0.1

461 26 78
                                    

Başladığınız tarihi buraya yazabilirsiniz.

Gözlerime dolan yakıcı güneşle bir kez daha yüzümü buruşturup siddetli bir şekilde ağrıyan başıma ellerimi götürdüm. Yavaşça kendime gelmeye başladığımda kolumu geriye atarak destek aldım.

Gözlerimi yeni bir güne açtığım odayı bir kez daha inceledim.

Şiddetli rüzgar nedeniyle uçuşan bembeyaz perdem, siyahın hakim olduğu mobilyalarım ve normal bir insanın içini karartıcak ancak bana mutluluk veren koyu gri renginde duvarlarım.

Aslında odam benim ruhumu yansıtan bir aynaydı. Lakin dışımı yansıtmak yerine içimi yansıtmayı tercih etmişti. Belkide ben böyle olmasını ve gerçeklerin yüzüme vurmasını istemiştim.

Yalnızlığın beni sarmaladığı bu hayatta tek dostum kendimdim. Ne kimseye güvenim kalmış ne de inancım sürüyordu.

Daha anne babamın varlığından haberdar olmayan ben beni sevip kolluyucak birini arıyordum. Aciz ve acınılası bir şekilde...

Ben bundan ibarettim. Kimsesiz acınılası durumda bir Alisa idim ve hep böyle kalıcaktım.

İnsanların yanımdan geçerken acıyarak baktığı, duymadığımı düşünerek yaptıkları dedikoduların konusu olan ben olarak kalacaktım.

Okumaya fazla mecalim ve gücüm olmasada ailemin eğitimli bir kıza sahip olmaktan mutluluk duyacaklarını düşünüp okulumu sonuna kadar bitiriceğim. Olmayan ailemi...

20 yaşında bir kız için fazla şey yaşamış ve bilgi sahibi olmuştum. Yalnızlığımın esiri kalacağımı düşündüğüm bu dünyada yaklaşık iki sene önce çat kapı çıka gelen biriyle hayatım alt üst olmuştu. Bana iyi geleceğini düşünürken beni yalnızlığa daha çok sürüklemiş ve tek güveneceğim insanın sadece kendim olduğunu hatırlatmıştı.

Onu ilk gördüğümde gözlerinin kahvesine büyülenmiş ömrümü ömrüne katmak istemiştim. Kalan ömrümü kalan ömrüne harcamak, kalanlarımızı birlikte geçirmek en büyük hayalim olmuştu.

Bir sözü vardı hani ona hasret bırakan, sesine aşık ettiren, mavilerimi kahvelerine diken...

O söz hâlâ çıkmaz aklımdan

"Sen kırmızıydın, benden hoşlandın çünkü ben maviydim. Bana dokundun ve ben aniden lila renginde gökyüzüne dönüştüm."

Engel bilmeksizin çıkıp gelmişti kapıma, tutmuştu elimden kırık kanatlarımı onarmaya. Ben bir melektim gözünde peki sonrasında dönüşmüş müydüm bir şeytana?

Bir sabah hasret kalmıştım. Kahvelerini görmek, öpmek istemiştim gözlerinden. Rahatsızdım o zamanlar ama en büyük ilacımın o olduğunu biliyordum. Bu yüzden engel yoktu önümüzde.

En sevdiği keklerle gitmiştim evine. Peki ya o özlemiş miydi mavilerimi? Görmek öpmek ister miydi? İste o zaman anladım ki ne özlemiş ne de hasret kalmıştı. Çünkü başka kızların gözlerine dikmişti kahvelerini. Benimkileri hiç sayarak...

Benim dokunmaya kıyamadığım dolgun dudaklarını dayamıştı başka bir kızın dudaklarına. Benimkini hiç sayarak...

Benim ellemeye dayanadığım ellerini koymuştu başka bir kızın saçlarına. Benimkileri hiç sayarak...

Benim okşamaya doyamadığım saçlarını okşatıyordu başka kızlara. Benimkini hiç sayarak...

O beni unutmuş bir hiç saymıştı. Artık benden değildi. Kahveleri benim değildi. Dikmişti başka mavilere. Benimkini hiç sayarak...

HASTA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin