War and Blood》

64 2 0
                                    

3 yıl sonra

Hesper Zayn'in okunu havada yakalayınca umursamazca ve hiçbir şey yapmamış gibi çatıya tırmandı.

Adım sesleri yaklaşığında yarım ağız gülümsedi.
Zayn onun saçlarından kavrayıp boğazına yapıştığında Hesper elindeki oku Zayn'in tam göğsüne hizaladı ve gözlerindeki o tehlikeli mavilik ile ona bakmaya başladı.

Zayn onun boğazını bırakıp çatıya oturduğunda o da yanında oturdu.
"Benimle ilgili ne düşündüğün umrumda değil." Zayn sert ses tonu ile konuştuğunda Hesper irkilmedi bile. Zayn artık hiçte masum gözükmeyen yüzünü Hesper'e çevirdiğinde "Ama o sikik hayallerini aklından çıkar." Dediğinde Hesper'in gözlerinde yıldız ışıklarını andıran o mavilikten bir damla daha yanağından akıp gitti.

Zayn onu ağlatabiliyordu ve bu mutlu ediyordu. Sinir olduğu şey ise Hesper'in ağlarken dahil o dik duruşunu bozmamasıydı. Tüm Darkness'ın aksine ona hiçbir zaman bağlılık yemini etmemişti. Onu neden öldürmediği hakkında da bir fikri yoktu. Belkide zayn sadece yalnız kalmaktan korkuyordu.

"Çünkü hala onu seviyorsun." Hesper ağlamıyormuş gibi tehlikeli mavileri ile Zayn'in gözlerinin derinlerine bakmaya devam ediyordu. Dik duruşu sayesinde şu an fazlasıyla yakınlardı.
"Amcanı katledip tahta oturması mı zoruna gidiyor? Yoksa bu gerçeği kimsenin bilmemesi mi?" Hesper güldü, ayağa kalktı ve devam etti.

"İkiside değil yanlış mı? Kurtulabilirdin, onu buraya göndererek bunu yapabilir ve diyarını en iyi şekilde yönetebilirdin. Ancak sen ruhunu geldiğin gün öldürdüğün Zelene'yi o diyarda bir felaket olarak bıraktın."

Zayn içinde hiç hissetmediği bir öfke hissetti tamda o an.
O ağaçtan ağaca atlayıp erkekleri dahil elden geçiren okçu kızın doğru söylediğini o an kabullendi. Yerinden kalkıp çatıdan atladı ve sık ağaçların dallarından atlayarak saraya vardı.

Yarın yapacağı ilk şey Zelene'yi almak olacaktı.
Eğer o buradaysa Zelene de onun yanında olacaktı.
Odasına girdiğinde Louis'in terasta olduğunu farketti.
Yanına gidip tek elini omzuna attı.
"Yarın land of angels'a doğru yola çıkacağız. Rütbeli meleklere haber ver."

Louis'nin ağzı şaşkınlıkla açık kaldı ama ona nedenini soramazdı.
Çünkü artık herkes birbirinden nefret ediyordu.
Ve kimse özür dilemek istemiyordu, kimse istemeyecekti.

Elindeki bıçağı sildikten sonra yerine yerleştirdi ve taht odasından çıkacağı anda tekrar zayn'e döndü.
"Hep senin yüzünden oldu bunu biliyorsun değil mi?" Zayn gülümsedi ve Louis ile göz göze geldiler.
"Biliyorum tabiki, bu karışıklığı düzeltmemiz gerekiyor değil mi kardeşim? Beraber."

Louis kapıyı açtı ve ardından kapatmadan önce söylendi.
"Nah gelirim."

Louis arkasındaki orduya ve karşıda ki land of angels sarayına bakıp iç geçirdi.
"Kaybedeceğiz, buradaki gerizekalilardan çok daha iyi ders almış askerler var."
"Biliyorum, ve sende onlardan birisin?" Louis sırıttı ve bunu yaparken mavi gözleri kısıldı.
"İkimizde! Ve ben en azından senin gibi vicdanımla beraber beynimi de kaybetmedim."
Zayn sinirle ona döndü.
"Madem vicdanını kaybettin? Darkness'a olan sadakatini niye göstermiyorsun küçük kirpi"

"Şu kelimeyi söyleme bana, herkese herşeyi anlatırım Zayn!" Zayn Louis'i yakasından tuttuğu gibi çadırına soktu.
"Seni böcek gibi ezerim Lou bunu biliyorsun. Hemen şurada seni öldürürsem kimse bana neden yaptın deme cesaretini gösteremez." Zayn dişlerini sıkıp konuşuyordu.
"İkimizin dostluğu bitti. Seni rahatça ortadan kaldırabileceğimi o beynine kazısan iyi edersin. Aksi takdirde hem canından olursun hemde Harry'nin leşini de senden hemen sonra tanrının huzuruna yollarım."

Sign Of The Times ||ZaynHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin