5.bölüm Dragon 🐲

86 17 0
                                    

Dark City: Ejderhanın Yükselişi

Yağmur gökyüzünü kemiriyor, bulutlar karanlık kenti örtüyordu. Güneş, gökyüzünden kaybolmuş, yolların taşları çatlamış, deniz fırtınalarla kaynamıştı. Kimse bu dehşetin ne zaman biteceğini bilmiyordu. Azur'lar geliyordu; onların gelişi sessiz fısıltılarla yayılmış, kulaktan kulağa bir korku seline dönüşmüştü.

Azur'lar... Acımasız savaşçılar, kasabaları yıkan, köyleri küle çeviren yaratıklar. Onlarla yüzleşmek, ölümü kucaklamakla eşdeğerdi. Bu kez Dark City'nin kapılarındaydılar. İnsanlar, çığlıklarla sokaklardan kaçarken askerler, surların tepesinde direnişe hazırlanıyordu.

İlk Çarpışma

Jack, Dark City'nin koruyucusu ve en cesur savaşçısıydı. Zırhı, kılıcı kadar parlaktı ama yüreği onun en güçlü silahıydı. Yanında 15 seçkin askeriyle Azur'ları karşılamak üzere karanlık caddelere doğru ilerliyordu. Fakat beklenmedik bir düşman onları bekliyordu.

Kentin devasa kapıları gıcırdayarak açıldığında, gökyüzünü beyaz bir ejderha doldurdu. Göz alıcı, görkemli bir yaratık... Heybetli kanatları, şimşek gibi keskin dişleri ve çelik kadar sert pullarıyla Dragon, Dark City'yi alt üst etmeye kararlıydı. Ejderha, gökyüzünde devasa kanatlarını çırptığında, rüzgar şehri titretti.

Jack askerlerine emir verdi:
“Oklarınızı gerin! Mızrakları fırlatın!”

Oklar ve mızraklar ejderhanın zırhına çarptıkça metalik bir yankı duyuluyor, fakat Dragon’a zarar veremiyordu. Dragon, derin bir nefes aldı ve devasa bir alev sütunu askerlerin üzerine fırlattı. Jack ve adamları ateşten kurtulmak için kenara çekildiler, ama ejderhanın öfkesi bitmiyordu.

Karşı Hamle

Jack, kılıcını çekerek Dragon’a doğru atıldı. Arkasından 15 askeri de cesurca koşuyordu. Ancak Dragon'un zırhı o kadar sertti ki kılıç darbeleri bile etkisiz kalıyordu. O sırada Dragon, devasa kanatlarıyla bir hareket yaptı ve yakınındaki askerleri havaya savurdu. Çığlıklar, kemiklerin kırılma sesiyle karıştı. 15 askerin çoğu, ejderhanın kudreti karşısında paramparça olmuştu.

Jack, çaresizce geri çekilmek üzereyken, yanında taşıdığı büyücü Patrow'un sihirli asasını hatırladı. Asa, kadim bir büyücünün eliyle yapılmıştı ve büyü gücü sınırsızdı. Jack, son bir umutla asayı ejderhaya doğrulttu. Asadan çıkan yuvarlak bir ışık huzmesi, Dragon’un gözlerine çarptı.

Dragon, ışığın etkisiyle acı içinde kıvranmaya başladı. Gözlerini korumaya çalışırken, nefesiyle savurduğu alevler geri dönerek kendi bedenine zarar veriyordu. Alevler ejderhanın göğsüne çarptıkça pulları çatladı. Dragon, acı dolu bir kükreme ile gökyüzüne yükseldi ve kanatlarını çırparak uzaklaştı. Dark City, ejderhanın gölgesi altında titrerken, bu kudretli yaratık ufukta kayboldu.

Bir Son mu, Yoksa Yeni Bir Başlangıç mı?

Jack, kanlar içinde yerde yatıyordu. Elindeki asa hâlâ parlıyordu ama bu ışık onun zafere ulaşmasının bedeliydi. Patrow’un asası, karanlık büyülere karşı bir savunmaydı, fakat ejderhayı tamamen yok etmek için yeterli değildi.

Patrow, Jack’in yanına gelerek ağır bir nefes aldı.
“Ejderha uzaklaştı, ama bu bir son değil. Onu tekrar göreceğiz. Bu sefer daha güçlü dönecek.”

Jack, zırhındaki çatlaklara aldırmadan yerden kalktı. Bakışları kararlılıkla parlıyordu.
“Dragon'u yenmenin bir yolunu bulacağız. Dark City, bir daha diz çökmeyecek.”

Ancak Jack bilmiyordu ki Azur'lar hâlâ yaklaşıyordu ve ejderhanın gitmesi yalnızca fırtına öncesi sessizlikti. Dark City'nin kaderi, artık Jack ve müttefiklerinin ellerindeydi. Ejderha dönmeden önce, karanlığın içindeki tüm sırlar ortaya çıkacaktı.

---

Muazzam SavaşlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin