Sabah okula girdiğimizde şu kafaların dönüp bize bakması olayı gerçekleşmişti. Gizem ve ben Yiğitin iki tarafına geçmiş gülerek kahkaha atıyorduk. İlk başta Gizem pek istemesede daha sonrada Yiğite alışmıştı ki bende alışmıştım. Hatta biz şarkı sölediğimizde oda bize katılmıştı. İnanabiliyormusunuz oda bize katılmıştı. Yiğit güneş gözlüğünü çıkarıp çantasının içene attı. Ve sınıfa girdi duvar kenarındaki yerine geçti. "Alara yanım boş istersen" dediğinde önce duraksadım. Allam kim bilir ne dedikodular çıkardı sınıfta. Ama kimin uğrunda ki. Çantamı yere atıp sıraya oturdum. Kaanda gelip öndeki sıraya oturdu. Arkasına dönüp bir bana birde ikizine baktı.
"Hey başkan hoşgeldin, hayırdır sen bizimle takılırmıydın." Diyip güldü.
"Neden öle diyorsun Kaan kalbimi kırdın gideyim istersen." Diyip güldüm.
Oda elimi öperek şeref getirdiniz hanımefendi diyip güldü. Tam o sırada kolaysa kandır Caner hoca girince önüne dönmek zorunda kaldı.
"Kimler eksik bu sınıfta, Valentin kalk tahtayı temizle." Dediği anda Gizem söylene söyle tahtaya kalktı. Caner hoca boş duran bir sıranın üstüne çıkarak bize tepeden kuş bakışı baktı.
"Bakıyorum yerler değişmiş. Alarağ niye değiştirdin yerini." Dediğinde sanki herkes ilk defa beni fark etmiş gibi bize baktı.
"Hocam şey..." Dediğim anda Yiğit araya girdi.
"Hocam Alara beni çalıştırıyor biliyorsunuz notlar düştü benim." Dediğinde hoca bana afferim diyip zıplayarak sıradan indiği sırada kapıdan Mert ve Doruk girdi.
"Hocam özür dileriz Rasim hoca kaza yaptı." Dediğinde sınıf gülmeye başladı. Caner hoca geçin dediğinde Doruk beni fark etti ve kaşlarını çattı. Bir yandanda sırasına geçti.
Caner hoca derse başladığında Mert bize bakmaya başladı. Bana baktığını fark edince önüme dönüp not almaya başladım. Caner hoca konuyu anlattıktan sonra hızlıca dışarı çıktı. Bende kafamı sıraya koyup gözlerimi kapattım. Bu sırada Yiğit omzumu dürttü.
"He efendim." Diye mırıldandım.
"Kaldır kafanı sıkıldım ben." Kafamı kaldırıp Yiğite baktım.
"Len daha düne kadar yoktum o zaman ne yapıyordun." 32 diş gülümseyip hiç dedi. Ona doğru dönüp beklintiyle baktım,
"Ne yapalım söyle."
"Müzik dinleyelim"dedi ve telefonunu çıkardı. Telefonun ucuna küçük bir aparat taktı sonra kulaklığı istedi. Her zaman cebimde duran kulaklığı çıkarıp ona verdim oda kendi kulaklığını alıp ikisinide telefona taktı.
"Türkçe mi yabancı mı?" Hiç yabancı dinleyecek havada değildim ondan türkçe dedim. Oda hemen telefondan şarkı açtı.
Allam bir çocukla müzik zevkimin bu kadar uyması normal mi bence değilde. Tarkandan gül döktüm yollarına dinlerken iyice kendimden geçmiştim mırıldandığım şarkıyı bağıra bağıra söylemeye başlamıştım.
"Bıktırma usandırmaa yeter beni kızdırmaağ." Diye bağırdığım sırada Kaan bizi videoya çekiyordu. Bende kalkmış bildiğin zıplıyordum, Yiğiti elinden tutarak kaldırmaya çalıştım başta yok mok desede en sonunda kalktı ve alkışlamaya başladı. Tek alkışlayan o değildi. Neredeyse sınıfın hepsi bizi izliyordu. Hatta Berna vuhu diye tezarat bile yapıyordu. It's my girl işte ya. Bu sırada şarkı değişmişti. Yiğit o sırada bağırarak bana eşlik etmeye başladı.
"Yıkadı günahlarımdan
Deli masumiyeti
Cennetten gelen bir melekti sanki." Derken beni gösterdi. Gülerek Yiğiti alkışlıyordum. Bu sırada kapının çarpma sesiyle kendime geldim. Doruk yerinden kalkmış oda kapıya ilerliyordu. Ona kapıdan dışarı çıkınca sınıfa bakındım. Mertin olmadığını görünce yüzümün asıldığını hissettim. Normalde bunları onlarla yapardık ama Yiğitle yapmak daha doğruydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Sınıf
Hài hước"Bu yıl çok çalışmanız gerekecek çocuklar hepiniz çok çalışkansınız, eminim bu yıl hepiniz için çok farklı olacaktı"dediğinde sevgili müdürümüz gözlerimi devirmekle yetindim. Her yıl ki klasik sözler. Gözlerim bana bakan bir çift mavi gözle birleşti...