Gece olduğu için kimsenin dışarıda olmamasına sevinmiştim.
Sarayın bahçesinde dolanırken aynı zamanda Liam'ı düşünüyordum.Gördüklerimi ne Niall'a ne de Zelene'ye söylemiştim. Sadece oradan gitmek istediğimi söylediğimde başlarını salladılar ve The Land Of Angels'a geri döndük.
Banka aniden yığıldığımda kalbimin sıkıştığını hissediyordum.
Tüm bu yaşanılanlar.. Buradan gitmek istiyordum. Sadece normal hayatıma geri dönmek istiyordum. İlk geldiğimde herşeye daha farklı bakmıştım ama işler artık zorlaşıyordu. Her gün öğrendiklerim beni çıkmaza sürüklüyordu.
Lanetli meleklerden bahsedip duruyorlardı ama peki yanımdakiler?
Hepimiz bu lanetin içinde değil miydik?Başımı ellerimin arasına alıp düşünmemeye çalıştım. Düşündük beni yoruyordu. Hiçbir sonuca varamamak beni çıldırtıyordu. O kanatları almak istemiyordum. Onlar gibi olmayı istemiyordum.
"Prensim?"
Niall'ın sesini duyduğumda bu tarafa geliyor olduğunu gördüm.
Yanıma oturduktan hemen sonra konuşmaya başladı."Burada ne yapıyorsunuz?" Dediğinde tek kaşımı kaldırdım.
"Aramıza resmiyet mi girdi?" Dudaklarını büzdükten sonra konuşmaya başladı.
"Zelene çarpılacağımı söyleyip duruyor ve sanırım beni korkutmayı başardı." Dediğinde kıkırdadım.
"Zelene rahatsızın teki." Dediğimde bu sefer gülen taraf o olmuştu."Soruma cevap verecek misiniz?" Dediğinde gözlerimi sabır diler gibi kapatıp açtım.
"Seni böyle ciddiye alamıyorum. Neden ergen melekler gibi davranmaya devam etmiyorsun?""Soruma cevap ver adamım." Gözlerini açarak söylediği cümleyle gülmüştüm ve bu gerçek bir gülücüktü.
"Sadece dışarı çıkmak istedim. O oda beni boğuyor."
"Anladım." Dediğinde bir süre susmuştuk.
Aklıma takılan şeyleri ona sormak istiyordum.
"Bizim farkımız ne ?" Dediğimde bir süre durdu ve ne söylediğimi yeni anlamış gibi konuşmaya başladı."Lanetli meleklerden mi? Pek bir farkımız olduğu söylenemez ama bu farklar büyük farklar." Dediğinde devam etmesini söylemiştim.
"Biz her duyguyu yaşayabiliriz ama onlar sadece kötülükten ibaret Zayn. Kadınları cinsel bir obje gibi görüyorlar. Bizim kadınlarımızın en çirkin düşüncesi bile sadece mühürletmek. Savaşlarda onlar seni öldürebilirler ama biz onları öldüremeyiz. Yaratılışımızda öldürmek yok. Düşüncesi bile midemi bulandırıyor sadece Tanrı'nın huzuruna göndeririz gerisi bizi ilgilendirmez" Söyledikleri karşısında utandığımı hissetmiştim.
Zelene'ye yaptığım berbat birşeydi. Kendimi kötü hissetmiştim. Annem ve babamı onlar öldürmüşlerdi ama benim ailem onlardan kimseye zarar verememişti.Aklıma gelen şeyle hızla Niall'a döndüm.
"Yani bizim kadınlarımız fazla cinsellik düşünmüyorlar?" Sorar gibi konuştuğumda başını salladı.
Amcam neden bana Zelene için öyle söylemişti?"Bir melek yalan söyleyebilir mi Niall?" Dediğimde başını olumluca salladı.
"Evet ama bu bir süre sonra etkisini gösterir. Güçlerinde kısıtlanmalar olur ve herkes tarafından ayıplanır. Bu iğrenç yalan söylemektense ölmeyi tercih ederim."Hızla yanından kalkıp sarayın giriş kapısına doğru yürümeye başladım.
Ağlamak istiyordum ve Büyükannem Mona'yı.
Liam'ın o halini kafamdan atmak istiyordum.
Daniel'ın ve Zoey'in yanında tüm gün kafayı bulmak ama burayı hiç bilmemeyi dilerdim.Louis beni gördüğünde arkamdan olan Niall'a baktı ve içinden sabır diledi.
"Beni korkuttunuz prensim." Dediğinde başımı salladım ve saraya girdik.
Koşar adımlarla merdivenlerden çıkıp odamın olduğu koridora girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sign Of The Times ||Zayn
FantasyGözlerine bakıp gülümsedim. "Yapabiliyorum, uçabiliyorum Zelene."