X. Gereksiz Gerilim

27.6K 1.8K 1.7K
                                    

Hayat uzun bir yoldu. Siz ise yürüyerek giden bir yolcudan başka bir şey değildiniz. Yol boyunca hep tek başınızaydınız, sadece arada size eşlik eden birileri oluyordu ve size yoldaşlık ediyordu o kadar. Günün birinde o yolda anne-babanız bile siz yolunuzu daha bitirememişken onlar yolun sonuna geliyordu. Anne-babanız bile günün birinde sizi o yolda yalnız bırakabiliyordu yani, ya isteyerek ya da istemeyerek. Acı ve gerçekti. Yolu her arşınladığınızda arkanızda bıraktığınız engeller kadar yük ve olgunluk binerdi sırtınıza. Engelin büyüğü, küçüğü yoktu. Sonuçta onu geçseniz de geçmeseniz de bir deneyime sahip oluyordunuz ve sizin olgunlaşmanızda bir katkısı oluyordu. Yolda karşınıza ne çıkacağını asla bilemezdiniz ayrıca. Tahmin yürütebilirdiniz ama gelecek şeyi bilmek diye bir şey yoktu. Bazen de öyle bir şey çıkardı ki karşınıza tahmin etmeyi bırakın aklınızın ucundan dahi geçmezdi.

Şu an Korhan'ın, Vahap'a karşı sarf ettiği sözler gibi mesela. Ali bunu düşünmeyi bırak, hayal bile etmemişti. O kadar olağanüstü bir şeydi onun için. Sevdiğini kabul etmesi çok geç olsa bile ondan öncesinde böyle bir şeyin olma ihtimali aklının kıyısından geçmemişti.

Resmen Vahap'a onun sevgilisi olduğunu söylemişti. Sevgilisi...

Ali, soğuktan mı yoksa Korhan'ın dediklerinden dolayı mı kaskatı kesildiğini çözmeye çalışıyordu. Dediği şey ile sadece Ali değil şu an ortamda olan herkes şaşkındı, belli etmese bile Korhan'da o şaşkın kişilerden biriydi. O dahi bu dediği şeyi beklemiyordu. Resmen söylediği sözlerin etkisi Hiroşima'ya atılan atom bombası nasılsa Ali için de öyleydi. Atom bombası etkisindeydi. Yakıp savuran, darmaduman edip yıkan bir etkideydi.

İlk konuşan Vahap oldu, sesinde şaşkın ve acı bir tını vardı. "Ne demek sevgilim? Yalan söylüyorsun?" dedi kabul etmediğini belli ederek başını iki yana sallarken. Ardından Korhan'da olan gözlerini Ali'ye dikti. "Yok öyle bir şey değil mi Ali? Yalan söylüyor, sırf ben seni sık boğaz etmeyeyim diye ayarladın."

Ali, ela gözleri Korhan'ın mavi gözlerine dikiliyken şaşkınlığından anca sıyrıldı ve sessizce yutkunarak Vahap'a çevirdi gözlerini. Uyuşmuş bedeni ve şaşkın gözleriyle ne hissedeceğini çözemiyordu. Cümlelerini toparlayıp daha kendine gelemeden Korhan konuştu ondan önce.

"İşimiz gücümüz yok, gelip burada sana oyun mu çevireceğiz lan? Bas git. Neyi anlamak istemiyorsun?" diye sinirle söylendi. Fevri kişiliği yüzünden ve çoğu zaman düşünmeden hareket edip konuştuğu için çok pişman oluyordu. Neden böyle bir şey dediğini tam olarak bilmiyordu, Vahap'ın dedikleri ve hareketlerine sinir olmuştu. Vahap'ın ona olan tutumu da sinirini bozmuştu ama böyle bir şey demesinin de izah edilecek bir yanı ve gereği yoktu. Tamam ama bundan ona neydi ki?

"Ne yapıp yapmayacağımı sana mı soracağım? Gitmiyorum bir yere." Vahap, Korhan'a olan nefret ve öfkesini belli etmekten çekinmezken Korhan sarı kafaya gittikçe daha da uyuz oluyordu.

"Oğlum bak ayarlarımla oynama, seni ayarsız bir şekilde ayar ayar döverim."

"Yeter amına koyayım. Başlarım size de ha, derdiniz ne gece gece?" diye sinirle çıkışan Ali, dayanamamış ve Vahap'ın yolda olan cümlesine engel olmuştu çıkışıyla. Ela gözlerini ilk önce Korhan'a çevirdi ve sinirini belli etmekten çekinmedi.

"Geri de dur. Seninle sonra konuşacağız, ve sakın ters bir hareket yapma yoksa sıçarım çarkına." Şaşkındı ama bir o kadar da öfkeliydi Korhan'a karşı. Korhan'ın bir şey demesini beklemeden Vahap'a döndü bu sefer.

"Vahap derdin ne senin lan yine gece gece? Ne istiyorsun?" dedi elini kolunu istemsizce sinirle sallarken.

"Derdim sensin geri zekalı." Vahap'ın bu ani çıkışını ortamdaki kimse beklemezken Ali sopa yutmuş gibi dimdik oldu yerinde.

VECAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin