Defne Yıldız
❦
"Defne, uyan güzelim." Efe'nin sesiyle gözlerimi açarken gülümsedim. Hava çoktan kararmıştı. En son beni eve bırakacaktı fakat arabasında uyuyakalmıştım.
"Günaydın..." dedim ona doğru dönerek. "Günaydın." Üzerimdeki montun Efe'ye ait olduğunu fark ettiğimde sorarcasına baktım. "Uyandın bir ara, üşüdüğünü söyledin. Ben de montumu giydirdim sana." Kaşlarım havalanırken montu çıkarmak için ayağa kalktım. "Çıkarma, üşürsün. Alırım bir ara." Teşekkür ederek montun fermuarını çektim.
Benim evmin önünde olduğumuzu gördüğümde şaşkınca baktım. "Neden uyandırmadın veya yukarı çıkamadın beni?"
"Evine izinsiz girmek istemedim." dediğinde sinirle nefes verdim.
"Saçmalıyorsun. Gerçekten izin alıp almama muhabbeti mi geçecek aramızda?" Dediğimde saçlarını karıştırıp başını iki yana salladı.
"Hadi yukarı çıkalım." Diyerek arabadan indim. O da peşimden geldiğinde asansöre bindik, kısa sürede eve ulaştığımızda çantamdaki anahtarları çıkararak kapıyı açtım. İçeri girer girmez kendimi koltuğa bıraktım.
Demir de sandalyeye oturduğunda başımı iki yana salladım. Ve ceketi çıkararak kenara bıraktım.
Efe sandalyeye yaslanırken esnemeye başladı. "Uyumadın mı hiç?"
"Uyuyamadım." Parmaklarıyla şakaklarına masaj yapmaya başladı. "Başım çatlıyor." Hareket ettiğimde gelen bel ağrısıyla gerindim.
""Ne zaman çıkıyoruz?" Diye sordum oturduğu sandalyenin arkasına geçerken. Kaşlarını çatmış ne yaptığıma bakıyordu.
Parmaklarımı masaj yapmak için şakaklarına yerleştirdiğimde memnuniyetle çekti ellerini. Önden başlayıp arkaya doğru giden hareketlerle masaj yaparken başını geriye doğru attı. "Her başım ağrıdığında sana geleceğim."
"Herkes işinin başında biz hariç. Biz de bir yarım saate çıkarız." Anladığımı belirtirken şakaklarında olan parmaklarımı saçlarına götürdüm. Saçlarını saçma sapan şekillere sokarken gülmeye başladım. "Böyle öne doğru yapıştırınca bağcılar kekosu gibi oluyorsun." Kahkaha atarken doğrularak düzeltti saçlarını. "Saçmalama. Rus modellerden farkım yok benim." Gözlerimi devirdim. Düzelttiği saçlarını tekrar bozduğumda tekrar arkasına yaslanarak gözlerini kapattı.
Ellerim saçlarındayken boynuna bir öpücük kondurdum. Vücudunun kasıldığını fark ettiğimdeyse gülümseyerek burnumu boynuna sürttüm. "Çok güzel kokuyorsun." dediğimde gülümsedi. Saçlarındaki ellerimi tutarak beni önüne doğru çekti.
Elleri ellerimdeyken gözlerime baktığında gülümsedim. Bacağına oturmam için beni yönlendirdiğindeyse dudaklarımı ıslatarak bacağına yan bir şekilde oturdum. Kaymamam için beni kendisine çektiğindeyse aramızdaki yakınlığın hoşuma gittiğini fark ettim.
Kollarımı boynuna dolarken vakit kaybetmeden dudaklarına yöneldim. Utanma kısmını aşalı çok olmuştu. Afallasa da kendisini toparlayıp karşılık vermeye başladı.
Bir eliyle düşmemem için belimden sıkıca tutaken diğer elini yanağıma koymuş, baş parmağını usulca hareket ettiriyordu. İçimdeki tanıdık hisle gülümserken, hızlanmaya başlayan kalbim nefesimi kesiyor gibiydi.
Öpüşü yavaşlarken dudaklarını dudaklarımdan ayırdı fakat uzaklaşmadı. "Aylarca o kadar erkeğin arasında kaldıktan sonra seninle olan her saniyem cennet gibi geliyor." Gülerken dudaklarımızı birleştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Sokak - Texting
Short StoryDüzenleniyor! ❦ Bir semt düşünün, sadece hayal kırıklığından ibaret olan. Şimdi o semtte onlarca insan düşünün, bir gecede sonsuzluğa uğurlanan. Burası İki Sokak. İki Sokak, İstanbul'un küçük ama bilindik semtlerinden birisiydi. Adını bir çıkmaz sok...