⚠️Hikayenin çok büyük görkemli ve akılalmaz boyutta olması nedeniyle hikayeme bir süre ara veriyorum
27 ocak 2019 da yazılmışdır
Tau ceti gezegeninde geçen Olağanüstü Sıradışı Savaşlar milyarlarca insanın ve farklı ırkların hayatta kalma mücadeles...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Sedna Günlükleri: Kan ve Onur Karanlığın İçinde Doğan Savaş
Yağmur köpük köpük yağıyor, gökyüzü kara bir örtü gibi üzerlerine kapanıyordu. Jack ve ordusu, Sedna’nın ürkütücü topraklarında ilerliyordu. Agoton’un derinliklerine doğru yürüyüşleri karanlık bir yolculuktu; her adım, karşılarına çıkacak bilinmezliğin korkusuyla ağırlaşıyordu. Ormanın içinde bir an, dalların arasından devasa bir yılan süzüldü. Gözleri parlıyor, zehirli dili havada dalgalanıyordu. Bir asker yılanın üzerine yürüdü, fakat yılan ani bir hareketle askeri ısırdı. Zehir askerinin damarlarında hızla dolaşırken, Jack kılıcını çekti ve bir hamlede yılanın kafasını uçurdu.
“Devam edin,” dedi sert bir sesle, ölen askerin cansız bedenine kısa bir bakış atarak.
Bir süre daha yürüdüler ve bu kez yer yarıldı. Yerin derinliklerinden korkunç bir yaratık dışarı fırladı; arkasından başka bir yaratık daha. Bu, Magnus’tu. Kalın derisi, kıskaçları ve saldırgan yapısıyla ordunun üzerine atıldı. Boris, Jack’in en yetenekli savaşçılarından biri, yaratığa doğru atıldı ve kılıcıyla Magnus’a darbeler indirmeye çalıştı. Ancak Magnus’un kalın derisi bu saldırılara karşı bir zırh gibiydi. Diğer askerler de Magnus’a saldırmaya çalıştı, ancak yaratık onları kıskacına alıp kollarını ve kafalarını kopararak kanlı bir katliama dönüştürdü.
Jack, Patrow’un ona verdiği sihirli asayı hatırladı. Asayı Magnus’un gözüne tuttu ve sihirli ışık Magnus’un görmesini engelledi. Magnus, acı dolu bir çığlıkla kaçtı, ama yanında başka bir tehdit vardı: Gavindi. Kara, vahşi ve ölümcül bir canavar. Gavindi, pençeleriyle askerlerin üzerine bir kabus gibi saldırdı. Beş asker daha onun saldırısında can verdi.
Jack, Boris ve diğer askerler canavarla savaştı. Oklar, mızraklar ve kılıç darbeleriyle Gavindi’yi ağır yaraladılar. Ancak Gavindi, son bir hamlede Edi’nin üzerine atladı ve onun altında kalmasına sebep oldu. Canavar, son nefesinde Edi’ye pençesiyle ölümcül bir yara verdi. Boris, keskin kılıcıyla Gavindi’nin karnını deşti ve canavar, kulakları sağır eden bir kükreme ile yere serildi.
Edi’yi hemen güvenli bir alana taşıdılar. Austin, grubun şifacısı, yaraları sarmaya çalıştı. Fakat Edi’nin durumu kritikti. Kan kaybı ve yaşlı bedeni onu hızla ölüme sürüklüyordu. Titrek bir sesle konuşmaya başladı: “Ben... ülkemi savunmak için canımı hiç düşünmedim. Onurumla savaştım... Ama siz... siz benden daha dikkatliydiniz.”
Edi, gözlerini kapadı ve son nefesini verirken askerler derin bir sessizlik içinde yas tuttu.
2. Bölüm: Karanlığın Yolculuğu
Jack ve ordusu, Edi’nin kaybıyla sarsılmış, ama yollarına devam etmek zorunda kalmışlardı. Sedna gezegeni, onlara karşı düşmanca davranıyordu. Güneş 30 gündür kayıptı; soğuk giderek artıyor, gece karanlığı onları sarıyordu. Sedna’nın parıldayan ışıkları ve yaktıkları ateşlerle yollarını bulmaya çalıştılar.
Yirmi gün süren bu karanlık yolculuğun ardından, sonunda düşmanların yapıları görüş alanlarına girdi. Binlerce asker, yüksek surların ardında konuşlanmıştı. Jack, askerleriyle bir savaş planı yaptı. Saldırı başladığında, savaş meydanı kana boyandı. Oven, Frank, Boris ve Paul, düşmanlarına karşı hunharca savaşıyorlardı. Fakat Agoton’un efsanevi savaşçılarından biri, Luther, Frank’in karşısına çıktı.
Luther, iri yapısı ve üstün yetenekleriyle korkutucu bir düşmandı. Devasa sopasıyla Frank’e saldırdı. Frank, refleksleriyle saldırılardan kaçındı ve karşılık vermeye çalıştı. Kılıçları havada çarpışıyor, kıvılcımlar saçılıyordu. Sedna’nın düşük yerçekimi altında, ikisi de havada süzülerek dövüşüyordu. Frank, bir hamleyle Luther’in dikkatini dağıttı ve kılıcıyla omzuna derin bir yara açtı. Luther, sinirle geri çekildi ve tehditkar bir şekilde konuştu: “Bu burada bitmedi, Frank. Bu toprakları size dar edeceğim!”
Jack, okçularına surları hedef almalarını emretti. Oklar, surlara yağmur gibi yağıyordu. Ancak düşman askerleri, zırh ve kalkanlarıyla kendilerini iyi koruyordu. Bu sırada Anzar, savaş alanında bir pozisyon aldı. Düşmanlarını tek tek hedef alarak, oklarını mermi gibi düşmanların kafalarına ve gövdelerine sapladı.
3. Bölüm: Bir Kez Daha Çatışma
Savaş henüz bitmemişti. Agoton’un direnci kırılmaya başlasa da Jack ve ordusunun önünde hâlâ zorlu bir mücadele vardı. Luther, surların içinde yeni planlar yaparken, Jack ve askerleri yavaş yavaş düşman surlarını aşmaya başladı. Savaş daha kanlı, daha zorlu bir hâl alıyordu.