-Kızım akıllanmayacak mısın sen? bu kaçıncı oldu ha? Senin yüzünden sürekli şikayet alıyoruz.Yine vır vır konuşuyordu müdür. Ne yapayım yani. Bana küfür etmemesi gerektiğini hala ögrenememişse. Eğer haddini bilmiyorsa bildirmekten çekinmezdim.
-Kızım sana diyorum duyuyor musun artık burama kadar geldi. Dedeni arıyorum. Atıldığını bilmeye hakkı var sonuçta dedi. Yok artık.
-Ne atılması parasıyla değil mi kolej burası dedim.
-Parada biyere kadar sana tahammülümüz kalmadı dedi.Allah'ım sen sabır ver. Yoksa elimden bi kaza çıkacak dedim kendi kendime duymuş olacak ki
-Efendim ne dedin dedi.
-Allah'ım diyorum sen sabır ver diyorum yoksa elimden bi kaza çıkacak diyorum. Dedim. Lafımı asla esirgemezdim.
-Terbiyesiz dedi. Çokta umrumdaydı.Aradan 10 dk geçmiş dedem gelmişti. Dedem gelince hemen ayagı kalkıp ceketini düzeltti.
Böyle şekilden şekile girersin işte dedim sesizce duymuş olacakki dedem hafifçe tebessüm etti. Müdür de kızarıp duymamazlıktan geldi.
-Efendim sizi buraya kadar yormak istemezdik ama torununuz malesef okuldan atıldı dedi. Dedem sinirlenip
-Ne demek okuldan atıldı benim sayemde okul ayakta duruyor hem tomarla para ödüyoruz. Nasıl atarsınız? dedi.
-Efendim böyle olmasını istemezdik ama Mina okulda sürekli kavga çıkarıp ögrencilerimizi dövüyor önceden görmemeye çalışıyorduk ama neredeyse okulun yarısını dövdü veliler şikayetçi dedi.
-Bunu sizin yanınıza bırakmam kimse benim torunumu okuldan atamaz dedi ve beni kolumdan tutup odadan çıkattı.-Kızım neden böyle yapıyosun ay yüzlü torunum, bak herkez şikayetçiymiş, okuldan da atıldın neden dövüyosun milleti dedi.
-Keyfimden dövmüyorum heralde dede dedim umursamaz bir şekilde. Hep öyle olmuştu zaten içimde fırtınalar kopsa bile dışarıya hep soğuk umursamaz biri olarak görünürdüm.-Babama küfür etti o sürtük öldürmediğime şükretsin dedim. Dedem duraksadı biliyordu ne acılar çektigimi biliyordu içimde fırtınalar koptuğunu birtek o görmüştü. Anlayışla başını salladı. Gözleri doldu hafiften.
-Aman neyse bizde başka kolej buluruz. Başka kolej mi yok dedi. Hayır anlamında başımı salladım.
-istemiyorum. Devlet okuluna yazdır beni dedim.
-ama kızım kolejde daha iyi eğitim görürsün dedi.
-Dede istemiyorum artık bu saçma sapan ortamlarda bulunmayı. Herkes samimiyetsiz herkes şımarık. Devlet okuluna gitmek istiyorum hiç boşuna nefesini tüketme dedim. Biraz bana bakıp olumlu anlamda başını salladı.
-Sen nasıl istersen dedi.
-Ben şu sınıfa gidip çantamı alıyım da gidelim dedim. Oda olumlu anlamda başını salladı. Hemen iki kat yukarı çıkıp lanet sınıfa girdim. Tabi içerde agzı burnu dağılmış halde olan bir kız vardı.
-Ay canım okuldan atılmışsın hiç üzmedim biliyor musun dedi. Sertçe o tarafa dönüp
-Yediğin dayak az geldiyse biraz daha yedirtebilirim dedim. Kız diğer tarafa döndü. Tabikide cevap veremezdi. Eğer verirse o kurumamış yaralarını seve seve okşardım. Çantamı alıp sınıftan çıktım. Ardımdan kapıyı serçe çarptım. Hep sevmişimdir zaten kapı çarpmayı. Dedemin yanına gidip.
-Ben kendi arabayla gelirim siz gidin dedim. Dedem de başını salladı. Bilirdi kendi arabam dan başka arabaya binmeyeceğimi.Ben Mina Yıldırımhan. Arabasına aşık kız. E arabamda aşık olunmayacak gibi değildi. Siyah Bugatti veyrondu. Ben diğerleri gibi değildim doğuştan bir zenginliğim yoktu. Fakirlik içinde büyümüştüm kimsenin kaldıramayacağı şeyler yaşamış görmüştüm. Mesela babam gözlerimin önünde acı çekerek ölmüştü. Ben korkmayayım diye ölümle pençeleşirken gülmeye çalışan beni sakinleştirmek için uğraşan bi adamdı. Şımarık değildim elimdekileri savurmazdım. Kimseyi küçük görmedim. Benle uğraşmadıkları sürece kimseyle ters düşmezdim. Soğuktum serttim. Etrafımda bir kaç kişi bakışlarımla içilerini soğuttuğumu söylerlerdi. Pek umrumda değildi açıkçası. Dedem ve Feza hariç kimseyi sevmezdim. Sevmeyi de düşünmezdim. Bazen bencil olabiliyordum. Açık sözlülüğüm beni beladan belaya bulaştırıyordu. Ancak şikayetçi değildim. Belaya bulaşmayı seviyordum. Küçüklüğümden beri hayatın getirdikleri yüzünden dövüş ögrenmek zorunda kalmıştım. Diğer kızlar bebekleriyle evcilik oynarken ben dövüşmeyi ögreniyordum. Ama iyikide öyle olmuştu. Güçlü olamayı seviyordum. Hakkımı aramayı kendime laf söyletirmemeyi seviyordum.
Eve gelmiştim.
Arabamdan inip eve girdim dedem daha yoktu. Hız hastası olduğum için dedemgilden önce varmıştım. Odama çıkıp giyinme odamdan siyah pijama takımı çıkarttım. Banyoma girip 15 dakikalık bir duş aldım. Üstümü giyip saçımı tarayıp kuruttum. Şaçımı tepeden topuz yapıp aşşa indim. Yemek hazırdı. Yerime oturup yemeğimi yemeye koyuldum.-Senin için bir okul buldum ama buradan biraz uzak. Buralara yakın bir devlet okulu yok. Senin için sorun olur mu? dedi. Hayır anlamında başımı salladım.
-Okulu biraz araştırdım. Biraz sıkıntılı bi okul. Kavgalar felan sürekli oluyomuş aslında başta istemedim ama diğerleri ondan da beter. Çevrede düzgün okul yok.
-Dede biliyosun kavgayı severim eğer biri bulaşaşacak olursa haddini bildiririm sen sorun etme dedim.Aslında çok konuşmazdım. Az ve öz konuşmayı sevenlerdendim. Boş konuşmayıda, boş konuşanlarıda sevmezdim. Bir tek dedemle uzun uzun konuşur sohbet ederdim. O babamın babasıydı. Ona bakınca babamı görürdüm hep. Onu çok geç bulmuştum ama erken kaybetmeye hiç niyetim yoktu. Şu hayatta tek dayanağımdı.
-Kızım sen yinede beladan uzak dur. Tabi sana sataşırlarsa yapcak bişey yok ama dedi gülerek.
-Sataşırlarsa sataşmamayı öğrenirim bende dedim agzımdaki ekmekle. Oda gülerek yemeğine devam etti. Yemek yiyip odama çıktım. Yarın yeni bir başlangıç vardı. Heyecanlı felan değildim. Ama beni neler beklediğini merak etmiyor da değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Çiçek
Teen FictionBütün çiçekler güneşi mi severdi? Karanlığı, geceyi benimsemiş kendinden bir parça olarak göremezmiydi hiç biri. Görürdü hemde öyle bir görürdü ki ruhunu karanlıga bile teslim ederdi. Bu hikayede de öyleydi. Acılar içinde yanmış iki kişi. Hayat onl...