XXXV. Olmasaydı Sonumuz Böyle

9.3K 742 443
                                    

En başından beri yazmayı beklediğim bölümdü bu bölüm. Tek bir cümle de olsa yorum yapsanız aşırı mutlu olurum o yüzden :)

Hatalar olabilir, düzenledim ama gözümden kaçma ihtimali var. Kesinlikle medyadaki şarkıyla dinleyin. İyi okumalar💕🌸

***

Yıkılan koca bir binanın altında kalmış gibi bir acı çöreklenmişti göğüs kafesine. Ellerini göğsüne uzatsa parmak uçlarına bulaşırdı, o kadar somut bir şeydi. Kaburgasının altındaki yüreği kıvranıyordu resmen, gördüğüyle ne yapsa da geçerdi ve çaresi neydi öğrenmek istiyordu. Ya da bilmiyordu, belki de fazla abartıyordu...

Ela gözleri mavi gözlerdeyken ayıramıyordu bir türlü. Ayırsa direkt aşağı kayacaktı odağı, biliyordu. Bunu kaç gündür her an düşünüp hayal ediyordu ama o yüzüğü o parmakta gördüğünüz vakit her şeyi daha iyi anlıyordunuz. Sanırım bu sefer bitmişti.

Dudaklarını birbirine bastırıp kuru boğazına rağmen yutkunduğunda göz pınarlarına birikmiş yaşları geri itti. Şu bir hafta içinde o kadar çok ağlamıştı ki artık dökecek yaşı olmadığını düşünüyordu. Ta ki gördüğü şey karşısında. Kolay kolay ağlamayan hatta gördüğü kabuslardan sonra bile ağlamayan o, resmen göz pınarları intikam almak ister gibi ağlamadığı günlerin hıncını alıyordu.

Fedakârlık yaptığınızda sadece kendinizden değil çoğu şeyden ödün veriyordunuz. En başta mutluluğunuz oluyordu bu. Yaptığınız fedakârlık sonucunda bir yanınızı da geride bırakıyorsunuz. Elalarını ölüp bittiği mavi gözlerden çektiğinde artık bittiğini anladığı için yavaşça arkasını dönerek zorlukla odasına doğru adımlamaya başladı. Attığı her adımda arkasında bırakması gereken acılar olması gerekirken tam tersine gelip sırtına yükleniyordu. Sanki çivili bir yoldan yürüyordu ve her adımı ona acı olarak dönüyordu. Duvara yaslanıp yürüdüğünde arkasında duyduğu ayak sesleri ile astım hastası gibi nefes almaya çalışarak odasına vardı en sonunda. Sarsak adımlarla ilerleyip yatağının yanına geldiğinde yere çöküp sırtını yatağa yasladı. Donmuş bir halde gözleri yeniden kapıdan gözüken balkonu buldu. Bacaklarını kendine çekip kollarını sardığında tıpkı onun gibi tam yanına ceketini de aralarına bırakarak çöktüğünü hissetti. Tek bir farkla; o bacaklarını kendine çekmek yerine bitmiş bir vaziyetle uzatmıştı sadece. Başını çevirip de bakamadı yüzüne, kendinde o gücü bulamadı.

Bu kadar acıtacağını tahmin etmiyordu. Kendi elleriyle itmişti hem onu hem de kendini bu ateşe ama bilmiyordu işte, bu kadar acıtacağını bilmiyordu. Onun parmağındaki yüzüğü kendi boynunda hissediyordu. Sona gelmişlerdi.

Uzun bir süre ikisi de konuşmadı. Nefes alışverişleri dışında ikisinden de ses çıkmadı. Gecenin sessiz gürültüsü ve sokaktan gelen tek tük sesler, hayvanların sesleri ile odadaki saatten gelen ses vardı.

Ne kadar süre geçti ikisi de bilmiyordu. Ali burnuna dolan koku karşısında uyuşan kollarını ona sarmamak için zar zor zaptederken; Korhan yorulduğu için başını onun omzuna yaslamamak adına kendini sıkıyordu.

Aklına gelen şey ile gözlerini yumdu sertçe. Şu bir hafta içinde Korhan aklına Ali'yi getirmemek adına sürekli gereksiz bir çaba sarf etmişti ama Ali istese de bunu yapamazdı, onu fark etti. Bu odaya ilk girdiği gün aklına geldi. Ali'ye kendini tamamiyle açarak geldiği ilk günün gecesi de bu odada son bulmuştu. İlk sevişmeleri de bu odadaydı. İlk defa beraber bu odada bu yatakta uyumuşlardı. Onlara tanıklık eden bu odadaydı ve Ali tek bir saniye bile unutamazdı. Odanın duvarlarına anıları ve gülüşleri sinmişti.

Gözlerini aralayıp karşısına baktı. Kendiyle verdiği çaba karşısında mağlup olurken boşa bir çaba olduğunu fark edip siktiri çekerek yavaşça başını Ali'nin omzuna yasladı. O an göğsü daralmış, elleri yumruk halini almıştı ancak sanki dünyadaki tüm sesler susmuş, göğsündeki ağrı uçmuş, kafasındaki savaş ise ateşkes ilan etmişti. Eğer şu an ölseydi belki ona cehennemin kapıları açılacaktı ama ölmeden hemen önceki saniyelerde ise cenneti tattığı için de mutlu ölecekti. Şu omuza bir ömür yaslanmak için her şeyi karşına alacakken o omzun sahibi kendini geri çekmişti. Ve bunun sebebini az çok bildiği için hem ona hem kendine daha çok kızıyordu.

VECAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin