"Kestik, tamam çocuklar süperdiniz." Fatih hoca eliyle durduğunda tam 2 saattir provadaydık. Okuldan sonra yarım saat kalın diye alıkoymuş ama iki saat burada hapsetmişti. Hemde ne yemek vermiş ne su! Tam bir vizdansız.
"Aslında sizi buraya toplama amacım farklıydı. Biliyorum çok yoruluyorsunuz, ve bende çok yoğunum bu yüzden eski mezunlarımızdan birkaç tanesinden rica ettim ve sizinle onlar çalışacak."
Hop orada duracan liseli diye bağırmak istedim ama çok geçti. Arda ve Savaş gülerek içeri geldiler yanlarında bir kız daha vardı. Aslında kızı biliyordum ama bir türlü adını çıkartamıyordum. Burcu muydu acaba?
"Arda,Savaş ve Burçak size yardım edecekler."
Arda bana piç gülüşü yaparken, Savaş, Gizemle çok yakın duran Doruğa ölümcül bakışlar atıyordu. Adının Burcu değilde Burçak olduğunu öğrendiğim kız ise bize bakıp gülümsüyordu.
"Evet çocuklar size emanet buralar benim annemle çay içmem gerek siz daha çalışın kaynaşın."
Fatih hoca gülerek çıktı ve bizi bu avanaklarla yalnız bıraktı."Evet bücürler bu süre boyunca sizinle takılacaz ve sizinle derslere girecez."
"Arda senin okulun yok mu? Hala mı kaydını aldıramadın."
"Aldırdım gerizekalı, gene Savaşla aynı yerdeyiz ve Burçakla okul bize görev verdi. Öğrenci psikolojisini araştırın diye."
"Olum senin kendi psikolojin bozuk niye psikolog olmaya çalışıyorsun sen." Enes vurdu ve gol oldu. Savaş kahkaha atarken Arda ona pis bakışlar attı.
"Kanka kusura bakma adam iyi kapak yaptı."
"Abi sende kusura bakma ama seninde ilk şiddet eğilimini çözmen gerek size göre değil psikoloji okumak."
Gizem ve Aycan yumruklarını tokuşturup patlama efekti yaptılar.
"Neyse dinlenin sonra devam edeceğiz."
Herkes hep bir ağızdan konuşmaya başlayınca Savaş bağırarak susun dedi ve herkes fısıldamaya başladı. Köşede duran Enesin yanına ilerleyip, onun gibi yere çöktüm.
"Hadi konuşalım."
"Kanka nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum?"
"Ağzınla kanka."
"Şey dün eve gidince birşey öğrendim ve bu senide ilgilendiriyor."
"O zaman ağzında ki o baklayı çıkar."
"Babam şey senin babanla iş yapmaya karar vermişler. Dün eve gittiğimde o,eşi ve kızları bizdeydi. Babam benide tanıştırdı. Soyadından akraban olabileceğini düşündüm ama sustum. Daha sonra babam senin doğum gününü sordu. Senden bahsetmiştim ona, bende mükemmeldi küçük bir çocuk gibi ağladı, sanırım çok mutsuzdu son günlerde dedim. Oda neden diye sordu bende yalnız büyümüş, babası terk edip gitmiş dedim sonra babanın yüzü morardı. Babana dönüp seninle ilgisi varmı diye sorduğumda onun babasıyım dedi. Üzgünüm cidden babanın yanında güçsüz görünmene neden oldum sanırım."
Demek benim doğum günümü o yüzden kutlamıştı. Hatırlamadı, Enes hatırlatmıştı, bana acımıştı. Gözlerimde yaşların biriktiğini hissediyordum.
"Sorun değil nereden bilecektin ki. Biliyor musun? Dün gece bana mesaj attı. Doğum günümü kutladı ve ben buna sevindim oysa senin sayendeymiş. Teşekkür ederim Enes. Sayende babam ilk defa doğum günümü kutladı."
Sonra yavaş yavaş göz yaşlarıma hakim olamadım. Görünmesin diye başımı Enes'in omzuna koydum ve sessizce ağlamaya çalıştım. Evde olsam kafama yastıkla bastırırdım ama okulda çok zordu. O anda bacağıma giren keskin anıyla ağzımdan istemsiz bir acıyla karışık inleme çıktı.
"Enes,Arda'yı çağırımısın tuvalete gitmem gerek." Diye fısıldadım. Kafasını sallayıp Arda'ya bağırdı.
"Arda, kanka bir gelir misin?"
"Ben sana küsüm olum gelmeyecem."
"Önemli!"
Arda hoflayarak yanımıza geldi ve beni o zaman fark etti. Enes sorma dercesine baktı. Arda da sormadı. Beni kucağına aldı ve kimseye bakmadan ilerledi. Salondan çıktığımızda arkamızda meraklı bir sınıf bıraktığımıza emindim. Ama halim yoktu. Arda doğruca beni kızlar tuvaletine soktu. Ve beni klozetlerden birinin kapağını indirerek oturttu oda önümde eğildi.
"İyi misin? Gene bacağın mı ağrıyor yoksa başka birşey mi?"
"İyiyim sadece yalnız kalmak istiyorum."
Arda tamam diyerek tuvaletten çıktı ama kapıda olduğunu biliyordum. Çünkü korkuyordu gene o kabus gibi günleri yaşamaktan korkuyordu. 8.sınıfın Mayıs ayındayken birden bacaklarımı hissetmemeye başlamıştım. Bir süre sonra bu deli gibi acıya ve yürüyememeye dönüştü. Türkiyede ki bir çok doktora gittik ama kimse nedenini bulamamıştı. Ve benim için çok kötü oldu. Okulumdan rapor alındı ve kimseye birşey söylenmedi, ailedeki herkes telefonlarını kapattı ve Amerika'ya tatile gittiğimiz söylendi herkese. Oysa hastanede ağlamakla meşkuldük. O zamanlar depresyona girmiştim, kimse bu hastalığın çaresini bulamıyordu. Teyzem,eniştem,anneannem,dedem,Merve hatta annem bile benden ümidi kesmişti. Tek Arda eskiye dönebileceğimi düşünüyordu. O yıl eskisi kadar mükemmel olmasada gene yürüyordum. Sık sık okula gitmiyor herkese yurtdışına tatile çıktığımı sölüyordum. Gerçeği bir ailem, birde Rasim hoca biliyordu. Rasim hocanın değeri bu yüzden fazladır bende. Oda bu sırra ortak oldu, Mertten kaç yıl ustalıkla sakladı bu hastalığı. Neyse iki yıl sonra sonunda bir doktor bulabildi hastalığımı, Kalça İmpingement Sendromu. Yani kalça sıkışması, doktor bana uzun uzun anlattı hastalığı. Ve bununla yaşamam gerektiğini bunun çaresi olmadığını, ameliyat ederse tekrar oluşabileceğini, kısaca herşeyi. O günden sonra hızla iyileşmeye başladım. Kendimi yormadım, üzülmemeye çalıştım. Ne zaman üzülsem ağrılarım başladı. Ve bu süreçte en çok yanımda olan kişi Ardaydı. Oda benim kadar çok korkuyordu bu hastalıktan.
Uzun süre tuvalette ağladıktan sonra yavaşça yerimden kalktım ve Arda'nın yanına ilerledim.
"Daha iyi misin?"
"Evet, korkma gene hasta olmayacağım."
Arda bana sarıldı ve saçlarımı avuçladı.
"Sen benim kardeşimsin, sadece o günlerde ailemiz dağılmak üzereydi. Korkuyorum, çok acı çektik. O çığlığı atan tek sen değildin. Bizde attık senle."
"Biliyorum sadece biraz üzüldüm Arda, bacağım ağrımıyor."
"Ama ağrıyabilir bu aralar çok streslisin ve üzüntülü. Bir yurtdışına mı çıksak senle kayağa mesela. Şu sıralar hastane yemekleri güzel oluyormuş diye duydum. Biraz dinlenir döneriz hem insanlara güzel kayak hikayeleri anlatırız."
"Çok güzel olabilirdi, ama şu anda gerek yok hem test çözmem gerek rakiplerim çalışıyor. Ayrıca serum yemek istemiyorum"
"Hastanedede test çözersin hem seni oyalayacak kimse olmaz."
"Ben bu teklifi düşüneyim, haydi evimize gidelim."
Arda kafasını sallayıp beni kucağına aldı.
"Gerek yoktu."
"Ne gerek yoku. Zaten Savaş'a senin depresyona girdiğini söyledim, oda herkesi yollamış Gizemde eşyalarını arabaya koymuş. Neyseki teyzemin sana aldığı arabayı yanımda getirmişim."
"İyi yap- bir dakika teyzemin sana aldığı araba derken. Yani annemin bana aldığı araba. Annem bana araba mı aldı!"
"Doğum günü süprizi, dün bizi yalnız bırakmak istedi eve geldiğindede sen uyumuştun ondan anahtarı bana teslim etti. Sen ehliyetini alana kadar ben kullanacam arabayı."
"Oley be süper özel şöforum mu olacaksın yani."
"İyileşene kadar olabilirim belki."
Arda siyah arabanın kapısını açarak beni bindirdi. Kapıyı kapatıp kendide sürücü koltuğuna oturdu. Benim arabamdı bu şimdi. Mükemmel benim arabam. Tam bana göreydi. Ağlamak istiyorum sayın seyirciler. Eve kadar müzik dinledik. Tabi bacağımı hareket ettirmediğimde bacağım ağrımadı.
Eve gelince Arda gene beni odama kadar taşıdı. Merve anlamış olacakkı bizden önce odama çıkarak yatağımı hazırladı ve annemi aradı. Annemle konuştuktan sonra koşarak aşağıya indi.
"İstersen odanı aşağıya taşıyalım ne dersin?"
"Gerek yok."
Merve elinde bir bardak su ve ilaç torbamı getirmişti. İçinden ağrı kesici ve kas gevşeticimi çıkarıp bana uzattı. Suyla birlikte ikisinide yuttum. Sonra suyu bitirip Merveye bardağı uzattım oda aşağıya indi tekrar geri geldiğinde terlemiş gibiydi.
"Teyzem bu gece şehir dışında biliyorsun, ağrıların devam ederse hemen hastaneye gidiyormuşuz emir büyük yerden dinlenecekmissin. Yoksa Rasim hocayı arayıp Paris'e gittiğimiz söylenecek."
"Ya ne Paris'i geçen sefer Paris'e gittik. Kayağa gidelim."
"Of abi tamam kayağa gidelim tamam."
"Çocuklar iyiyim beni rahat bırakında uyuyayım başka iyileşme süreci yok."
*
"Aaaaa lütfen biri bacağımı kessin lütfen." Diye çığlık atmaya başladım. Yaklaşık yarım saat önce ağrılarım şiddetlenmişti. Ama Arda ve Merve uyanmasın diye sessizce kafamı yastığa gömüp ağlamıştım. En sonunda dayanamadım ama bende insanım. Arda koşarak yanıma geldi ve beni kucağına alarak aşağıya koşturdu. Arabaya bindirdi bir yandanda kapıda duran Merveye bağırıyordu.
"Kapıyı açmıyorsun sabah yanımıza geliyorsun, Rasim hocayı ara sabah söyle Gizemlerede mesaj atacağız şimdi, teyzemi ara hastaneye gittiğimizi haber ver, kapıyıda kitle."
"Abi dikkat edin."
Arda son sürat arabayı çalıştırır bu sırada telefonumu uzatır. Elinden alıp Nurella adlı grubumuza girdim.Ben:Gençler, Bildiğiniz üzere gene ben ve gene depresyon bundan dolayı annem bizi kayağa yolluyor. Yani ben,Arda ve Merve'yi sizi seviyorum. Şimdi ikizler ve Enes bilmez, biz tatile çıkarken telefonlarımızı kapatırız neyse dönünce size olaylaeı ballandıra ballandıra anlatacam söz veriyorum öptüm.
Cevapları beklemeden telefonu kapatıp torpidoya koydum. Hastaneye geldiğimizde zaten Emre abi beni kapıda bekliyordu. Arabaya gelerek kapıyı açtı. Sedyeye yatırttı beni.
"Gene kendine bakmadın değil mi cadım?"
"Üzgünüm Emre abi, senide gece gece rahatsız ettik."
"Sorun değil senin sağlığın daha önemli, odanı ayarladım yarın sabah muyane edecem serum ve ağrı kesicin yukarıda bağlanacak, sakinkeştiricide verdiriyorum en azından rahat uyursun."
"Teşekkürler Emre abi."
Odama kadar bir elimden Emre abi diğerinden Arda tutarak yukarıya çıktık. Emre abi doktorumdu ama o doktorsa diğerleri neydi bilmiyorum. Emre abi mükemmeldi.
Odaya çıktığımzda hemen bir damar yolu açıldı tabi iğneden korkan ben ise çığlık atmaya başladım. İğnesiz hayata evet yaşasın iğnesiz hayat!
Emre abi hızlıca sakinleştiriciyi yaptı ve kendimi uykunun derin kollarına bırakmaya çalıştım.
*
"Nasıl olurda böyle birşeyde bize yalan söylersin Arda! Eğer ben şans eseri gelmeseydim öğrenemeyecektim!"
"Sessiz ol onu uyandıracaksın."
Yavaş yavaş konuşmaları duymaya başladığımda şokla gözlerimi açtım ve yavaşça oturur pozisyona geçtim ama ikili kavga ettiğinden beni fark etmedi.
"O hasta, kim bilir ne zamandan beri. Ama ben bugün kontrole gelmesem onun hasta olduğunu bilmeyecektim. Onu önemsiyorum Arda, ne olurda olsun onun yanında olmaya hazırım ben."
"Söz verdim ona Yiğit, bu olay 5 yıldır sürüyor ve biz 5 yıldır herkesten gizliyoruz."
"Mp3'üm nerde?"
"Dolapta!" Diye bağırdı Arda. Ve hala fark etmedi. Komık yanı Yiğitte fark etmedi. Sonra ikiside aptal aptal birbirlerine bakarak tekrar bana döndüler. Tam bir şapşallar.
"Alara iyi misin ne istersin aç mısın Emre Abi'yi çağırıyım mı?"
"Arda aslında beni Yiğitle yalnız bırakırsan çok sevinirim."
"Şey tabi ben kapıdayım, yok yada kafetaryadayım yok ya vazgeçtim teyzomun odasındayım biraz karıştırıyım siz gençler takılın" diyip göz kırptı. Ben kıkırdarken kapıyı kapattı. Yiğitte yanıma geldi.
"Niye saklıyorsun?"
"Kimsenin bana acımasına gerek yokta ondan."
"Bunun acımayla ne ilgisi var?"
"Yüzünün ifadesini görmüyorsunda ondan! Korkuyorsun birşey olacak diye korkuyorsun! Ben bu korkuyu hayatımın her yerinde yaşıyorum birde kimsenin korkusuna ihtiyacım yok!"
"Korkuyorum, çünkü sana alıştım sana birşey olmasından kokuyorum."
"Korkma! Ben yeterince korkuyorum başka kimsenin korkmasına gerek yok!"
"Yeter! Kimin için endişelenip,korkacağıma karışamazsın!"
"Söz konusu bensem karışırım!"
Diye patladım. Oda sinirliydi ve her halinden belliydi.
"Derine, derine daha derine, adını kazı derime, dikeni aldın mı, yakışır güle."
"Ne?"
"Şarkı sözü. Sinirlendim mi aklıma gelen ilk şarkının sözünü sölerim."
"Güzelmiş, birilerine haber verdin mi bugün kü durumdan."
"Hayır vermeyecemde."
"Teşekkür ederim."
"Etme."
"Wattpad karakteri çakması." Diye fısıldadım.
"Ne dedin?"
"Niye dedim ya"
"Yanından ayrılmayacam bu süre boyunca Alara. İstesende, istemesende."
*
Bütün gün Arda,Yiğit,Merve ve ben hasta odasında takılmıştık, düne göre daha iyiydim ama Emre Abi bir gece daha kalmamı istiyordu. Arda, Merveyi bırakmaya gittiğinde, Yiğit yanıma yatağa geldi. Sakince kayarak ona yer verdim.
"Sana vermem gerek bir şey var"
Cebinden kırmızı bir kutu çıkarıp bana uzattı. Kutuyu açıp içindeki kolyeyle kesiştik.
"Doğum günün için almıştım, o gün veremedim bir türlü. Özel bir anda vermeyi düşünüyordum ama bugünde özel bence, aramızda sırların kalmadığı gün."
"Bu çok güzel Yiğit."
Kolyenin ucundaki kartanesinin üzerinde parmaklarını gezdirdim. Yiğit kolyeyi alıp kolyeyi taktı.
"Kar tanesi... Kar tanesi benim için çok anlamlıdır. Küçükken karlara bayılırdım, ama biliyorsun buraya çok az yağardı. Kar tanesi benim için imkansızı temsil ederdi. İmkansız ama mükemmeli."
"Bu çok güzel." Dedim esnerken. İlaçlar etkisini gösteriyordu, Yiğit beni kırmaya korkarmış gibi göğsüne yatırdı. Bilincim yavaş yavaş kapanırken Yiğitin son sözlerini duymaya vaktim olmuştu.
"Ve bir gün kar yağmıştı. 4.sınıfıydık neydi. Havva Hoca hepimizi kar oynamaya çıkarmıştı. Öyle güzeldin ki. O kar taneleri turuncumsu saçlarının içinde çok güzel duruyordu. Sonra Mert geldi ve saçlarını temizledi ve sende ona güldün. Çok içten güldün. O gün fark ettim sen benim kar tanemdin. Mükemmel ama imkansız...""****
KISA OLDU ÜZGÜNÜM SİZLERİ SEVİYORUM YORUMLARINIZI BEKLİYORUM CANLARIM İYİ OKUMALAR ÜZÜCÜ BİR BÖLÜM OLDU YAKINDA MERTLİ BÖLÜMLERİDE GÖRECEĞİZ ÜZÜLMEYİN HAYDİ GÖRÜŞÜRÜK GENÇLER VE KENDİNİ GENÇ HİSSEDENLER :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Sınıf
Humor"Bu yıl çok çalışmanız gerekecek çocuklar hepiniz çok çalışkansınız, eminim bu yıl hepiniz için çok farklı olacaktı"dediğinde sevgili müdürümüz gözlerimi devirmekle yetindim. Her yıl ki klasik sözler. Gözlerim bana bakan bir çift mavi gözle birleşti...