-14-

112 6 0
                                    

Abimle Zeynep Hanımın odasına gidip Kerem'i aldık. Oldukça zor olacağını düşünüyordum. Ama neyseki Zeynep hanım artık Kerem'in ailesinin yani sevgili ablamın olmayacağını onların gökyüzünde yıldız olup bizi izleyeceklerini söylemiş. Böylece Kerem hiç bir sorun çıkartmadı. Ona teyzesi ve dayısı(!) olduğumuzu söyledik. Niye sizi hiç görmedim? gibi bir soru sorduğundaysa yurt dışında yaşadığımızı söyledik. Çok tatlı zeki ve bir o kadar da meraklı bir çocuktu. Artık bizimle yaşayacağını söylediğimizde kabul etti. Ama eğer bizi sevmezse evden kaçarmış :D. 

Otelden çıkıp Ablamızın evine gittik. Bu garipti. Bir ablanın olması. Teyze olmak. Fazlasıyla, fazlasıyla garipti. 

Eve geldiğimizde Zeynep hanımın verdiği anahtarla kapıyı açmıştım. Bir sürü evi inceledikten sonra Kerem'in odasına gittik. Keremin tüm giysilerini, boyama kitaplarını bikaç oyuncağını iki koca valize koyup tekrar taksiye binip otele gelmiştik. 

Evde onların resmini gördüm. Yani Esranın, ablamın ve Kerem'in. Tuhaftı. Hayat gerçekten fazla tuhaftı. Otele geldiğimizde, Kerem'in eşyalarını odaya bıraktık ve Lunapark'a gittik. Bir sürü şeye binip eğlendikten sonra hamburger yedik. Sonra da otele döndük. Tatilim mahvolmuştu. Aslında çocuklarla beraber yarın Bodruma geçecektik ama çocuklarda bizimle beraber yarın İzmire döneceklerdi. Onlara her ne kadar tatilinizi yapın desemde kabul etmemişlerdi. 

Fark ettim de aslında tam olarak tatilim mahvoldu denilemez. Tabi ki denilemez. Yiğenim var ya. Yiğenim. Tabi ki de mahvolmadı. Artık sadece abim var demicem. Abim ve yiğenim var çünkü.

---------------

Gözlerimi yavaşça açtım. İzmirdeydik evimizde. 

Yatağımdan hızlıca kalkıp tualete gittim. Rutin işlerimi halledip dağılmış saçlarımı tepeden bir topuz yaptım. Sonra tualetten çıkıp oturma odasına gittim.

Kerem dün burada yatmıştı. Alında evimizde bir oda daha mevcuttu. Çok küçük bir oda olduğu için abim de bende o odayı istememiştik. O odaya genelde çamaşır asıyordum. 

Kerem için ne yatak ne başka ıvır zıvırlar olmadığı için o salonda yatmıştı. Salona girip gözlerimi kırpıştırdım. Kerem uyanmıştı ve televizyonda çizgi film izliyordu. Nasıl da açmıştı televizyonu. Daha dört yaşındaydı.

''Ah sonunda uyanabildin. Sıkıntıdan patlayacağım ve acıktım.''

''Ne zaman uyandın sen?'' dedim gerinerek.

''Ohooooo çok oldu. Şu abişini kaldır da kahvaltı yapalım.''

''Pekala bücürcük. Gel de bana yardım et. Sevgili dayın ayı gibi uyur.''

Abim de bana bücür derdi. Ama sonunda bende bücür diyebileceğim sevimli birini bulabilmiştim. Ne harika değil mi?

Abimin odasına girdiğimde Kerem'de arkamdan beni takip ediyordu. 

''Bir iki üç dediğimde üzerine atla ve onu gıdıkla. Ben de ayaklarını gıdıklayacağım.'' dedim.

''Ah harika.'' dediğinde üçe kadar saymaya başladım. Üç dediğimde Kerem hararetle abimin üzerine atladı ve gıdıklamaya başladı. Bende hem depelenmemesi için ayaklarını tutuyordum hem de onları gıdıklıyordum.

''Ah kahretsin! Kesin şunu kalkıcam.'' diye söylendiğinde ikimizde gıdıklamayı kestik. 

Kerem ''Ben acıktım.'' diyince abim ayaklandı.

''Ne yiyeceksin küçük adam?''

''Krep.''

Abimle birbirimize baktık. Genel de çok fazla hazırlayacağımız şeyler yemezdik. Konfilenks, poğaça, börek ve bazen de yumurta yapardık. Aslında ikimiz de krep seviyorduk. Ama yapmaya üşeniyorduk.

AbicikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin