Oğuz
Kapı çaldığında Fatih'in telefonunu kapatmasının üstünden bir saat geçmişti.
Oturduğum yerde heyecanla doğrularak Elif'e baktım o ise çoktan koşar adım kapıya yaklaşmıştı. Kapı açıldığında, "Sen marketten bir şey istemedin ama ben sana güzel şeyler aldım... Hatta en sevdiğin meyvelerden aldım!" dediğinde, salona girmiş ve beni görmüştü.
Yüzündeki güleç ifade silinirken bariz bir çekilde dudakları seğirdi, yüzünde belirgin bir bulantı ifadesi oluştu. Heyecanım git gide solup giderken omuzlarım çöktü.
Elif gerginliği hissederek,"Bana senin yapamadığını yapıp, matematik çalıştırıyordu," dedi.
Fatih yüzündeki ifadeden sıyrılıp hafifçe gülümsedi, "Ah, teşekkürler Oğuz," dedi, gülümsemesine rağmen sesi düzdü. Ardından da "Güzelim ben bunları mutfağa yerleştireyim siz de gözümün önünde çalışmaya devam edin. Sapık kardeş bozmalarına güven olmaz," diyerek mutfağa yöneldi.
Hafifçe gülümserken arkasından onu izledim. Hala daha sakin kalabilmesi beni şaşırtıyordu. Oysaki Fatih en az Hulk kadar sinirli biriydi, sakinleşmek için duvar yumrukladığı bile olurdu.
"Sana iyi göz yumuyor," dedi Elif yanıma otururken.
"Aynısını düşünüyordum," dediğimde, Fatih mutfaktan çıktı ve televizyonun karşısına, bizim çaprazımıza oturdu. Gözlerini Elif'e dikerken, "Çalış, çay koydum biraz da meyve hazırladım. Beynini kullanmadan yeme hakkın yok," dedi.
Sanırım beni görmezden gelmişti.
"Bu Mete olayı ne abi?" diye sordu Elif.
"Hay ağzını öpeyim, aklımdan geçip duruyordu..." dediğimde, hem Fatih hem de Elif bana avel avel baktılar.
Daha sonra ne dediğimi fark ederek, "Valla şey değil, valla sapık değilim!" dedim, oysaki çoktan sıçmış sıvamıştım.
İki kardeş bana onaylamaz bakışlar atarken, Fatih Elif'e dönüp, "Bir, bir buçuk yıl kadar önce annemin yanındaki mezarlar doldu ya... Orada yatan kadının oğluymuş bu Mete. Ben annemle konuşurken geldi 'Ölülerle konuşan tek manyak ben değilmişim' dedi, ordan muhabbet açıldı oturduk bir kafeye konuştuk işte," dedi.
"Sana yürümedi değil mi?" diye sorduğumda, Fatih bana ciddi anlamda beyinsizsin sen bakışları attı.
Bakışlarına karşılık olarak, "Ne var canım yakışıklısın sen de. Ela gözler, kumral saçlar... Gayri seni kıskanmayayım da ne yapayım ben?" dedim.
Elif beni dürterek, "Yavaş git Oğuz abi, baksana abim sinirleniyor..." dedi.
"Ne ya? Seviyorum, kıskanabilirim!" dediğimde, "Senin ders çalıştırman bitti sanırım Oğuz!" diyerek ayağa kalktı Fatih.
"F'ye değer veriyoruz ki O'yu bulalım Elifciğim..." diyerek masaya döndüğümde, Fatih gözlerini devirdi Elif ise kıkırdayarak, "Gerçekten seni söküp söküp takmadığı için şanslısın," dedi.
Omuzumun üstünden Fatih'e baktım. İyi gözükmüyordu, yorgun olduğu her halinden belliydi ama yine de gülebiliyordu.
Hafifçe iç çekerek, "Belki de söküp söküp taksa daha iyi olacak..." dedim.
Elif de ağabeyine dönerek, "İyileşip onu mutlu edeceğim," dedi.
"O zaman hepimizi mutlu edersin kız Elifçik," diyerek omzumu omzuna çarptığımda gözlerini devirdi ve "Artık bana bu konuyu anlat yahu..." dedi.
Son kez Fatih'e baktıktan sonra ders notlarına döndüm ve anlatmaya kaldığım yerden devam ettim.
Yine bir geçiş bölümü ama bol yorum beklerimmmrjrıfıfoffkn