BÖLÜM 9 | SANA AİT

5.1K 437 421
                                    

Aaa ne bu? Yeni bölüm mü? Yeniyor muymuş? Tarzındaki soruları bir yana bırakırsak Gamzesu buraya yeniden döndü. Ve bilin bakalım yanında kimi getirdi? Tabii ki son bölüm ortaya bir bomba bırakan, hepinizin çok sevdiği, bayıldığı biricik Fatih'i... Beren hanımı ve pek de sevmediğiniz Kuzey'i.

Neyse siz beni linç etmeden şakamı sona erdiriyorum. Bugün biraz çenem düştü çünkü bu kitaba bölüm atmayalı o kadar uzun zaman oldu ki konuşmayı özlemişim. Bu nedenle ellemeyin, azıcık eğleneyim sonra gideceğim söz.

Öncelikle kitaptan vazgeçmediğiniz için hepinize büyük bir teşekkür borçluyum. Şimdi aranızda bölümler gelmeye başladığına göre Ay Düğümü'nün ikinci kitabı bitti mi diye soruyorsunuzdur muhtemelen ama hayır tabii ki bitmedi. Hiçbiriniz onu tamamladıktan sonra geri döneceğime inanmadınız biliyorum. Çünkü aceleci bir yanım var ve sizi de daha fazla bekletmek istemedim. Her iki kitabı birlikte yürütmeye çalışacağım.

Ve gelelim bu bölümde bana yollayacağınız küfürlere... Sizi delirtmeyi seviyorum ne yapayım 🤷🏼‍♀️ Artık kısa keseyim ve siz bu harika, şahane ötesi bölümü okuyun bence 😍 Sırf onca zamanı telafi etmek adına size upuzun bir bölüm yazdım. Değerinizi bilin

Boğazıma düğümlenen nefesler ciğerlerime ulaşamadan soluk borumda tıkanırken beynim duyduklarımın gerçek olup olmadığını sorgulamaya başlamıştı çoktan. Yıllardır bu kelime ve türevlerini Fatih'in ses tonundan duymayı isteyen kalbimin aklıma bir oyunu muydu acaba? Saniyeler önce telefonda söylediği 'Senden çok hoşlanıyorum' sözündeki özne bendim, yüklemi ise oydu ancak bu öylesine imkansızdı ki benim için bir türlü inanamıyordum. Avuç içlerim terlemeye, midem kasılmaya başlarken kuruyan dudaklarımı ıslattım ve telefona karşı ümitle "Fatih," diye fısıldadığımda karşı taraftan anlayamadığım birkaç gürültü duyuldu.

"Fatih ver şu telefonu. Kimi aradın oğlum sen?" diye bağıran sesin sahibini çok iyi tanıyordum. Birkaç hışırtı sesinden sonra telefonun el değiştirdiğini anladım. "Alo?"

"Yelda?"

"Beren? Sen misin? Seni mi aradı bu saatte salak çocuk?"

"Ne oluyor orada?"

"Offf iki saattir Fatih Bey'i ayıltmaya çalışıyoruz Özgür ile. Lavaboya gideceğim diye yanımızdan ayrıldı gelmeyince merak ettim, peşinden geldim. Bir baktım telefonda biriyle konuşuyor, abuk sabuk bir şey demesin diye çektim aldım elinden. Neyse ki seninle konuşuyormuş, yabancı biriyle değil," dedi sesinde hissettiğim bariz bir rahatlamayla.

"Anladım. Tamam sen Fatih ile ilgilen, sonra konuşuruz."

"Tamam kuzum, çok öptüm seni."

Telefonu kapatıp arkamı döndüğümde kafamın içinde dolanan binlerce karmaşık düşünce yüzüme de yansımış olacak ki Kuzey bana doğru bir adım attı. Kaygıyla "İyi misin?" diye sorduğunda başımı sallayarak geçiştirdim.

"Evet, iyiyim."

"Emin misin? Yüzün bembeyaz oldu."

Israrcı kişiliği karşısında istemsizce sesimi yükseltirken "Evet dedim ya. Ne diye üsteliyorsun?" diye söylendim. Beklenmedik çıkışıma şaşırdığını belli edercesine kaşlarını çatarken "Ne halin varsa gör," dedi ve bana öfkeli bir bakış atarak eve doğru yürümeye başladı.

Bu ıssız küçük ormanda tek kalmayı göze almak pahasına peşinden gitmedim ve ilerideki çardağa geçip oturdum. Senden hoşlanıyorum demesi yalnızca alkolün getirdiği bir şey miydi acaba? Senelerce ondan bu kelimeyi duymayı beklemiştim. Duymuştum da. Ama öylesine kısaydı ki gerçekliğinden bile emin olamıyordum. Başımı avuç içlerime yaslayarak gözlerimi kapattım. Yarın ayıldığında Fatih'i arayıp bu mevzuyu açmalı mıydım ya da şimdi bir mesaj mı atmalıydım? Ne yapacaktım ben Allah'ım?

KÜLDEN KELEBEK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin