Zayn
Bedenimi hissetmemeye başlıyordum.
Zelene'yi karşımda gözleri kan çanağına dönmüş görmekten miydi bu da yoksa?Tanrı'nın lanetlerinden biri miydi?
Neden mutlu olmamıza izin vermiyordu?
Neden herşey insanlar için bu kadar basitken bizim için değildi?
Adalet dedikleri bu muydu?
Tanrı'nın adaleti.O bana korkuyla bakmaya devam ederken öne atıldım.
Onu sıkıca sarmak istiyordum.
Tüy kadar hafif olan bedenimde birden bir ağırlık hissettiğimde omuzlarım üzerinden aynaya baktım.Kanatlarım tüm ihtişamıyla sırtımdaki yerlerini almışken ağırlık bir anda tekrar kayboldu ve içimde garip bir huzur parçasının dolandığını hissettim.
Elime düşen yaşlara baktığımda ağladığımı farketmem uzun sürmemişti. Zelene ile kalp seslerimiz her seferinde birbirine çakışan iki bomba gibiydi.
Ses rahatsız ediciydi.
Ve ben bu sesten hiç kurtulamayacağımı biliyordum. Kendim kurtulmak istemeyeceğimide."Terasa koş!" Zelene kıpkırmızı gözleriyle bir anda bağırdığında yerimde irkildim.
"Ne bekliyorsun? Hadi !"
Korkuyla kapıdan girip kendimi odanın terasına attığımda onun arkamdan geldiğini biliyordum.Terasta dikilmeye başlamışken o fısıldadı.
"Atmosferi geç!"
Gözlerimi kocaman açıp ona baktığımda kırmızıların yerini yeşilin en saf tonunu alışını izledim."N-ne diyorsun?" Korkuyordum. Hiç olmadığım kadar korkuyordum.
"Göğe çıkan yola rüşvet veremezsin!değil mi?"Başımı hızla sallayıp önüme döndüm.
Benim yaşlarımda olanların hepsi herşeyden habersiz özgürce süzülüyorlardı.Kulaklarımda hiç bilmediğim birinin sesi yankılandığında irkildim.
"Ağlamayı kes, bunlar zamanın izleri."Gözyaşlarımı elimin tersi ile sildiğimde cennet kadar hoş bir kokuya sahip olan bu gezegenin oksijenini içime çektim ve iki bacağımı kaldırmaya çalıştım.
Gözyaşlarım yanaklarımdan tekrar süzülürken titrekçe konuştum.
"Y-yapamıyorum, olmuyor."Zelene nefesini ciğerlerine kadar çekip konuşmaya başladı.
"Onları hisset Zayn! Onları hisset."
Kanatlarımdan bahsediyordu.Bu rahmine düşen bir bebeği hissetmek gibi demişti Mona.
Küçükken bana sürekli melek hikayeleri anlatıp dururdu ama ben anlattıklarının kendi yaşadıkları olduğunu hiçbir zaman tahmin edemezdim.Kulaklarımda tekrar o sesi hissettim.
"Ağlamayı kes, bunlar zamanın izleri."Gözyaşlarımı bu sefer avuçlarımla sertçe silip derin bir nefes daha çektim.
Onları orada hissetmeliydim.
İki dakikalık bir sesszilikten sonra içimde oluşan huzur parçası tekrar dolanmaya başladığında kanatlarımın ikisininde açıldığını hissettim.Tuttuğum nefesimi verdiğimde yerçekimini yenmiştim.
Ayaklarım artık terasın zeminine değmiyordu.Onları orada hisset! Onları hisset!
Kanatlarımı her çırpışımda Zelene biraz daha aşağımda kalıyordu.
Bana hayranlıkla bakarken kafamı gökyüzüne çevirdim."Yapabiliyorum, uçabiliyorum Zelene."
Zelene bana gururla bakarken ağladığını hissedebiliyordum.Atmosferi geçmeliydim.
Onları hisset, onları hisset.Kanatlarım artık daha hızlı birbirine çarpıyordu ve ben çok daha fazla yükseliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sign Of The Times ||Zayn
FantasyGözlerine bakıp gülümsedim. "Yapabiliyorum, uçabiliyorum Zelene."