0.8

56 4 8
                                    


Hızla kulise doğru koşarak Andrew'in benim fark etmemesini sağladım. Birkaç dakika içinde oda odaya girerken eve gideceğimizi söyledi. Ikimizde arabaya ilerlerken ben Andrew'e yapacağım eziyeti hayalini kuruyordum.

"Kemerini tak Alisa artık bebek değilsin kendin yapmalısın."

"Komik olduğunu falan mı sanıyorsun? Oysa ki bencil ve çıkarcı birisi için fazla düşüncelisin."

"Efendim? Bencil ve çıkarcı mı?"

"Tabi niye bu kadar şaşırdın ki bir insan kendini tanımalı sonuçta. Randevuya çıkaracağı kızı aniden sadece para için bencil bir şekilde bara şarkı söylemeye getiren kişi kendisinin çıkarcı birisi olduğunu bilmeli, kabul etmeli. Nasıl gelişti olay tam olarak çok merak ediyorum. Tam randevumuza hazırlanırken ani aldığın telefon ile köleliğine mi yenik düştün. O adam kim Andrew Jackson ve senin çete basın falan mı size çobanlık mı yapıyor. Belki de-..."

"YETER ALISA. DAHA FAZLA DEVAM ETME ISLER HIC BILDIGIN GIBI DEGIL."

"NASIL PEKI ANDREW BIRAZ ANLATSANA. SEN BENİ KULLANDIN DAHA ISLER NASIL FARKLI OLABİLİR."

"In arabadan!"

"Ne?"

"Sana arabadan in DEDİM!"

Göz yaşlarımı tutmaya çalışarak hızla arabadan indim. Tek yaptığım onumden hızla geçip giden arabaya bakmak oldu. Beni bu saat de tek başına bırakmıştı. Hiç bilmediğim bir yerde tek başına. Ne yapacağımı bilmediğim en masum olduğum saatte tek bırakmıştı beni. Zaten ona güvenmem hataydı daha iki gün önce tanıştığım adama güvenmem hataydı. Ben tam bir aptaldım.

Aslında insanlar seni hayal kırıklığına uğratmıyor. Sadece sen yanlış insanlar üzerine hayal kuruyorsun. Benim ki ne kadar büyük bir hayal olmasa da en azından iyi anlaşılacağım birini hayal etmiştim. Ailemin yerini az da olsa tutabileceğini düşünmüştüm.
Bir insanın yaşattığı hayal kırıklığını affetseniz bile, asla unutamazsınız. Ama ben ne affedecektim ne de unutacak.

~♡~

Boş ve karanlık sokaklarda nereye gittiğimi bilmeden dolaşıyordum. Yanlız kalmıştım. Tabi bu alışık olmadığım bir durum değildi ancak yine de canım yanıyordu.

Bir insanın hem suçlu olup hem güçlü olması böyle birseydi sanırım. Beni kullanmasına rağmen özür dilemeyip daha çok kalbimi kırmıştı. Pislik herif.

Gece yarısı olmasına az kalmışken ben hâlâ sokaklarda yolumu bulmaya çalışıyordum. Artık yürüyecek mecalim de kalmamıştı. Bir kaç adım daha attıktan sonra ara sokakta gördüklerim ile orda kala kaldım. Aslında şuan hızla yürüyüp burdan uzaklaşmam gerekiyordu ancak ayaklarım buna engel oluyordu. Yaklaşık beş kişilik bir grup kullandıkları iğrenç maddelerle orada oturuyorlardı. Filmler de ki gibi olmasından cidden korkuyordum. Bu adamların bana bulaşmasından korkuyordum. Sonunda ayaklarımı harekete geçirerek ordan uzaklaşmaya çalıştım ama sanırım çok geçti. Ayak seslerimi duymaları ile bana bakıp ayağa kalkmaları bir olmuştu. Ben hızlı adımlar atarken onlardan peşimden gelmeye ve birsey söylemeye başlamışlardı.

"Hey güzelim biraz bekle seninle işimiz var."

Kurduğu cümleye karşılık ne yapacağımı bilmeden hızla koşmaya başladım. Bütün gücümle nereye gittiğimi bilmeden kosuyordum.

Sonunda girdiğim bir sokak ta öylece kalmıştım çünkü malesef bir çıkmaz sokaktı. Sokaktan tekrar çıkmaya çalıştığım da önüme geçip bıçak çıkartmaları bir oldu. Şuan ne yapıcağımı bilmeden sadece korkak adımlar ile geri geri gidiyordum.

"Ne istiyorsunuz benden lütfen bırakın da gideyim."

"Cidden saf mısın kızım sen? Seni kolay kolay bırakacağımızı mı sandın? Hadi sökül şimdi üstünde ne kadar para varsa dök ortaya."

"Tamam tamam sorun yok derdiniz para ise bütün para mı verebilirim yeterki bana zarar vermeyin."

Büyük bir kahkaha patlaması ile yerimde irkilmiştim. Bu pislik neden gülüyordu.

"Kızım sen hiç film falan izlemiyor musun? Seni hemen bırakacağımızı falan mı sandın? Çocuklar tutun şunu ve ağzını kapatın ki bağırmasın."

"Hayır hayır lütfen. Yaklaşmayın bana pislikler uzak durun."

Hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım. Evet belki güçlü durman gerekiyordu ancak suan hiç o durum da değildim.

"DOKUNMAYIN ONA!"

Duyduğum ses ile kafamı kaldırıp beni kurtaracak kişiye baktım. Bu Andrew di beni sokağın ortasında bırakıp şimdi de kurtarmaya mı gelmişti?

"Sende kimsin çekip yolumuzdan da canın acımasın."

Andrew'in sinirlendiğini gözlerinden anlayabiliyordum. Bir anda yaptığı ani hareket ile adamın elindeki bıçağı yere atıp yere sermişti. Şuan cidden bir film sahnesini içinde gibiydim. Andrew adamlara yumruklar atarak yere seriyor ve bende göz yaşlarımı siliyordum. Ama cidden Andrew'in bu kadar güçlü olduğunu hiç bilmiyordum.

"Hey sen iyi misin?"

"Bu durum da nasıl iyi olmamı bekliyorsun?"

"Teşekkür ediceğine birde çemkiriyor musun?"

"Ha bir de teşekkür etseydim. Beni bu duruma getiren sensin hatırlatırım. Seni-"

Lafımı bitirmeme izin vermeden eli ile ağzımı kapamış ve kolumu tutarak beni sürüklemeye başlamıştı. Bu adam beni cidden delirtiyordu.

Evet yine kısa bir bölüm bence pek güzel olmadı ama idare eder. Lütfen vote verip yorum yapmayı unutmayın. Please

HASTA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin