Külden Kelebek'e bölüm yazmayı o kadar çok özlemişim ki şu bölümü nasıl bitirdim hiç bilmiyorum sahiden. Sınav haftam bitti, finallerden önce 2 haftalık bir rahatlığa kavuştum ve bu arada kitabı güzelce ilerletmek istiyorum. Tabii benim sık bölüm atmamdaki payınızı biliyorsunuz değil mi? :)Oy ve yorumlarla kitabı ne kadar çok benimsediğinizi hissettirirseniz bendeki sorumluluk o kadar artıyor ve bunu yazmak için ekstra bir çabaya giriyorum. O yüzden pamuk eller klavyeye lütfen :*
Kurguyla alakalı size çok fazla bir şey söyleyemiyorum çünkü inanın bir sonraki bölüm ne olacağını ben bile bilmiyorum. Yazarken aniden gelişiyor olaylar. Aklımda belli başlı birkaç tane olay var ancak onların arasında doldurulması gereken o kadar çok şey var ki... Umuyorum ki final haftama gelmeden en azından aklımdaki ilk olayı sizlere sunayım ve sizi merakta bırakayım 😈 Evet biliyorum, çok hainim ahahaha 😏
Öyle bir an gelirdi ki ne kadar detaycı olduğunuzu iddia etseniz dahi aslında sadece o anla ya da o olayla ilgilendiğinizi fark ederdiniz. Büyük resmin o olduğunu zannederken ayrıntılar zihninize düştüğünde asıl büyük resmi görürdünüz. Bu durumu basitçe Da Vinci'nin ünlü tablosu Mona Lisa'ya benzetebilirdim aslında. İlk görüşte dikkatimizi çeken karmaşık gülümsemesine odaklanırdık ve atmosferdeki değişiklikleri fark edemezdik. İçinde bulunduğum durum da aslında tam olarak böyleydi.
Alçinlerle beraber Kelebek Çıkmazı'na gittiğimiz gün güçlü bağlantılarımız var demişlerdi, hatta bu sayede insanların kuyruk oluşturduğu sıraya girmemiş; kimlik dahi göstermeden içeri girmiştik. Sorunsuzca alkol almıştık ve Cihan bizimki yolda geliyormuş demişti. Daha sonra Kuzey yardımcısına arkadaşlarını oradan çıkarmalarını söylemişti ve Alçinlerin adını verdiğimde dudağında oluşan tebessümü... Hepsi tam şu anda mantıklı geliyordu.
Alçin'in grubumuzda bir de Kuzey var derken kastettiği kişi tam karşımda duruyordu ve benden bir karşılık beklercesine tutmam için elini uzatmıştı. Etraftakilerin meraklı bakışlarının odağı olmaktan hoşlanmadığım için elimi uzatarak "Beren," dedim. Birkaç saniye geçmeden elimi çekerek yanından geçtim ve çardakta boş olan bir yere oturdum. Alçin Cihan'a olayı halledip halletmediğini sorup bilgi alırken Atlas bana dönerek "Kuzey de bizim sınıfta," diye açıklama yaptı.
Başımı sallayıp sessiz kaldığımda Cihan "Ara bitmek üzere. Kalkın da sınıfa çıkıp yer kapalım," dedi. Herkes ona uyup ayaklandığında Alçin koluma girip "Lavaboya gidelim mi?" dedi.
Fatih'i görmeden önce aynaya bakmak istediğim için "Tamam gidelim," dedim.
"Gençler Beren ile bana da yer tutun, biz geliyoruz."
Yürürken bir yandan da birine mesaj yazan Kuzey başını birkaç saniyeliğine bize, daha doğrusu bana, çevirdiğinde anında gözlerimi kaçırdım. Onlardan ayrılıp lavaboya girdiğimizde Alçin kabinlerden birine girmiş; ben ise doğruca ayna karşısına geçmiştim. Saçımı elimle düzeltirken içeri giren Yelda ve Eslem'e dönüp arkadaşıma gülümsedim.
"Seni göremedim teneffüslerde. Neredeydin?"Eslem'in varlığını es geçerken "Cihan ile bir yere kadar gittim. Ufak bir işi vardı," dediğimde Yelda başını salladı. O esnadan kabinden çıkan Alçin yanımdaki kızları görünce yüzünü buruştursa da ses etmeden ellerini yıkamaya başladı. İşini bitirip bana döndü ve Eslem'in ters bakışlarına aldırmadan "Gidelim mi artık?" diye sorunca başımı salladım.
"Derste görüşürüz kuzum," deyip Yelda'yı yanağından öptükten sonra Alçin ile birlikte okuldaki büyük sınıflardan bizim dersin işleneceği yere girdik. Gözüme ilk çarpan en ön sırada oturan Fatih olmuştu. Ona küçük bir tebessüm yollayıp arka taraftaki Atlasların yanına ilerlediğimizde gördüğüm Kuzey ile derin bir nefes aldım. Atlas'ın arkasındaki sırada tek oturuyor, yine telefonuyla ilgileniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜLDEN KELEBEK
Teen FictionAilesi yurt dışında yaşama kararı aldığında kalbinin sesini dinleyerek evinde kalma kararı alan Beren tek eksiğinin ona seneler önce elini uzatan adam olduğunu düşünüyordu. Adının anlamını taşıyan Fatih kalbini fethetmiş, kendini kalbinin derin kuyt...