"Ben kapıya vuracağım ama sen önden gir."
"Ben niye önden giriyorum anasını satayım. Sen gir." Karşısındaki adamın dedikleri ile yüzünü buruşturdu kumral genç. "Ayrıca o ne lan öyle? Lisedeki ergen kızların hoşlandığı çocuğun sınıfına sınıf defteri almaya giderken kankasına, ben kapıyı çalacağım sen konuşacaksın der gibi..."
"Ne bileyim amına koyayım, dayının korkusundan akıl mı kaldı bende? Ayrıca olmaz, senin dayın benim ise hocam. Tehlikeli bir şey için çağırdıysa eğer beni direkt harcar ama kan bağı var aranızda sizin sonuçta, seni harcamaz. Harcasa bile ilk önce düşünür, sonra harcar." dedi esmer genç, Özcan hocanın odasının önünde Ali ile içeri girme tartışması yaparken.
Ali Korhan'ın dedikleriyle bıkkınlıkla nefesini dışarı üfleyip gözlerini devirdi. Ellerini açıp yukarı bakarken "Allah'ım beni kimlerle sınıyorsun, rabbim?" dedi fısıltıyla ve kendisinin bile zor duyacağı sesle devam etti. "Sevdiğim adama bak ulan, bu beni ileride yem olarak da kullanır bir şey olursa."
"Okul sınırları içerisinde sadece hocam, seni harcadığı gibi beni de harcar ve gözünü bile kırpmaz. Şu an eşit statüdeyiz yani andaval herif. Şimdi çekil önümden."
Kumral oğlan Korhan'ı kenara itip beş dakikadır önünde durdukları kapıyı çaldı düşünmeden. Kendisi de gergindi dayısının onlarla ne konuşacağını bilmediği için ama arkasındaki sevdiği mal herif yüzünden daha da gerilmişti. İçeriden dayısının gir sesini duymasıyla kapıyı araladı yavaşça.
"Hocam bizi çağırmışsınız, girebilir miyiz?" diye sordu esmer oğlan kapıda, Ali'nin hemen arkasında dikilirken. Kumral oğlan sırtında hissettiği ve bedenine ulaşan sıcaklıkla göz kapaklarının aşağı düşmemesi için iradesiyle zorlu bir savaşa girdi ve ruhunun titrediğini hissetti.
Özcan hoca, karşısında olan bilgisayara bir şeyler yazarken açılan kapıyla gözlüğünün üzerinden Korhan ve Ali'ye baktı. Beklediği iki simanın gelmesiyle işaret verip girmelerini söyledi. "Gelin çocuklar, ben de sizi bekliyordum."
Korhan ve Ali odaya girip kapıyı kapatırken, Özcan hocanın karşısında olan karışıklı koltuklara oturdular.
"Öncelikle bir şeyler içer misiniz beyler?" diye sorarken Özcan hoca, bilgisayarı kapatıp bedenini karşısında olan iki gence çevirdi. İkisi de başını olumsuz anlamda sallarken "Eğer yine ceza verecekseniz, ben bir soğuk su alayım hocam." diyen esmer oğlana, Özcan hoca gülerek kafasını salladı iki yana.
"Ceza vermek için çağırmadım sizi ama yine bir haltlar yediyseniz seve seve ceza veririm. Çok hoşuma gitti çünkü." dedi eğlenen sesiyle arkasına yaslanıp.
"Hocam bir şey yapamadık valla. Hatta artık aramızda olan gerginlik de bitti."
Özcan hoca Korhan'ın dediklerine gülerken, geldiğinden beri konuşmayan yeğenine dikti gözlerini. "Doğru mu Ali?"
Ali kafasını sallayıp "Doğru hocam, aramızda artık sorun morun yok." dedi sadece.
Özcan hoca rahatladığını belli eden bir yüz ifadesiyle kafasını sallayıp gözlüklerini çıkardı ve masasının üzerine bıraktı. "Bu iyi oldu bak. Yoksa sizi göndereceğim yerde yine birbirinize girseydiniz, gözünüzün yaşına bakmaz direkt şutlardım sizi. Geleceğinizin parlak olması gram alakadar etmezdi beni." dedikten sonra beklemeden çekmecesinden iki bileti çıkarıp Ali ve Korhan'ın ortasına gelecek şekilde masanın üstüne bıraktı, karşısında olan gençlerin anlamsız bakışları eşliğinde.
İki genç birbirlerine bakıp Özcan hocanın dediklerini anlamaya çalışırken ikisi de kafasını anlamadığını belirtir şekilde sallayıp gözlerini Özcan hocaya dikti.