Ada’dan:
Otobüsten indiğimde karşılayan soğuk rüzgar kuvvetiyle tüm bedenimi derinden sarsmıştı. Hızlı adımlarla indiğim yerin karşısında duran taksi durağına doğru ilerlerken dışarıda ki adamlarla sohbete girmeden soğuk havanın verdiği hiddetle bir anda kendimi taksinin içinde bulmuştum.
Ardından yaşlı bir adam yaklaşıyordu. Ne kadar üşüdüğümün farkına varmış olmalıydı ki arabada yerini aldığında ilk işi klimayı açmak olmuştu. Ardından kafasını doğrulttu ve arkasını dönmeden iletişim kurabilmek için gözlerini aynaya çevirdi."Nereye gideceksin kızım? "
"Bu adrese. "
Zarfı adama uzattım. Birkaç saniye inceledikten sonra sanki çok iyi biliyormuşçasına emin bir şekilde arabayı çalıştırmıştı. O sırada gelen bir mesaj var mı diye telefonumu yoklamıştım. Mia’ya söz vermiştim, o aradığında her ne olursa olsun açacak ve mesajlarına gördüğüm gibi geri dönüp onu telaşta bırakmayacaktım. Bunu kendime kaçıncı sefere hatırlatıyor olduğumu bilmiyordum ama o hakikatlerin olmadığı Dünya’da gerçek bir dosttu. Belki de Adnan’ın bana kazandırdığı ve kazandırabileceği tek iyi şeydi.
Bir şeyler düşünmek istiyordum çünkü boş boş dışarısını izlemek aklıma sürekli o kavuşma sahnesini getirip hiç haz etmediğim kelebek hissini yaşatıyordu. Evet, olasılık yüksek olabilirdi fakat tam olarak net değildi. Bunca yolu geldiğime değilde Adnan’ın ölmeden önce attığı son golünü de yemiş olup yaşadığım mutluluk için kendimi harap etmek istemiyordum.
İleriye bakmak yerine birazda geriye dönmeyi düşündüm, arkamda kalanlara. Araf... Dışından ne kadar asabi ve sert olsa da o kimsenin göremediği iyiliklerle dolu düşünceli bir insandı. Sanırım onu hâlâ seviyordum. Adı aklıma geldikçe içim sızlıyor son olanlar ise kendimi avutmam için sadece bir bahane gibi yaramı üstünden kabaca sarıyordu.
Ayla; O ise kötülükler kraliçesinin bile kötüsüydü. Nasıl olurda bir insan bu kadar hayata soğuk ve karamsar bakıp etrafında ki insanlarıda yönetimi altına alıp onları kendi karanlığına bir hamlesiyle çekebilirdi. Bu olanlar akla yatkın değildi.
Son olarak ise adını kafamdan bile geçirmek istemediğim Araf’ın yakında eşi olacak müstakbel sevgilisi, kısacası zehir saçan tam bir yılan. Zengindi, aynı zamanda fazla bakımlı. Belki de böyle olması Araf’ın ona karşı bir şeyler hissetmesini sağlıyordu kim bilir. Bu durumda da bana mutluluk dilemek düşerdi elbet. Bir gün herkesin kaderindekini değil hak ettiği yeri bulacağına inanıyordum.
Bütün olanları beynimin içindeki süzgeçten geçirirken arabanın aniden durmasıyla irkilmiştim.
"75 tl kızım. "
Ne ara bu kadar yol geldik diye düşünürken kafamdaki asıl soru şimdi ne yapacağımdı.
"Bir şey sorabilir miyim? "
"Tabi."
"Burada bir sürü ev var acaba hangisi oluyor, yanlış yere gidipte bu saatte insanları rahatsız etmek istemem de."
"Tam önünde durduğum bordo ev, 7.numara."
"Peki teşekkürler. "
Gereken ücreti ödedikten sonra taksiden inmiştim. Karşımda duran yer iki katlı bir evdi. Aynı takılmış perde dekorundan anladığım kadarıyla ikiside bir aileye ait olan dubleks binaydı. Kaldırımın ucunda durmak yerine biraz daha yaklaştıktan sonra kahverengi ahşap kapının önünde duraksadım. Ölmemek için dua ediyordum. Yıllar sonra onları görmek, pahabiçilemez denilen kelimenin ta kendisiydi. Saat sabah sekizdi bu yüzden hâlâ uyanmamış olabileceklerini düşünerek zili kullanmak yerine birkaç kez kapıyı tıklattım ve ardından bir süre bekledim. İçeriden gelen sesler birinin yaklaşıyor olduğunu gösterirken orta yaşların sonunda, başörtülü, beyaz tenli ve ela gözlü bir kadın anlam veremediğim mutlulukla kapıyı açmıştı. O hiç mi hiç değişmemişti. Aramızdan geçen yılların aksine yolda görsem tanır durumda gibiydim.
"Ada."
"Anne? "
Sadece sarılmıştı bana. Ben ise birkaç saniye anın şokunu atlattıktan sonra ellerimi dolamıştım karşımdaki kadına. İyide benim geleceğimi nereden biliyordu? Mia’nın haber vermiş olduğunu düşünürken bir yandan da telefon numarası olsaydı neden bana vermeyeceğini aklımdan geçirdim. Her yol başka bir tuhaflığa çıkıyordu.
"Gel kızım içeri, üşüme. Bizde tam seni bekliyorduk. "
"Anne."
Eve girmek üzereyken seslenmemle arkasını dönmüştü. Yüzümde ki telaşın o da farkındaydı.
"Ada sen iyi misin? "
"Geleceğim konusunda sizin nereden haberiniz vardı? Adnan öldü ama geriye kalan pisliklerinin yaptığı oyunlarından biri değil de bana lütfen anne. "
Onu da anlık telaşa sokmuştum fakat kısa süre içinde durumu çözüp benim aksime rahatlamıştı.
"Dualarımın tümünü ona adayacağım bir insan sayesinde. Gel de göstereyim. "
Gittikçe olay garipleşiyordu. İçime bir yerden silahlı adam fırlayıp beni öldürecekmiş gibi his doğsa da yine de riski alıp takip etmiştim onu. Çıktığımız merdivenlerin sonunda yol iki odaya ayrılırken sağ kısımda kalan odaya girmişti.
"O kişi kim? "
"İşte bu delikanlı. "
Salonun en köşesinde duran koltukta oturuyordu. İnsan benzerliği diye düşünürken onu daha iyi süzdükçe emin oluyordum. Annemin bahsettiği kişi Araf’tı. İyide o nereden bulmuştu ki burayı. Daha tuhaf olan kısmı ise günlerce aslında buranın yerini bilip, aslında bilmiyormuş gibi beni kendine esir tutmasıydı. Şimdi ise gelmiş burada kendini kahraman gibi gösteriyordu. Bedelini ödeyecekti bunun, hem de en ağır şekilde.
![](https://img.wattpad.com/cover/157079237-288-k931061.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAFYANIN HİZMETÇİSİ
AbenteuerBir kız zeki ve asi. Bir mafya sert ve tek ailesi olarak gördüğü ablası dışında herkese merhametsiz. "Umutlarımı yok ettin, hislerimi teninden birer birer çekiyorsun. Söyle bana sevdiğim, sahiden benden bu kadar nasıl nefret ettin?" #Başlangıç ➡ 22...