unutup, çığlık atarak koşmaya devam ettiler. Aradan geçen o koskoca 6 aydan sonra ikiside bıraktıkları gibi, hiç değişmemişlerdi.
İbrahim bey'in, bembeyaz sakalları çenesini geçmişti. Masmavi gözleri her zamanki gibi sevgi dolu bakıyordu. Elinden hiç düşürmediği siyah tesbihini cebine koydu ve kollarını açtı.
Mira " önce ben sarılacağım"
Eylül " hayır! İlk ben sarılacağım.
Mira "Ya çekil önümden Eylül!" Derken tartışmadan yararlanan Rüya, aradan sıvışıp dedesine sarılmıştı.
"Pisliiiik!" Dedi Eylül, ölümcül bakışlarını atarken.
"Ama bu haksızlıık!" dedi Mira, inkarcı bir ses tonuyla.
Kızların tartışmasından eğlenen teyzelerden biri, kızlara gözleriyle Mürvet hanımı işaret etti.
Şalının altından gözüken siyah saçları, arasındaki grilerle daha bi' hoş duruyordu. Her zamanki gibi sade ve şıktı, simsiyah kıyafetlerinin üzerinde gümüş broşu dikkat çekiyordu. Bir çok hastalığı olmasına rağmen hala genç duruyordu, insanların içini ısıtan bir gülüşü vardı.
Melis anneannesine sarılırken, İbrahim bey'in en güvendiği yardımcısı Mehmet "efendim valizleri nereye koyalım?"
"Yukarı çıkar Mehmet" dedi İbrahim bey ve devam etti "ee kimse acıkmadı mı?"
"Ayakta kaldınız baba, buyrun sofraya geçelim" Dedi eniştelerden Murat.
Yeşilliklerin arasına kurulmuş, büyük, yuvarlak masa, çeşit çeşit yemeklerle donatılmıştı. Herkes sofraya yerleştikten sonra Zeynep'in yanının boş olduğunu gören İbrahim bey "Sarp nerede?" Diye sordu. Gözler bir anda Zeynep'in yanındaki boş sandalyeye yöneldi. Cevap veremeyen Zeynep'in ardından sözü Melis ele aldı "dedecim, bazı işleri yüzünden gelişini erteledi"
Mürvet hanım ve İbrahim bey şüphe dolu gözlerle birbirlerine baktılar.
Zeynep üzüntüsünü her ne kadar saklamaya çalışsa da üzüldüğü her halinden belliydi.
Feyza (kızların teyzesi oluyor kendisi) " ee alışveriş ne zaman?"
*Telefon sesi - gelen arama Sarp*
"Müsaadenizle, siz devam edin lütfen" dedi ve masadan kalktı Zeynep. Verandaya doğru yürürken, telefonu açtı.
"Evet?" Dedi sert bir ses tonuyla.
"Üzgünüm, özür dilerim. Gelmek için elimden geleni yaptım, ama izin alamadım"
"Beni bunun için mı aradın?" Dedi Zeynep, tripli ses tonu açıkça belli oluyordu.
"Beni özlediğini biliyorum, merak etme bu ayrılık çok sürmeyecek" dedi şakacı bir ses tonuyla ve devam etti "yarın geliyorum, biletimi aldım, sabah oradayım"
"Peki bundan banane? İlgilenmiyorum, kapatmam lazım!"
"Öyle olsun bakalım küçük hanım, seni seviyorum"
Telefonu kapattıktan sonra Zeynep'in yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu, bu sırada masaya geçti.
Zehra (Eylül'ün kardeşi) "Alışverişe gitmiyor muyuz ya?!"
Eylül " siz nereye bebeler, bu büyüklerin işi" dedi burun kıvırarak.
Bahar ( Eylül'ün annesi) "Eylül, kardeşinle düzgün konuş!" Dedi ve Zehra'ya yönelerek " Kızım sen de hiç bir yere gitmiyorsun, duydun mu!?"
"Arabanız hazır hanımefendi"
"Biz çıkıyoruz o zaman, görüşürüz"
Mira, Rüya, Melis ve Eylül masadan kalkıp kapıya doğru ilerlerken, Zeynep "Siz arabaya binin, ben geliyorum çantam yukarıda kaldı"
Eylül kafasını 'tamam' anlamıyla hafifçe salladı.
• • •
Başta kıyafet ardından ayakkabı ve çanta mağazalarını dolaştıktan sonra, hava iyice kararmıştı.
Zeynep "Ben çok acıktım, daha fazla bekleyemeyeceğim. Şurada ki restoranlardan birine girelim mi kızlar, ne dersiniz?"
Mira "bence bundan daha iyi bir fikir olamazdı" dedi ve Zeynep'in yanağına öpücük kondurdu. En yakın restorana gidip yemeklerini yedikten sonra, eve döndüler. Çok yorgun oldukları için kendilerini direkt yatağa attılar. Ertesi gün zilin çalmasıyla birlikte odaya giren Melis "Kızlar hadi uyanın, Sarp geldi"
Eylül "ayıptır günahtır, bu kadar erken Sarp için mi kalkacağız?!"
Rüya "Sen git teyzeme söyle, biz ne yapalım Sarp'ı"
"Aynen ya biz ne yapalım, sanki Sarp bizim için mi geldi"
"Kızlar sabah sabah yine forumunuzdasınız ya, sizi kaldırmamı anneannem söyledi."
Kızlar söylene söylene hazırlanıp aşşağıya indiler. Üçüde Sarp'a ölümcül bakışlarını atıp, sofraya oturdular. Bu sırada olaylardan habersiz olan Sarp, şaşkın gözlerini kızlara yöneltti. Tam o sırada Mürvet hanım ve İbrahim bey masaya oturdu.
. . .
Kahvaltı yapıldıktan sonra, kızlar da Zeynep'in yanına çıktı. İçeri girdiklerinde yerde oturan Zeynep'in sinirli olduğunu her halinden anladılar, ağlamamak için kendini zor tutuyordu.
"Zeynep ne oldu, iyi misin?" Diye sordu Melis merakla.
Zeynep "düğünü 1 ay erkene almamızı istedi.."
Melis "sen de kabul ettin?"
Eylül "ne var yani 1 ay erkene alındıysa, bunun için mi ağlıyorsun?"
" Ne var yani mi?? Daha nişanı bile yapmadık, kınayla düğünü söylemiyorum bile. Bir de İstanbul'daki ev var, o eşyaları oraya yerleştirmek var, var da var! Ve sen gelmiş bana ne var yani bunda diyorsun öyle mi?!"
Odanın kapısının çalmasıyla birlikte Zeynep'in lafı aralandı. Gelen Mürvet "Kızım sesin aşşağıya kadar geliyor, ne oldu bir sorun mu var?"
Melis "anneanne Sarp düğü-"
"Melis sus lütfen!" Dedi sert bir ses tonuyla.
Melis Zeynep'e döndü ve yumuşak bir sesle, "teyzecim bunu anneanneme anlatmayacağız da kime anlatacağız? Bu işe ancak anneannem el atabilir, bunun farkında değil misin? Şimdi.." Melis derin bir soluk aldı ve devam etti "sen mi anlatıyorsun, yoksa ben mi anlatayım?"
Zeynep Melis'in haklı olduğunun farkındaydı "Mira kapıyı kapatır mısın?"
Kapı kapandıktan sonra, Zeynep olan biteni annesine anlattı. Şoke olan Mürvet, Melis'in yardımıyla Zeynep'i teselli etti.
Olayların ardından Mürvet, eşi İbrahime Zeynep'lerin durumunu anlattı.
Alâlacele nişan yapıldı, ardından kına ve düğün hazırlıkları...
Mürvet hanım, Zeynep ve Melis İstanbul'daki işleri için koşuşturuyorlardı derken, aradan 2 hafta geçti. Düğüne 1 hafta, okulların açılmasına da 2 hafta kalmıştı.
Bu arada Mira, Rüya ve Eylül'ün okul kayıtları başlamıştı. Rüya ve Mira Karşıyaka da ki özel Okyanus kolejine ve kolejin evine, Eylül'de Bornova da ki Rota kolejine kayıtlarına yaptırdılar. Ardından okul alışverişleri falan filan derken, düğüne sayılı günler kalmıştı.
İstanbul'daki düğüne gidilmesi için, 2 araba ayarlandı. Çarşamba gecesi yola çıktılar, perşembe sabahı İstanbul'a giriş yaptılar. Araba onları 'Merkür' otelin önünde bıraktı. Herkes otele yerleştikten sonra akşam ki kına için hazırlıklara başlandı. Kına otelin balo salonunda gerçekleşecekti. Bu salonun otelin diğer yerlerinden farkı yoktu. Salon ışıl ışıl parlıyordu. 3 avize yan yanaydı, üstü sayılamayacak kadar taşlarla süslenmişti. Taşlı avizeler duvara yansıdığında, salona sarımtırak bir hava katıyordu. Bazı duvarlar aynayla döşenmişti. Ortalama 10 kişilik masaların örtüsü, füme rengi örtülerle kaplanmıştı, sandalyeler masalarla uyumluydu. Salonun solunda yerden tavana uzanan camdan duvar vardı, o camdan bütün İstanbul manzarası içeriye yansıyordu. Oldukça şık görünen bu salona, misafirler gelmeye başlamıştı. Garsonlar masalarla ilgilenirken, Mürvet hanım misafirleri karşılıyordu. Kızlar Zeynep'i hazırlarken bir anda odaya Mira girdi " teyze hadi, nerede kaldınız?"
Mira bir eliyle ıslık çalıp "Ooo! Teyze bu ne güzellik? Çok güzel olmuşsun!"
'Teyzem gerçekten çok güzel olmuş! Kayık yaka, balık model, saten pudra elbisesinin altında duran gümüş topuklu ayakkabıları, elbisesine uyum sağlıyordu. Açık bırakılmış dalgalı saçları ve hafif makyajıyla çok zarif görünüyor' diye geçirdi içinden Mira ve devam etti "Aşşağıda misafirler bekliyor."
"Tamam teyzem hazır zaten, inelim" dedi Rüya.
Yukarı çıktıklarında salonun dolu olduğunu gören Zeyno kızarmıştı, gözler üzerindeydi.
Herkesin güzel dileklerini aldıktan sonra aile masasına oturdu.
"Ayy! Çok yoruldum, ne kadar çok insan gelmiş" dedi ve kıtlıktan çıkmış gibi şu içti.
"Eee, aşiret olmak kolaymıymış?" Dedi Melis kıkırdayarak.
Yemek faslından sonra kına yakıldı, başta Zeynep ve Mürvet olmak üzere herkes ağlaştı.
"Zeyno ağlama artık bak makyajın akıyor, zombiye döndün, korkmaya başladım senden." Diye saçmalayarak o anı bozmaya çalıştı Melis.
"Şapşal" dedi Zeynep hafif sırıtarak.

DÜĞÜMLENMİŞ HAYÂLLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin