Unattainable》

68 5 0
                                    

Zayn

Yatağımın üstünde bağdaş kurmuş otururken tek yaptığım etrafımda olanları izlemekti.

Aklım dönüyordu. Kanımın hızlı aktığını hissedebiliyordum.
Dışarıdan gelen gülüşme seslerine kulak asıp yavaşça oturduğum yerden kalkıp terasa girdim.
Diğer melekler özgürce sarayın bahçesinde ve daha uzaklarda süzülürken neden burada durduğumu anlamıyordum.

İçeri geri dönüp dolabımın kapılarını ardına kadar açtım ve uygun olanları üzerime geçirdim.
Istediğim zaman kanatlarımı saklayabiliyordum ve onları geri getirebiliyordum. Bu benim için iyiydi en azından son birkaç gündür bu duruma alışmıştım.

Alışmadığım şey beynimin içinde yankılanıp duran sesin babama ait olduğuydu.
Amcamı bana karşı bir engel olarak görüyordu ve ben bunları algılayamadan kanatlarımla gökyüzünde süzülürken bulmuştum kendimi.

Tekrar ona gitmeliydim.

Tüm düşüncelerimle birlikte terasa geri döndüğümde korkulukların önünde durmamı sağlayan Zelene'nin kalp atışlarıydı. Onu geri döndüğümden beri görmemiştim ve bu yüzden bir hışımla arkamı döndüm.

Karşılaştığım manzara tüylerimi ürpertirken kalp atışlarımız yankı yapıyordu.
O...çökmüştü.

Göz altları bir uyuşturucu bağımlısının ki gibi mosmor olmuş ve teni bembeyazdı. Öyle ki ellerindeki yeşil damarlarının bir kısımını bile görebiliyordum.

"Z-zelene" adını güçsüzce fısıldadığımda omuzlarım çökmüştü. Gözyaşlarımın neden aktığını bilmiyordum ama kalbimin neden sıkıştığını adım gibi biliyordum.
Bakışlarını kaçırıp elleriyle oynadığında her hareketini izlemeye koyulmuştum.
Çatlamış dudaklarını araladığında bakışlarım oraya kaydı.

"Bugün halk ziyareti var. Baş melek Zadoc Malik alimlerle birlikte önemli bir yere gittiğinden dolayı siz ilgileneceksiniz. Yanınızda Sör Niall ve Sör Louis olacak. Daha fazla adam isterseniz yanınıza gönderilecek."

Yanına hızlı adımlarla yaklaştığımda geriye doğru gitmeye başladı ve başını eğdi.
Ellerimle çenesinden tutup yüzüme bakmasını sağladığımda ürkekçe yeşil gözlerini gözlerimle buluşturmuştu.

"Sana ne oldu böyle!?" Fısıltı halinde fakat sertçe söylediğim şey karşısında yutkundu ve gözleri doldu.
"Sadece biraz hastayım efendim."
Bana karşı mesafeli olmasına gülüp elimi ondan çektim.
Sinir tüm vücudumu ele geçiriyor gibiydi.

"Zelene bu ne çeşit bir hastalık tanrı aşkına. Şu hâline bak çökmüşsün..."
Gözyaşları yanaklarını ıslatmaya başladığında ellerimle yaşlarını silip yanaklarından tuttum.
"Zelene bunu sana kim yaptı?" Yanaklarında duran ellerimin üstüne kendi ellerini koyduğunda güçsüzce konuştu.
"Ben yaptım."

"Ne saçmalıyorsun?" Gözlerini kapatıp açtıktan sonra tekrar konuştu.
"Bunu kendime ben yaptım diyorum. Sonuçlarını bilmeme rağmen senden uzaklaşmayan bendim. Kanatlarım geri verilmeyecek." Son cümlesinden sonra ellerimi itip bir adım uzaklaştı.

"Kanatlarım geri verilmeyecek ve ben günden güne öleceğim." Terastan çıkacağı anda kolundan tutup kendime çektim.
"Neden benim yanıma gelmedin? Kaç gündür senin için endişelendiğimden haberin var mı? Neden benden her şeyi saklıyorsun?"

"Sen neyi değiştireceksin?" Sorduğu soruyla kalbimin sıkıştığını hissetmiştim. Elimi kolundan çektiğimde yüzündeki pişmanlığı görebiliyordum ama umrumda değildi.
"Çık dışarı!" Hızla inip kalkan göğsüm avazım çıktığı kadar bağırmamı emrediyordu sanki. Söylediği sözden sonra buna bile gücümün yeteceğini düşünmüyordum. Gözyaşları arasından terastan çıktığında yanaklarım tekrar ıslanmaya başlamıştı.

Sign Of The Times ||ZaynHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin