Zelene
"Gözyaşı dökecek birşey yok bunda. Aşk acıtır, aynı zamanda bunu yaparken dünyanın en şanslı insanı gibi hissettirir. Bizler çift duyguları yaşamaya mahkum edildik. Fakat aşk konusunda insanlarında bizden bir farkı yok. Aşk can yakar ve mutlu eder. Sen sadece kalbinin sesini dinlemelisin."
Harry beni kolları arasına alıp her zamanki motivasyon konuşmasını yaptığında ona daha sıkı sarıldım.
"Louis'de seni hem dünyanın en şanslı adamı gibi hissettirip canını yakmış mıydı?" Korkakça sorduğum sorudan sonra zor bir şekilde yüzüne baktım. Onun konusunun açılması yasaktı.
Usulca başını salladığında hıçkırıklarım dahada şiddetlendi ve onu daha sıkı sardım. Acı bir tonda fısıldadığımda yutkunmuştu.
"Beni lanetliyor, ama o kutsanmış."
Beni tamamen sardığında artık onunda ağladığını biliyordum.
______________
Zayn için beş gün boyunca gösterişli bir tören olmuştu.
Onu sadece törenlerde görebilmiştim ama artık beni gördüğünü bile düşünmüyordum.
Etrafa aşık olduğum gülücüklerini bahşedip bana yalnızca acı veriyordu.Soylulara hizmetini yapıp kahvaltı masasına oturduğumda gözlerimi onun üzerinden çekmeye çalışıyordum.
İnsanlar gibi rütbe çılgınlığımız olmayıp soylular ve hizmetliler olarak bile aynı masada sohbet edip yemek yiyebilmemizden ilk defa bu kadar nefret etmiştim.
Beni görmüyordu, tıpkı üç sene önce olduğu gibi.Bay Tomlinson'ın sevgili kız kardeşi Lottie Tomlinson tam dibinde ona gülümserken bile masadan kalkıp gitmemiştim.
Buna bile hakkım yoktu.
Beni bir kere öptü ve sevdiğini söyledi diye onun 'herşeyi' olmuyordum.
Böyle birşey yapmam saygısızca olurdu.Zadoc Malik'in farketmemesi için tabağımdaki yiyeceklerle oynamak yerine aceleyle bitirmeye çalışmıştım.
Yerimden kalkıp önce Kralımız Zadoc Malik'e sonra tahtın gelecek sahibi olan Zayn Malik'e selam vermiştim.Fakat tek tepki kralımızdan gelmişti.
Bana hiçte samimi olduğuna inanmadığım bir gülümseme bahşetmişti.Aceleyle merdivenleri tırmanırken aklımda olan tek şey Leydi Lottie ile olan samimi gülüşmeleriydi.
Bunu neden bu kadar umursadığımıda bilmiyordum. Onu kıskanmamalıydım. Sırf bana bakmasını istediğim gözler ona bakıyor diye bunu yapmamalıydım. Doğama tersti ve herşeyden önce o bir kızdı. Zayn'e karşı olan yoğun ilgisi aslında normaldi.Bu kahrolası lanet bir duyguydu ve ben bu duyguyu hiç sevmemiştim.
Odama girip aynadan kendime baktığımda hiçte gözle görülmesi normal olmayan bir yüze sahip olduğumu düşünmüştüm.
Gözlerim yeşildi. Bazı durumlarda maviye çalardı. Sarı saçlarımı arada sırada pembeye boyatmayı severdim. Bu rengi sadece saçlarımda hoş görürdüm. Lottie Tomlinson'ın fiziği benimkinden kesinlikle daha ilgi çekiciydi.
Fiziksel özelliklerimiz birbirine benzesede ondan kesinlikle çok farklıydım.Belkide saraya geldiğinde ilk yakınlaşması benimle olduğu için öyle hissetmişti.
Lottie onun isteyebileceği bir kızdı.Yatağımda oturduğumda düşündüğüm şeyin saçmalık olduğuna karar verdim. Onunla kendimi karşılastırmamalıydım. Bu vücut ve yüz bana Tanrının hediyesiydi ve ben onun yarattığı başka biriyle kendimi kıyaslıyordum.
Tanrı kimi yaratıyorsa mükemmel yaratırdı zaten.
Kapım nazikçe çalındığında gelen kişinin ailemden ya da arkadaşlarımdan olabileceğini düşünüp duruşumu bozmadan girebileceğini söylemiştim.
İlk önce değişik ve gizemli olduğunu düşündüğüm elleri bakış açıma girdiğinde Tanrı şahidim olsun bir an nefes alamadığımı hissetmiştim.
Bedeni tamamen beni karşıladığında kapımı aynı naziklikte kapatıp yanıma doğru adımlamaya başladı.
"Rahatsızlık verdiysem üzgünüm."
Kanatlarını aldıktan sonra değişeceğini biliyordum ama böyle dikkatli olması tebessüm etmeme yol açmıştı.O kadar saf ve masum duruyordu ki. Duygularını anlayabiliyordum. Şu an hiç olmadığı kadar rahat hissediyor olmalıydı.
"Hayır, rahatsızlık vermedin." Yataktan aceleyle kalkıp önünde durduğumda fısıldadı.
"Aklımı kaybetmiş gibi hissediyorum.""Neden?" İç çekip gözlerime derin bir şekilde bakmaya başladığında ne yapacağını kestiremiyordum. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Onunla yeniden tanışıyormuş gibiydik. Ama aslında değişmemiştik bile. O sadece daha anlayışlı olmuştu.
Sol gözünden bir damla yaş akıp gittiğinde bana bir adım daha yaklaştı ve mesafeyi kapattı.
Ağlamak istemiyordum.
Konuşmaya başladığı anda gözlerim gözlerinde takılı kalmıştı.
İki elimi tuttuğunda onlara bakmaya başladı."Düşmanlarından ziyade arzularını alt edeni daha cesur sayarım. Çünkü asıl zafer kişinin kendine olanıdır demişti Aristo."
Gözlerime tekrar baktığında acıyla fısıldadı ve ellerini yanaklarıma koydu.
"Ben ne yazık ki bu savaşta mağlubum Zelene."Dudağını dudaklarımda hissettiğimde o gece orada asıl yapmak istediğim şeyi yapıp ona karşılık verdim.
Sıcak dudakları nazikçe dudaklarımın üzerindeyken zaman durmuş ve sadece biz varız gibiydi.İkimizde nefesimiz kesildiği anda birbirimizden ayrılıp gözlerimize bakmıştık.
"Sen kanımın rengisin. Sen bu gündüzün hakim olduğu gezegende benim gecemsin. Bundan korkuyorum ama umrumda değil."
Dudaklarıma buse kondurup geri çekilememe izin verdi.
"Seni karanlığa çekmeme izin verecek misin?"
Dudaklarımda o tuzlu tadı hissettiğimde ağladığımı henüz farkediyordum. Yapmam gereken en son şeyi yaparak onu tekrar öptüm.
En acı yanı ise bunun bir çözüm olmadığını bilmemdi.Ben isteyerek beni karanlığa çekmesine izin vermiştim.
İsteyerek lanetlemesine. Belkide o tüm bu olanlardan sonra kutsanmış kalmaya devam edecekti?
Ama bu umrumda değildi.O bana aitti.
________________________
Ahh ahh Zelene sana neler yapacağımı bilseydin ordan koşarak uzaklaşırdın. Xnsnnwnwjs
Bu arada Aristo bölümü Vatanım sensin adlı bir Türk dizisinden alıntıdır. Diziyi bende izlemedim ama değecek birşey olduğunu düşünüyorum.
Beğendiyseniz voteleyebilirsiniz♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sign Of The Times ||Zayn
FantasyGözlerine bakıp gülümsedim. "Yapabiliyorum, uçabiliyorum Zelene."