[tae.seok]
attığınız her adımın öncesini ve sonrasını düşünür veya umursarsanız, ölürsünüz.
uzun ömrümüz boyunca özgür olmak yerine, özgürlük arzusuyla yaşamak gibi aptallıklar ediyoruz. biraz özgürlüğe şans vermeye ne dersiniz?
⅁: skylerfictions
20...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
attığınız her adımın öncesini ve sonrasını düşünür veya umursarsanız, ölürsünüz.
uzun ömrümüz boyunca özgür olmak yerine, özgürlük arzusuyla yaşamak gibi aptallıklar ediyoruz. biraz özgürlüğe şans vermeye ne dersiniz?
işte karşımda kendini son model plaktan yükselen caz şarkısına kaptırmış, delicesine dans eden, dans etmektense bedeni her hareketinde düşecekmiş gibi savrulan adam benim özgürlüğe verdiğim şanstı. özgürlüğümün alnına yapışmış uçuk pembe saçları vardı. göz kapakları düştü düşecek gibi görünse de keskin mi keskin bakışları vardı. onun gözleri altında kalbiniz ezilirdi; geçmişi, şimdiyi ve geleceği unutturur ve hatırlatır cinsten bir ürperme bıraktığı gibi sırf gözlerine tutulurdunuz.
boyasız, kırmızı dudaklarında şahsen aşina olduğum bir alay asılıydı. arada bir kışkırtıcı bir şekilde alt dudağı dişlerinin arasında hafif hafif ezilirken gözleri gözlerimden kayıp duruyordu. kışkırtmaya çabaladığını biliyordum, buna rağmen başarılı olduğunu hissettiğinden dudaklarındaki alay genişlemişti.
uzun parmakları; kendini sağa sola savururken boynunu, saçlarını, kollarını turluyordu. sonra usulca üstündeki sarıya çalan kabanı omuzlarından yere bıraktı. bir ölü gibi düşüverdi yere üstündeki parça. ince parmaklar bu sefer bacaklarından kasıklarına, oradan da içini gösteren tişörtün eteklerine tutundu. odanın bordo duvarlarından üstüne zar zor yansıyan loş ışıkta esmer teni parlıyordu. tişörtüyle oynayan parmakları belini ufak ufak açıp geri kapatıyorken bu şovu garip bir şekilde ilgimi çekmişti. herkesin böyle cesur bir gösteri sergileyecek yüreği yoktu zira. ancak karşımdaki genç adam, uyuşuk fakat bir o kadar da kıvrak hareketleriyle cüretkâr nefsini avuçlarıma bırakıyordu.
çoktan deri koltukta arkama yaslanmış, bir bacağımı diğer dizimin üstüne atmıştım ve dikkatle her bir hareketini gözlüyordum. içkim biteli çok olmuştu, ancak karşımdaki görüntü beni sarhoş eder nitelikte etkileyiciydi. sonunun nereye varacağının merakı yavaş yavaş içime nüfuz ediyordu.
biraz daha oyalandıktan sonra ani bir hareketle tişörtü göğsüne kadar kaldırmış ve dengesiz dansına devam ederken birkaç adım atmıştı bana doğru. bu hareketine azıcık gülümsedim, ancak onun gözleri kapalıydı bu sırada. ince parmakları oyalanmaktan sıkılmaz bir edayla yavaşça saçlarından sıyırıp attı beyaz tişörtü ayaklarının dibine. küçük bir an, başı yere eğik bir şekilde tişörtünü gözledikten sonra tekrar iştahlı ve iç ürperten koyu gözleri benimkileri buldu. dudaklarında şeytani bir gülümseme konaklıyordu. ağır ağır dizlerini kırarak yere çöktü ve anlamsız dansına tüylü halının üstünde kollarını bir kelebek gibi açıp kapayarak, ortaya çekingen sırıtışlar bırakarak, başını halıda sağa sola vurarak devam etti.