Duvara yaslanarak beni bekleyen adama biraz daha yaklaştım. Her adımım da kalbimin atışı daha da hızlanıyordu. Geldiğimi belirtircesine hafifçe öksürerek bana dönmesini sağladım.
İfadesiz bir şekilde yüzüme bakarken aramızdaki mesafeyi kapatmak istercesine daha çok yaklaştı. Aramızdaki mesafe gittikçe azalırken sessizliği bozan o olmuştu.
"Merak etme bir gün aklında ki her bir sorunun cevabını alıcaksın ama şuan değil küçük kız biraz daha sabret."
Hafifçe kafamı sallayarak
"Sana ne kadar güvenmesem de güvenmek istiyorum lütfen bunu boşa çıkarma."Söylediğim cümlenin saçmalığının farkına vardığımda edebiyat öğretmeni olup olmam ile ilgili birçok şüphem oluşmuştu. Daha bu kadar kolay bir cümleyi bile doğru düzgün kuramıyordum.
Hafifçe sırıtarak kafasını sağladığında kendime engel olamayıp ben de aynı tepkiyi verdim. Aslında gerçekten ona güvenmiyordum hele ki son yaptıklarından sonra ve hala bir açıklama duymamıştım ama ne kadar çok sırtınızdan bıçaklansanızda dünyaya saf bir insan olarak geldiyseniz hayat size hiç acımıyor. Size gülümseyen her insana kanıyorsunuz. Ve insanlara kanmak benim doğamda var.
"Sen artık içeri geç hava soğumaya başladı sonra görüşürüz Alisa."
"Böylece gidiyor musun? Bir bardak kahve içmek ister misin? İçin ısınır."
Kibarlık yaptığımı sanarak kurduğum cümlenin ne kadar yüzsüzce olduğunu fark ettiğimde huzursuzca kıprandım. Yavaşça gözlerimi Andrew'e geri çevirdiğimde sadece bana bakıyordu.
"Hayır Alisa gelmesem ikimiz için de daha iyi olur özlediğinde araman yeterli."
Diyerek göz kırpmasıyla yavaşça gözlerimi devirdim. Seni özliyiceğimi kim söyledi diyerek ne kadar yüzüne haykırmak istesem de sadece içimden mırıldanıp içeri girmiştim. Beni sinir etmesini gerçekten çok iyi biliyordu.
~★~
Adam'a dün olanları anlatırken yaşadığı yüksek adrenalinden dolayı test kitabından kafasını kaldırmış ve sadece bana odaklanmış bir şekilde kantine doğru ilerliyorduk. Yine sertçe birinin bana omuz atması ile bu sefer yere savrulmuştum. Okul değil adeta ahırdı önüne bakan insan yoktu. Kafamı hafifçe kaldırıp karşımda Jackson'ı görmem ile sinir kat sayım daha da artmıştı. Tabi bu öküzlüğü başka kimden bekleyebilirdim ki?
"Aaa pardon Alisa seni hiç görmemişim seviyen o kadar düşük ki görmem imkansızdı." Diyerek histerik bir kahkaha attı.
Yavaşça ayağa kalkarak üzerimde ki tozları sirkeledim. İşte bu gün bu çocuk ile uğraşmayacaktım. Bir gün olsun mutlu olmak istiyordum. Cevap vermeyip yanından ayrılırken kolumdan sertçe tutarak beni önüne çekti.
"Nereye gidiyorsun ya daha konuşmamız bitmedi."
Cümlesinin hemen ardından başımdan aşağı dökülen limonata ile yerimde öylece dona kalmıştım. Olanlara anlam veremiyordum. Cidden bu kadar çocukça birşey yapamaz dı.
"Bu da sana 2. Limonata hediyem olsun malum birinci hediyem için bayılmıştın."
Pişkince kurduğu cümle ile kolumu hızla elinden çekerek. Suratına sert bir tokat attım. Artık çıtayı ciddi anlamda aşmıştı.
"Ne biliyor musun Jackson sen tam anlamıyla pisliğin tekisin. Aklanmaz bir şeytansın. Bir daha sakın karşıma çıkma yoksa öksüz ve yetim bir kızdan korkmak zorunda kalabilirsin."
Hızla adımlarımı lavaboya doğru yönlendirdiğimde Adam'da koluma girerek bana destek oldu. Bu çocuk artık çok fazla oluyordu. Bu taşırdığı son damlaydı.
"Hey Alisa ben üzgünüm yine bir ödlek gibiydim hiçbirşey diyemedim."
"Önemli değil Adam bu Jackson ile bizim aramızda ki bir mesele kendini üzmene gerek yok." Diyerek hafifçe tebessüm ettim bu durumda ne kadar tebessüm edilebilirse...
Selammmm yeni bölüm geldi. Biraz kısa biliyorum ama bu şekilde yazarak her gece atmayı düşünüyorum daha verimli olur. Vote vermeden geçmeyin lütfen ✨
Alisa karakterini seviyor musunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HASTA
ChickLit"... Verdiğim son nefese kadar ellerim ellerinde, gözlerim gözlerinde ve sevgin tam kalbimin üzerinde olacak. Seni seviyorum sevgili kahvelerinin mavilerime bakışını ve beni hiç saymamanı seviyorum..." ~Alisa Allen Yaş farkı vardır!!