Fatih: Someday I'll wish upon a star, wake up where the clouds are far behind me (Bir gün bir yıldızın üzerinde olmak isterim, bulutların ardımda kaldığı yerde uyanmak)
Fatih: Where trouble melts like lemon drops (Dertlerin limon damlaları gibi eridiği yerde)
Fatih: High above the chimney tops, that's where you'll find me (Bacaların yukarısında yükseklerde, beni bulacağın yer orası)
Oğuz'um: hehe
Oğuz'um: Biliyorum o şarkıyı.
Fatih: Bildiğini biliyordum, senin telefonunda dinlemiştim.
Oğuz'um: I see friends shaking hands saying, "How do you do?" ("Nasılsın?" diyerek elimi sıkan arkadaşlarımı görüyorum)
Oğuz'um: They're really saying, I a... I love you (Aslında "Seni seviyorum" diyorlar)
Fatih: Nasılsın?
Oğuz'um: Deme kalbim bir hoş oluyor.
Fatih: Nasılsın.
Oğuz'um: Dostum böyle hızlı bana gelirsen ben korkarım!
Fatih: Geç kaldığımı düşünüyorum.
Oğuz'um: Bunu yüz yüze konuşmalıyız.
Fatih: O zaman iki dakika sonra parkta buluşmalıyız?
Oğuz'um: Kesinlikle.
Oğuz'um: Ha bu arada
Oğuz'um: Şaka yaparsan dalağını sikerim Fatih.
Fatih: Gelmiyorum lan pezevenk herif.
Fatih: Ortamın ağzına sıçtın.
Fatih: Siktir git.
Oğuzpu: Ama evden çıktım!
Fatih: Bu beni ne kadar alakadar eder?
Oğuzpu: Çok eder!
Fatih: Hiç de bile
Fatih: Allah'ın oğuzpusu
Fatih: Uyuyorum ben don soğukta.
Fatih: Şerefsiz it.
Oğuzpu: Sürünmeye alışmışım oğlum yüzünü bana dönünce bünyem kaldırmadı sanırım...
Salak mısın yoksa şapşal mısın bilemiyorum Oğuzcum
