"Seni Affetmeyeceğim. Beni Evdeki Hiç Kimse Duymasın Diye Hıçkıra Hıçkıra Ama Yine De Sessizce Ağlamak Zorunda Bıraktığın İçin. Asla."
Herşeyin bittiği bir anda yeniden hayata tutunmak için bir umuda ihtiyacınız vardır, ancak bu umut her zaman olmaya bilir. Benimde olmuyordu.
Yiğit'in gitmesinin üzerinden bir hafta geçti... Ne aradı ne sordu. Ki zaten bende beklemiyordum aramasını.
O gitmeden bir gün önce kar yağdı. O küçük beyaz taneler başımdan aşağıya yağdılar. Acımı ilk başta hissedemesemde o kar taneleri yere düşmeye başlayınca kalbimin tam ortasında hissettim. Ve bu acı şu bir hafta içinde katlanarak arttı. Ve en sonunda o acı vücudumu ele geçirdi.
Bu güne kadar çok terk edildim. Gerek babam olsun, gerekse arkadaşlarım... Ama hiç biri canımı bu kadar acıtmamıştı. Hiç biri bu kadar ele geçirmemişti beni. Çünkü ben kimseye bu kadar güvenmemiştim.
Bu bir hafta boyunca evden çıkmadım. Zaten okulda kar nedeni ile tatil olmuştu. Arda bir kaç kere dışarı çıkmak istesede ben çıkmak istememiş ders çalışacağımı söylemiştim ama elbette ki ders çalışmamıştım. Onun yerine uyumuştum.
Bütün gün uyumama rağmen hiç bir zaman uykumu alamamıştım. Çünkü sürekli çığlıklar atarak uyanıyor, boş boş tavanıma bakıp en sonunda ise yastığımı ağzıma gömerek ağlıyordum. Sırf evdeki hiç kimse duymasın diye.
Bu düzene alışmış iken birde okulun tekrar açılması benim için hiç hoş olmamıştı. Sabah mosmor göz altlarıyla uyanmaksa en son istediğim şeylerden biriydi.
Yatağımdan zorla kalkıp komidıne ilerledim ve masanın üstünde bulunan fondateni açıp göz altlarıma sürmeye başladım. Gözlerimin altları daha bakılabilir hale gelince elimdeki fondateni bırakıp, ahşap çalışma masama ilerledim.
Bir haftadır etrafa yaydıklarımı toplayıp çantamı hazırladım ve aynanın başına geçtim. Son halime bakınca en azından daha insana benziyordum. Saçlarımı düzgünce tarayıp koltuğumun üzerinde duran okul formamı alıp hızlıca giyindim.
Uzun süre önce aldığım ama hiç giymediğim deri ceketimide giyince tam olmuştum. Yatağımın ucunda bulunan motorcu çizmelerimide hızlıca ayağıma geçirip çantamı aldığım gibi aşağıya koşturdum.
Her sabah olduğu gibi Arda masaya oturmuş tostunu yiyemekle meşgüldü. Beni görünce son lokmasını ağzına atıp portakal suyunu tek yudumda bitirdi. Çünkü yetişkin bir Arda öküz gibi yiyebilmekteydi. Bu önemli detayıda verdikten sonra hayatımıza dönebiliriz. Gözlerimi devirip kapıya doğru ilerledim.
Arabada kısa bir süre bekledikten sonra koşturarak Merve evden çıktı ve okula doğru yolculuğumuz başladı. Okula giderken kimse konuşmadı ve bu kasvetli hava beni bile bunaltmıştı.
Radyoyu açtığım anda Murat Dalkılıç Neyleyim İstanbul'u çalması pekte aklımdan geçmiyordu.
"Değiştirelim mi?"
"Elim ayağım var Arda. Değiştirmek istesem değiştirebilirim."
Arda birşey demeden önüme dönünce bende şarkıyı dinlemeye devam ettim.Çünkü yoksun yanımda neyleyim bu şehri kar yağarken. Bu daha anlamlıydı kesinlikle. Şarkıyı bittiğinde daha okula bir şarkılık daha yolumuz vardı ve bugün şanslı günümdeydim. Peradan Sevdiğim Kadında çıkarken buna yüzde yüz emin olmuştum.
"Ne cismin kaldı bende ne de adın. Yaşatmaz beni içimde yanan bu yangın." Diye mırıldandım. Merve duymamış olacakki telefonuyla oynamaya devam etti ama Arda kesinlikle duymuştu. Keskin bir hareketle radyoyu kapattı ve bana pis bakışlarından attı. Okula girince arabayı park etti ve arabadan inip okula doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Sınıf
Humor"Bu yıl çok çalışmanız gerekecek çocuklar hepiniz çok çalışkansınız, eminim bu yıl hepiniz için çok farklı olacaktı"dediğinde sevgili müdürümüz gözlerimi devirmekle yetindim. Her yıl ki klasik sözler. Gözlerim bana bakan bir çift mavi gözle birleşti...