MERHABA VAKVAKLARIM EVET SİZE VAKVAKLARIM DEMEK İSTİYORUUM CANLAR! BU BÖLÜMÜ GERÇEK KÜÇÜK VAK VAK'A İTHAF EDİYORUM CAN DOSTUM DENİZZ :D YEEP BU ARADA ÖNEMLİ BİR DUYURUM VAR BU GECE YENİ HİKAYEMLE KARŞINIZDA OLACAĞIM NE DERSİNİZ OKURMUSUNUZ LÜTFEN YORUMA OKURUM VEYA OKUMAM YADA BEĞENİRSEM DİYE EKLEYİN SİZLERİ SEVİYORUM
AYRICA DENİZİN MÜKEMMEL HİKAYESİ MÜZİK KUTUSUNUDA TAVSİYE EDİYORUM BİR GÖZ ATMANIZI ÖNERİRİM NEYSE REKLAM YAPTIM FAZLA MEDYAYA BİR ŞARKI EKLİYORUM BÖLÜMLE ALAKASI YOK SADECE AŞIRI SEVİYORUM SİZİNLEDE PAYLAŞMAK İSTEDİİM!
"Ya hadi ama eğlenceli olucak." Diye sızlandı Gizem.
"Aynen uzun zamandır eski grup eğlenemiyoruz." Diye sızlanmayı devam ettirdim.
Olayımız şuydu, Gizem,Savaş,Arda ve ben eskisi gibi abi-kardeş günü yapıp JoyPark'a gidip delice oyun oynamaktı. Ama Savaş bize dunkof diyip yaşımızın büyüdüğünü hatta yakında sınava gireceğimizi hatırlatıyordu. Bir Alara atasözü derki; Hı sen çok biliyon Savaş.
"Of biliyorsunuz değil mi yapana kadar sizi bırakmayacağız?"
"Ne yazıkki evet, Berna gelecek mi?"
"Hayır Arda ama sen geleceksin ve Savaş sende yoksa ifşa gelir."
"Ne ifşaymış o hanımefendi?"
Cebimden telefonumu çıkarıp iki yıl önce Arda'nın eliyle öpüşme provası yaparken gizlice çektiğim videoyu açtım. Arda önce kızardı, sonra sarardı ve finali morarmakla yaptı.
"Hadi gidelim." Dedi daha sonra heyecanla.
"Benimle ilgili öyle şeyler bulamazsın küçük hanım size iyi eğlenceler ve Arda valla salaksın kardeşim."
Arda sessizce birşeyler mırıldanırken bu sefer Gizem telefonunu çıkarıp, fotoğrafları açtı ve okumaya başladı.
"Annemleri uyutup kaçacam kardeşim. İçiyoruz değil mi?
Ah sen merak etme annemlerin ruhu duymaz sabah gizlice odama geçip uyuyo taklidi yaparım.
Sen merak etme kızlarda hazır.
Abi bunlar sana tanıdık geldi mi?"
Savaş uzun bir sessizliğin ardından yerinden kalktı ve kapıya doğru ilerlerken bağırdı.
"Hadi gitmiyor muyuz daha çok eğleneceğiz. Yey!"
*
Oyun parkına gelince ilk işimiz bowlinge gitmek oldu.
"38 numara alabilir miyim?" Dedim nazikçe kadına. Kadın sertçe ayakkabıları masaya bırakınca 6 numaralı sen bittin bakışımı atıp oynayacağımız yere geçtim.
İlk oyun sırası Savaştaydı. Savaş top seçerken Arda da telefonundan Bomonti Sokaklarını açıp masaya koyunca ortam çok güzel olmuştu. Savaş ilk atışında boşa atınca gülümsedim daha sonra eline daha ağır bir top aldı ve altı tane labut devirdi. Ve sıra Gizeme geçti. Ve Gizem aramızdaki en iyi bowling oyuncusuydu. Her zamanki gibi ilk atışta hepsini devirince bize ezikler dermiş gibi baktı. Aman havalarını yerler hatun.Oyunun en sonunda Gizem birinci olmuş, ben ise ikinci olmuştum. Arda ve Savaş'ın beraberliği vardı ve şu andaki atış herşeyi belli edecekti atarsa Savaş, atamazsa Arda kazanacaktı. Savaş büyük bir şeymiş gibi topu alıp öptü. Hızlı hızlı koşarak topu labutlara doğru fırlattı.
Ve o filmlerdeki sahne gerçekleşti. Arda atamasın diye dua ediyor, Savaş gözlerini yummuş yerde oturuyor, ve ah Gizem'in ise pek umrunda değildi telefonundan Dorukla mesajlaşıyordu.
Sonra ne olduysa bir anda oldu Arda havaya sıçrayarak dans etmeye başladı, Savaş ise
hile var diye söylemeye. Oturduğum yerden kalkıp ayakkabıları kadına bıraktım.
"Lazer oyununa girelim mi?"
"Onda daha çok kişi olsak daha çok eğlenmez mıyız?" Dedi Savaş.
"O zaman Bernaları çağıralım gelirler bence."
"Valla gelirler Arda ilk defa doğru yere parmak bastın, Alara ara şu salak sevgilini ayarlasınlar gelsinler."
Kafamı sallayıp Yiğit'i aradım ilk çalışta açtı.
"Alo aşkım."
"İşin var mı?"
"Annemlerle oturuyorduk."
"Ne! Annenlerin yanında bana aşkım mı diyorsun?"
"Şey onlar zaten seni tanıyor."
"Of neyse bunu sonra konuşacağız biz Lazer Games deyiz. Kaan'ı kap gel oyun oynayacaz. Ve Aycan'ı ara oda gelsin."
"Dur Kaan'a sorayım."
İki dakika sessizlikten sonra cevap verdi.
"On dakikaya ordayız."
Ve telefonu yüzüme kapattı öküz. Bizimkilerin yanına dönünce telefonu çantama fırlattım.
"Doruk,Enes,Tuğba ve Berna yarım saate geliyormuş." Dedi Gizem.
"Kaan ve Yiğitte on dakikaya dediler ama Yiğit süslüdür en az on beş dakikaye evden çıkarlar Aycan'ı almalarını söyledim yarım saate onlar gelir."
"Bu sürede çarpışan arabaya var mısınız gızlar."
"Iyy gızlar mı Arda? Krosun."
"Kroyum ama para bende." Dedi gülerek. Gizem onun kolundan tutarak çarpışan arabalara doğru götürdü. Bende Savaşın koluna girdim ve oraya doğru ilerledik. Dördümüz ayrı arabalara bindiğimizde oyun alanında son ses Tokyo Drift çalmaya başladı tabi bende gaza geldim haliyle. Ama ben gaza gelmeyeyim ipregaza gelmeliyim.
Bu oyun hakkında en anlamadığım şeyde adının çarpışan araba olmasına rağmen arabalardan kaçma çabasıdır. Ve şu anda aynen bu haldeydik. Hepimiz kendi halimizde araba sürmeye çalışıyorduk ama kaçtığın şey çabuk gelirdi ya aynen öleydi. Arda bana arkadan öle bir toslamıştı ki ben mesela uçarım mesela şarkısını söleyerek uçmam çok yakındı. En sonunda kaçmaktan vazgeçip birbirimize çarpmaya başladık. Savaşa çarptığımda bana yuh diye bağırdı bende bu haline güldüm. Ama tam gülerken Gizem bana çarptı. Hayatımın en eğlenceli dakikalarını yaşarken süremiz bitti ve gülerek oyundan çıktık. Çantamı astığım yerden aldım ve lazer oyununun önüne geldim. Ve beklemeye başladık. Çok geçmeden bize doğru koşan bir Aycan gördüm bize koşarak sarıldı. Görende hiç karşılaşmıyoruz sanır.
Arkasından Kaan ve Yiğitte gelmeye başladı. İlk Kaan'a sarıldım, daha sonra Yiğit beni kendine çekti ve uzun süre öyle kaldık. Onunla bu halde olmayı seviyordum. Ondan ayrılınca bizimkilere döndüm.
"Gizem, Doruklar nerde kaldı?"
"Arabayı park ediyormuş."
Arda ve Savaş bilet işlerini hallettiğinden onlar gelince hemen içeriye geçip adamdan talimatları dinlemeye başladık.
"Herkes bireysel oynuyor. Elinizdeki tabancayla yeleklerin yanındaki yada arkasındaki yerlere nişan edeceksiniz. Vurulduğunuz zaman tabancanız etkisiz hale gelecek ve on saniye sonra savaşa devam edebileceksiniz. Salon iki katlıdır istediğiniz yere dağılabilirsiniz, müzik sesi başladığında oyun başlar şimdi sırayla tabancalarınıza isim yazmam için odaya gelirmisiniz?"
Önce Gizem, daha sonra Savaş,Arda,Yiğit,Kaan,Aycan,Enes,Tuğba,Berna gitti. En son ben girdim.
"Ne yazmak istersin adını?"
"Şey bilmiyorum umm ah buldum küçük vak vak olsun."
Adam önce anlamamış gibi baktı sonra yazdı. Ve benide içeriye yolladı. Herkes bir yere dağılmıştı bende aşağıda bir yere saklandım ve müziği bekledim. En sonunda müzik başlayınca ortalık savaş alanına döndü. Herkes Alla Alla diyerek koluyor ve birbirine ateş ediyordu. Sindiüim yerden kalkıp nişan aldım. Karanlıkta göremediğim bir kaç kişiyi vurunca sevindirik oldum. Tam nişan almış vuracakken biri bana arkamdan sıkıca sarıldı. Ve arkadan beni öpünce bunun Yiğit olduğunu anladım.
"Napıyorsun burada savaşıyorum."
"Bende seni öpüyorum seni özledim ve uzun zamandır yalnız kalamıyoruz."
Sonra dudaklarıma doğru eğilmeye başlayınca tabancayla onu vurdum. Oda heyledi.
"Savaşta herşey mübahtır sevgilim şimdi savaş yoksa öpücük yok sana." Diyip koşmaya başladım.Yaklaşık on beş dakika sonunda terden sırılsıklam olmuştum. Ama nasıl eğlenmiştim anlatamam birinciyi öğrenmek için adamın odasının önünde bekliyorduk.
Adam elimize gülerek bir kağıt bıraktı ve içeriye geri döndü. Bende isimlere göz gezdirdim. Tek salak isim koyan ben değilmişim.
"Küçük Vak Vak hangini nasıl buldunuz onu?" Diye gülmeye başladı Arda.
Gülerek elimi kaldırdım. Sonra bizimkiler beni alkışlamaya başladı.
"Nasıl buldun cidden merak ediyorum kuzenim?"
"Len aklıma ilk gelen şey vak vak tı bende küçük vak vak koydum Alla Alla ya." Diye tersledim.
Ve puanlara bakmaya başladım. Bu sırada Kaan "Küçük Vak Vak pekte küçük değilmiş seni sinsi ne ara 10250 yaptın ayıp ayıp."
Valla bende şaşmıştım.
"Kazandığıma göre bir pizzanızı yerim artık." Diyerek çıkışa yöneldim bizimkilerinde arkamdan geldiğini hissediyordum.*
Ne yazikki her mutlu anın kötü bir sonu vardır, mesela şu andaki ben. Mat2 sınavındaydım ve Zeki Hoca inatla kopya çekmemize izin vermiyordu. Hadi hocam ama burda 12.sınıfız niye bize böyle yapıyorsunuz. Ve bu sınav sanki dünyanın en zor sınavı gibiydi. Küçük VakVak asıl şimdi savaşıyordu ve en zorlu rakibi Mat2 ile. Yanimdaki Yiğit ise sanki 2+2 yi sormuş gibi gülerek soruları çözüyordu. Zekiydi itiraf edelim. Kağıdımla bakışırken Zeki Hoca son on dakika kaldığını söyledi ve huzursuzlaştım. Çünkü daha hiç bir soru yapamamıştım. Hatta adımı bile yazmamıştım. Bir anda önümdeki kağıt çekildi ve üzerinde adımın yazılı olduğu ve her sorusu dolu olan bir kağıt kondu önüme. İnanamayarak ona baktım ama o çoktan kendi kağıda gömülmüş aynı soruları değiştirerek çözmeye başlamıştı.
On dakika sonra Yiğit ikimizin kağıdınıda alıp hocaya teslim etti. Sonrada kapıdan çıkartırken "Daha çok çalışman lazım." Dedi.
"Hey benim senın gibi doğuştan matematik aşkıyla doğmadım yada daha sonradan kazanmadım."
"Haklısın mesela sende edebiyata çok yeteneklisin ama bende tık yok."
"Yani mesela yazar-eserlerden soru kaçırmıyorum ben."
"Bence edebiyat yazmalısın senden çok güzel edebiyat öğretmeni olabilir."
"Belki ama bilmiyorum şu anda."
"Bence yarın Muhammet hocanın yanına git ve seninle konussun." Omuz silkip tiyatro salonunun kapısını açtım. Salonda sadece Mert ve Badeyi görünce birşeyi bozduğumu düşünüp kendi kendime sırıttım tabikide içten bir sırıtıştı.
Yiğit, Mert'i görünce elimi tutup orta sıralardan birine doğru çekiştirdi. Evet çıkıyoruz ama hala beni Mert'e kaptıracakmış gibi hissediyordu. Hatta korkuyormuş.
Koltuklara oturduğumuzda kafamı omzuna yasladım ve gözlerimi yumdum oda ellerimle oynuyordu.
Bir süre öyle durduktan sonra Arda,Savaş ve Burçağın gelişiyle rahatımız bozuldu. Arda elinde bir listeyle sahneye çıktı.
"Şey evet burda şarkıları söyleyeceğiniz kişiler bulunmakta. Umarım seversiniz."
Arda listeyi panoya astığında. Yiğitle bakmaya gittik. Yiğit adımın eşleştiği ilk kişiye bakınca biraz gerildi daha sonra söyleyeceğimiz şarkıyı görünce daha çok sinirlendi. Aha şimdi sıçtık.
"Arda olum seni öldürürüm!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Sınıf
Humor"Bu yıl çok çalışmanız gerekecek çocuklar hepiniz çok çalışkansınız, eminim bu yıl hepiniz için çok farklı olacaktı"dediğinde sevgili müdürümüz gözlerimi devirmekle yetindim. Her yıl ki klasik sözler. Gözlerim bana bakan bir çift mavi gözle birleşti...