Fatih: Hey, konuşma nasıl geçti. Epeydir yazmıyorsun endişelenmeye başladım.
.
.
.
Fatih: Oğuz, dört saat oldu. Gerçekten camına geleceğim artık.
.
.
.
Fatih: Pekala, geliyorum. Beni merak içinde bırakmaya hakkın yok!
Fatih
Elif'in odasına giderek kapısını hafifçe tıklattım ve "Gelebilir miyim?" diye sordum. İçerden ufak bir patırtı koptuktan sonra kapıyı açtı ve "Gel tabii," dedi. Odası biraz havasız kalmıştı ve ışığı en kısık düzeyde kullandığı için fazla loştu.
"Bir ara odanı havalandır," dediğimde, "Tabii... Bir şey mi oldu, yüzün düşmüş?" diyerek elini elimin üstüne koydu. Derin bir nefes alarak, "Biliyorum, seninle işleri biraz bozduk ve belki de kafanı dinlemeye ihtiyacın var... Ama yardımına ihtiyacım var bu yüzden seni rahatsız ediyorum," dedim. Sesimin bu kadar çekincelerle dolu olacağını aklımın ucundan geçmezdi.
Kendi kız kardeşimle konuşuyordum! Aklımın ucundan bile geçmiyordu aramızda böyle bir mesafe açılacağı.
"Ağabey, sen saçmalıyorsun. Ne rica etmesi ne rahatsızlığı? Bana gelmeyip kime gideceksin? İyice dayaklık olmuşsun sen," dediğinde, istemsizce gülümseyerek kardeşime baktım.
İşte benim özlediğim kız.
"Anlat bakalım ne oldu?" diye sorduğunda, "Oğuz beş saat önce, ilişkimizi aileme söyleyeceğim dedi ve beş saattir ondan haber alamıyorum. Şimdi evine gitmem çok mu olur?" diye sordum.
Kız kardeşimin gözleri hafifçe kısıldı ve "Bilemiyorum eğer ailesi kızıp telefonuna el koyduysa karşılarına çıkmanı tavsiye etmem. Özellikle de seninle ilişkisi olduğunu öğrendilerse... Bilemiyorum ben Oğuz ağabeyin babasından korkuyorum çok sinirli bir tip bu yüzden... Sana vurabilir ve muhtemelen Oğuz ağabey de yıllarca bunun sorumlusu olarak pişman pişman peşinde dolanır. O yüzden bence kapısına gitme, camına taş atalım," dedi.
"Herif beşinci katta oturuyor!" dediğimde, "Olsun ben atarım, o işi bana bırak," dedi ve genişçe gülümsedi.
"Seni yanımda götürmem sıkıntı olmaz mı?"
"Kızların gözyaşı gücünü bilmiyor musun abiciğim? Oğuz ağabeyin babası çıkar da sana bir şey yapmaya kalkışırsa mahalleyi ayağa kaldırana kadar zırlarım böylece yakanı kurtarırım..." dediğinde, "Vay canına, çok korkunçsun," dedim.
"İşe yarar bir pilicim," dedi.
Gülerek onayladım: "Kesinlikle öylesin."
***
Oğuzların apartmanına geldiğimizde Elif yerden aldığı minik bir taşı birkaç kez havaya atıp, havada kaptıktan sonra başını yukarı kaldırdı ve "Camını göster bakalım," dedi.
Işığı açık olduğu için Batman desenli perdelerini hemen ayırt edebilmiştim. Kesinlikle süperkahraman delisi olması ilk defa işe yarıyordu. "Şuradaki, Batman figürlü perdeyi görüyorsun değil mi?" dediğimde, Elif bana bakarak dudaklarını büktü ve "Aslında evlerini ben de biliyorum az gelip gitmedik birlikte ama tek bakışta çocuğun odasını ayırt ettin ya..." dedi.
"Ne var canım? Perdesinden..." diye mırıldandım ama anlık bir şekilde utanmıştım.
Elif elini sırtıma koyup hafifçe sıvazlarken, "Tabii, tabii..." dedi ve birkaç adım geri çekilip gerinerek ileri fırladı. Resmen mermi gibi fırlamıştı ve öyle bir gerinip havaya sıçradı ki bir anda minnacık kardeşim küçük bir dev oluverip havada süzülmeye başlamıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/177021582-288-k438283.jpg)