2. Bölüm: Dövme.
♾
Kendimi bulmaya çalıştığım kaç yılım geçti saymamıştım. Bu saçma sapan cehenneme alışamadığım kaç yılım geçmişti? Yedi yıldır buradaydım ama neden asırlardır burada nefes alıyormuş gibi nefret ediyordum? Çıkışı bulamamıştım. İnsanlardan nefret etmiştim.
Ve eğer bu oyunu kaybedecek olursam geleceğim diyebileceğim bir şey de kalmayacaktı, ben ise sonsuza dek geçmişimle baş başa kalacaktım. Delirirdim. Mahvolurdum. Yaşayamazdım.
Aklıma doluşan düşüncelerden olsa gerek aşağı indiğimden beri herkesi terslemiştim. Şimdi de Onur'un kapıda karşıladığı dördüncü kişiyi bekliyorduk. Etraf çok gergindi. Son oyun olduğundandı.
Hırs her bir yanımı sarmıştı. Oturduğum masada ritmik hareketlerle ayağımı sallıyordum. Bacak bacak üstüne attığımdan kimse fark etmiyordu. Suratım ifadesizdi. Geriye yaslanmış kollarımı göğsümde birleştirmiştim. Belli etmiyordum ama içimi yakıp kavuran bir volkan vardı.
Onur kapıdaki bakışlarını bana çevirdi. Kırgın bakıyordu. Saatler önce yukarıda ona söylediklerimden sonra bu bakışları normaldi, ben ona unutmak istediği anılarımızı hatırlatmıştım. Umrumda değildi. Asla savunmaması gereken o lanet adamı savunmayacaktı. Onun tarafını ne olursa olsun tutmayacaktı.
Etrafta derin bir sessizlik hakimken Bartu hemen sağ tarafıma kurulmuş gevşek gevşek gülüyordu. Dudağımı yalayıp gözlerimi devirdim. Ondan da diğer herkesten nefret ettiğim gibi nefret ediyordum.
Sessiz sakin oturmaya devam ederken birkaç saniyeliğine gidip gelen ışıklarla gök feci bir şekilde gürledi. Dolunay korkuyla yanıbaşındaki Edim'e tutundu, Bartu umursamadan arkasına yaslandı, Onur ise koşar adım yanıma gelmişti o birkaç saniyede.
Korkmuştum ama belli etmemiştim. Etmezdim.
Yeni bir gök gürlemesiyle derin bir nefes aldım. Onur herkese kısa bir bakış atıp kapıya döndü. Anında buz kestiğine şahit oldum. Bakışlarım kısıldı. Yüzündeki tek ifade şaşkınlıkken ellerini yumruk yapmıştı. Boynunu sağa doğru eğip kendine gelmeye çalıştı.
"Onur." İçimi yakıp kavuran o volkan patlamıştı. Kafamı o kadar hızlı bir şekilde o tarafa çevirmiştim ki boynuma derin bir ağrı saplanmıştı. Elimi boynuma götürdüm.
Yeri sarsacak kadar sert adımlarla masamıza gelen bu adamı tanımıyordum. Kimse tanımıyordu. Lanet olsun! Çünkü Leza'da böyle biri yaşamıyordu. Buradan değildi. Ellerim titremeye başladığında derin bir nefes aldım. Soğuk kanlı ol İzem, duygularını belli etme.
"Hoşgeldiniz." Dedi Onur mesafeli bir sesle. "Sizi beklemiyordum." Kaşlarım çatılırken diğer herkes gibi sadece onları izliyordum. Kollarım göğsümdeydi, ellerim artık titremiyordu. Nefeslerim normale dönmüştü fakat kalbim hala aynı hızla atıyordu.
"Değişiklilik iyidir." Diye katı bir sesle konuştuğunda bakışlarım üzerinde gezindi. Siyah boğazlı bir kazak, siyah botlar, siyah pantolon, siyah kaban, siyah saçlar. Siktir! Simsiyah gözler. Bu adam neydi böyle? Bakışları bile siyahtı, yüzündeki sertlik, vücudundaki rahatlık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEZA | LABİRENT +18
Teen FictionBurası Leza. Ben İzem Efnan Kaner. Onlar kurbanımdı. ♾