(Melike Şahin-Kimin Izdırabı)
Medyadaki şarkı ve yukarıya bıraktığım şarkıyla dinleyebilirsiniz. Hatalar varsa görmezden gelin, iyi okumalar 🌸💕
***
İnsanoğlu için unutmak belki de veli nimetti. Belki de azabın ta kendisiydi, bilinmezdi. Ama Nietzsche için mutluluğu sağlayan en büyük şeydi. Anılar size mutluluk getirebildiği gibi acıyı kepçe kepçe getirip yüreğinizin tam ortasına koyuyor ve belki de hâlâ açık olan yaranıza tuz basabiliyordu. O an yaşadığınız tüm hisleri hatırladığınız vakit, yeniden yaşıyor ve tadıyordunuz.
Acı geçiyordu, anılar toprağa gömülüp unutuluyordu, koku kayboluyordu, yüzler silikleşiyordu ve kabuk tutan yara ise en sonunda kapanıyordu. Ama elinizde olan ve geçen zamanla beraber sararan fotoğrafları gördünüz mü, işte orada tepetaklak olup darmaduman oluyor ve neye uğradığınıza şaşırıyordunuz. Aslında siz yarayı katman katman sarıp gözden uzak tutup acısını görmezden geliyordunuz. Geçen ve geçecek hiçbir şey yokmuş ortada, hepsi bir yalanmış ve siz ona tutunacaksınız.
Veyahut acı geçiyor muydu bilinmez, belki de alıştığımız şeye sadece geçti diye damga koyup kendimizi ona inandırıyorduk. Ama Korhan geçtiğine inanmak istiyordu artık ve o ince dala tutunmak istiyordu çaresizce.
Beyaz gömleğini siyah kumaş pantolonunun içine sokan, görmeyen ve dalgın gözlerle aynanın karşısında duran esmer genç, son düğmesini de ilikledi. Omuzları çökmüş, göz altları morarmıştı. Uzayan sakallarına dokunmamış, kesmeyip öylece bırakmıştı. Kendini o kadar yorgun ve bitkin hissediyordu ki, sanki bir hafta içinde bir ömürlük yol kat edip sona varmıştı. Hiçbir şey hissetmiyordu. İçi boşalmış bir balon gibiydi ve bir şeyler hissetmek için çabalamak istemiyordu.
Kravatını alıp boynuna geçirdiğinde kravat yerine yağlı urgan geçirmişti sanki, nefesi kursağında kalmış, yutkunamamıştı. Duygusuz ve ruhsuz bir halde yatağının üzerindeki siyah ceketini de alıp giydiğinde aynadaki aksine baktı. Gördüğü tek şey ise cesareti kırılmış ve bu saatten sonra hiçbir şeye cesareti olmayacak biriydi.
Ne bekliyordu ki? Bu hayatın onlara mutlu bir gelecek vaadedeceğini mi? Gerçek hayattaydılar. Öyle bir şeyin olma ihtimali bile yoktu. Ne bir film ne de dizi karakteriydiler. Gerçekliğin göbeğine düşmüş bir hayattı onlarınki de, fazlası değil.
Açılan kapının sesiyle aynadan gelen kişiye gözleri yavaşça kayarken yüzünde tek bir kas oynamadan aynadan bakmaya devam etti. Gelen kişi arkadan ellerini omuzlarına koyup yanağını da koluna yaslarken aynadan birbirlerine bakmaya devam ettiler sessizce.
Havadaki tüm oksijeni çekecek gibi derin bir nefes alırken akabinde de göğsü inip kalkmıştı. "Sırf sen istiyorsun ve yalnız kalma diye geliyorum."
"Orada yalnız kalmak istemiyorum. Sen olmadan güçlü olamam abla. Biliyorsun."
"Biliyorum ama göz göze göre hiçbir şey yapamayacak olup elimin kolumun bağlı oluşu beni öldürüyor Korhan." deyip yutkundu ve ekledi. "Özür dilerim bebeğim."
Kafasını olumsuz anlamda sallayıp ruhsuz ve oldukça sakin bir tonda konuştu. "Dileme, senin bir suçun yok."
"Engel olamadım. Keşke engel olabilseydim." derken sesi istemsizce titremişti. Dudaklarını birbirine bastırıp güçlü bir profil sergilemeye devam etti.