Oğuz
Fatih yine tüm dertlerini içine atarcasına, yüzümdeki kızarıklığın sebebi olan Yavuz'u sorduğunda, ona uyum sağlayarak gülümsedim ve geri çekilirken Yavuz'la aramızda geçen çetin kavgayı anlatmaya koyuldum.
"Şimdi, biliyorsun Murat ve Yavuz ezelden beri düşmanlar... Bugün de Murat'ın iki gün devamsızlığını sildiğimi fark edince geldi bana ileri geri konuştu, benim de tepem attı 'Bir defol git başımdan' dedim, bu böyle hınca bir geçirdi ki suratıma... Bu kızarıkla kurtardığım için şanslı hissediyorum kendimi," dedim.
"Sen de geçirdin mi bari?" diye sordu, epey ilgisiz gibi gözükse de Yavuz'un bana dalaşmasına sinir olduğu otururken gerilen omuzlarından belli oluyordu.
Gülümseyişimi bastırarak, "Biliyorsun, ben başkanım... Böyle şeyler yapamam ayrıca Yavuz benim arkadaşım," dedi.
"Öyle arkadaş mı olur be? İnsan arkadaşına vurur mu?"
"Dün beni paspas sopasıyla dövüyordun Fatih..." dedim, bu sefer gülmemek için tutamamıştım kendimi.
"Dün seni kardeşimin üstünde gördüm, babamı görsem babamı bile döverdim..." dediğinde, o da hafifçe gülmüştü.
"Doğru..." diyerek çayımdan bir yudum daha aldığımda boğazımın ağrıdığını hissetmiştim.
"Acaba, soğuk algınlığı ilacın var mı?" diye sordum çekingen bir şekilde. Aslında Fatih'ten çekinen bir insan değilim, sadece ona onu sevdiğimi itiraf ettiğimde aniden benden uzaklaşması ona olan samimiyetimi kırmış gibi hissediyordum.
Gerçi, ne kadar uzaklaşmış gibi yapsa da hâlâ beni düşünüp benim için endişelendiğini görmek bir miktar gururumu okşuyordu.
"Var, getireyim... Aç olmadığına eminsin değil mi?" diye sordu, mutfaktaki ecza dolabını açarken.
"Evet, karnım tok..." dediğimde, ilacı önüme fırlattı ve tezgahtaki su bardağına su boşaltarak bardağı önüme bıraktı.
"Bu bardaktan en son kim su içti?" diye sorduğumda, avcuma açtığım ilacı ağzıma atmış ve bardağı kafama dikmiştim.
Fatih dalgın dalgın, "Been..." dediğinde, keyifle gülümsedim ve "Dolaylı-" ben daha cümlemi bitiremeden kafama yediğim şaplakla kalakaldım.
"Vicdansız!"
"Bir bardak daha çay iç sonra uyu, hasta olacak gibi bir halin var. Çene çalmayı bırak!" diyerek çayımı tazelediğinde, ona çaktırmadan gülümseyerek baktım.
İt oğlu it, canımı okuyarak seviyordu resmen beni.
Hehehehe çok tatlılar :')