ALINTI 🦋

13.2K 566 182
                                    

Kolunun altından geçerek topu çevik bir hamleyle aldığımda bu yeterli gelmemiş gibi birde potaya hizalayıp atmaya çalıştım ancak top dış tarafa düştüğünde sinirle ofladım. Neye güvenip basketbol oynamayı kabul etmiştim ki sanki?

Fatih tek kaşını kaldırarak bana şaşkın bir bakış attı. "Gayet iyiydi aslında ama teknik konusunda yanlışın var." Topu alarak yanıma geldi ve gözlerimin içine baktı. "Öncelikle atış yaparken kendini kasma ve acele etme. Bu atış oranını düşerecektir, o nedenle olabildiğince sakin ve kendinden emin ol. Zaman ayarlamasını çok güzel yapman gerekiyor. Ayriyeten kollarını da çok gergin tutma," dedikten sonr topu elime tutuşturarak arkama geçti. Sert göğsü sırtımı kaplarken bu hareketiyle dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Kalbim yine rotasını ve tutturduğu nazik ritmini bozup delicesine hızlanırken avucunu elimin üzerine bastırmasıyla dudaklarımı birbirine bastırdım. Ne yapıyordu bu çocuk?!

Elimi hareket ettirerek potaya doğru düzgün bir açı yakalarken kulağımın dibinde bir şeyler mırıldanıyordu ama ne dediğini anlamayacak kadar şaşkın, bir o kadar da onunla sarılmıştım. Birkaç derin nefes alırken ılık nefesi eğildiği için omzuma çarpıyordu. Fatih sayesinde bir atış yaptığımda ve top potaya girdiğinde benden uzaklaşmak yerine aynı halde kalmayı tercih etmişti. Telefonundan gelen müzik sesi sessiz ortamda duyulan tek şeyken başımı çevirip çok yakınımda olan gözlerine baktım. İlk defa aramızda mesafe yoktu, ilk defa gözlerine bu kadar yakından bakıyordum. Gözlerinin mavisine bakarken hep tek bir şey aklıma geliyordu, hep bunu düşünürdüm. Hangisini yapsam sağ kalırım sende Fatih, uçsam mı yüzsem mi?

Gözündeyse kanatlanır
kaçar bakışlar
Dağılır zihin toz bulutu
üflesen uçar

Hayır bu defa çekmeyecektim gözlerimi ondan, sonuna kadar bakacaktım ve onun yüzünden benden giden aklımın yasını tutacaktım. Şimdi yaklaştırsaydı ya yüzünü bana. Daha yakından solusaydım kokusunu... ya da dur! Dudaklarını değdirseydi dudaklarıma...

İçimdeki arsız kendini gösterirken arkadan gelen bir erkek sesiyle hızla Fatih'ten uzaklaştım.

"Yeteneğin var ama basketbola değil. Atışların daha çok voleybola uygun."

Birkaç defa gördüğüm beden eğitimi dersinin hocasını karşımda bulduğumda yutkunarak bakışlarımı kaçırdım. Az önceki halimizi yanlış anlayabilirdi. Ki gerçekten halimiz yanlış anlaşılmaya fazlasıyla müsaitti.

"Profesyonel voleybol oynamayı düşündün mü hiç?"

"Hayır hocam, toplarla pek aram yoktur."

Yüksel hoca sen bilirsin dercesine başını salladıktan sonra Fatih'e bakarak "Bugün çok yoruldun. Gidip dinlen," dedi. "Ve sen küçük hanım artık dersine gitsen iyi olur."

Sırıtmamı önleyemezken "Dersim sizeydi hocam," dedim.

"Ben her derse gelmediğimde siz böyle okulu mu geziyorsunuz?"

"Size ilk dersimdi hocam."

Fatih "Beren'in okuldaki ilk haftası," diye araya girdiğinde Yüksel hoca tek kaşını kaldırdı. İşaret parmağıyla ikimizi gösterirken "Sevgili misiniz?" dedi. Fatih'in yanıtını merak ettiğim için sessiz kalırken o "Hayır. Beren benim bir arkadaşımın kardeşi sadece," dedi.

Benim reddetmem şu sözleri duyup kalbimin kırılmasından on kat daha iyiydi kesinlikle. Soğuk havayla beraber üzerime çarpan sözleri tüm benliğimi titretirken, başımı kaldırıp beni bir hiç olarak tanıtan adama bakacak gücüm yoktu. Tırnaklarımı avuç içlerime gömüp kalbimdeki acıyı elime aktarmak istedim. Kalbimi hissetmiyordu, belki de ona dokunduğum zaman anlardı acımı. Boğazıma düğümlenen sızıyı yok etmek istercesine yutkundum ve "Ben artık gitsem iyi olacak. Birazdan zil çalar," deyip kimsenin cevabını beklemeden hızla spor salonundan çıktım.

KÜLDEN KELEBEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin