Anlatıcı
Hikayeleri anlatan pek çok kişi olur, pek çok karakterin duyguları okuyucularına ulaşmak için yükselir ve hepsi iç içe geçer.
Şimdi de böyle olmuştu.
Fatih kardeşiyle birlikte eve giden yolda birkaç saniyeliğine durdu ve "Hayır," dedi, bu onun adımlarını güçlendirdi. Tekrar geriye döndü ve sevdiği çocuğun evine doğru en hızlı koşusunu yaptı.
Apartmana girdiğinde, beklemeyi eziyet olarak gördüğü için asansörü bile pas geçerek merdivenleri ikişer üçer zıplayarak çıkmaya başladı. Kız kardeşinin arkasından geldiğini, durması gerektiğini söylediğini işitiyor ama zihninde sadece Oğuz canlanıyordu.
Onu bu evde bir gün hatta bir saat daha bırakamayacağını hissediyordu.
Kapıya ulaştığında zile basmaya, alacaklı gibi kapıyı yumruklamaya başladı. Deli gibi yumrukluyor zile basıyordu ve birkaç saniye içinde de kapı açıldı.
Fatih, nefes nefese bir şekilde, "Oğuz'u almaya geldim!" diyerek, Refik Bey'in gözlerinin içine baktığında, suratına en sağlamından bir tokat yiyerek duvara doğru sendeledi. Karşısındaki orta yaşlı adam, "Oğlumun aklını nasıl bulandırırsın!" diye bağırdı.
Fatih duvardan destek alarak doğrulmaya çalıştığında, Refik Bey onu omuzundan tutup duvara yapıştırdı ve yumruğunu kaldırdı. Tam bu sırada asansörün kapısı açılmış ve bir kız çığlık atmaya başlamıştı. Refik Bey'in dikkati anlık olarak dağıldığında, Oğuz içerden fırlayarak babasının bileğine yapışmış ve "Geri çekil," diyerek babasıyla Fatih'in arasına girmişti.
Bir an, herkes gözlerini dikip Oğuz'a baktı. Elif, çığlık atmayı bıraktı ve dört çift göz Oğuz'u odak noktası edindi.
Oğuz durgunluk anını fırsat bilerek, "Onun hiçbir suçu yok baba. Ben sevdim ya ben!" dedi. Fatih'in elini tuttu ve "Onu sevdim, onu kendime aşık etmek için deli gibi uğraştım! Yapma artık. Topladım eşyalarımı zaten defolup gidiyorum istediğin gibi!" diyerek Fatih'in elini bırakıp onu dışarı, babasından uzağa iteledi ve ona kısa bir bakış attıktan sonra hızla içeri dalıp zar zor peşinden sürüklediği valiziyle geri döndü.
Kapıdan çıkıp, "Beni affetmek istediğin zaman görüşürüz baba." diyerek geriye döndüğünde, yüzüne çarpılan kapıyla kalakaldı. Babası onu dinlememişti bile, Oğuz yüzüne kapanan kapıyla nefesini tuttu ve Fatih'e döndü. "Aptal, sana eve gitmeni söylemiştim," dedi.
Fatih iç çekerek sevdiği çocuğa baktıktan sonra, "Biliyorum ben de evime gittim zaten, sensin benim evim," diyerek kollarını Oğuz'a sardı. Sevdiği çocuğu sıkıca sararken, "Neyse ki fiziksel evimdeki odam da geniş," diye fısıldadı kulağına.
"Neyse ki..." derken Oğuz da hafifçe gülümsemişti ancak içten içe canı yanıyordu.
***
"Pekala, eve yeni kurallar getiriyorum!" diyerek salondaki orta sehpanın üzerine çıktı Elif. Ağabeyi hemen gecikmeden, "İn oradan, düşüp bir yerini kıracaksın şimdi..." dedi ve yanında getirdiği ilkyardım malzemeleriyle Oğuz'un karşısına oturdu.
Elif, "Kurallarımı söylemeliyim, malum artık evin tek hanımı değilim..." dediğinde, hem Oğuz hem de Fatih, Elif'e bakmışlardı.
"Ohooo, gençler kalıpları aştık sanıyordum! Ne o yargılayıcı bakışlar?" dedi Elif, tek kaşını kaldırmış sorgular gibi uzun uzun bakmıştı.
Oğuz aklındaki düşüncelerin dağılması için Elif'e odaklandı ve "Hayır, aştık tabii ki..." dedi.
"İyi, hepimiz aynı saatte kalkıyoruz o yüzden herkes sırayla kahvaltı hazırlayacak. Akşam yemekleri için de aynı kural geçerlidir. Özel günler, depresyon dönemleri olduğunda diğer ikili depresyonda olan kişi için seferber olacak. Bu evde tek kalmak yok, içine atmak yok ve daha da önemlisi, gözyaşlarını saklamak yok," diyerek Elif sehpadan atladı ve ellerini Oğuz'un omuzlarına koyarken, "Benden çekiniyorsan şimdi odaya geçeceğim ama sen de benim ağabeyim sayılırsın. O yüzden Fatih abimle ilgilendiğim kadar seninle de ilgilenebilirim. Gerekirse sana anne babacılık da yaparız, biz hep böyle idare ettik. Anlarsın ya, biz bize yettik. Sana da yeteriz, sen de bize yetersin. Eğer günün birinde ailen seni anlamayı kabul ederse, onlara da yeteriz," diyerek Oğuz'un omuzlarını sıvazladı.