3. Bölüm

137 116 10
                                    

Uzun süredir görmediği sevdiği ile buluşup sonra da uzun bir süre daha göremeyeceğinin verdiği hüzün ile ağır ağır ilerliyordu. Öğlen ki hızından eser olmadan iki saatte anca ulaşmıştı bir yıldır yaşadığı karagöle. Karavanla arasında bir kaç kilometre kala karavanın ışığının yandığını görünce bugün sen sen değilsin Yavuz şimdi de karavanın ışığını açık bırakmışsın inşallah akü bitmemiştir. Diye söylenerek motorla yavaş yavaş ilerlediği esnada karavanın etrafında dolanan bir karartı görmesiyle frene asılıp motoru susturmayı bir oldu.

Ne oluyor benim Sedat'tan başka gelenim olmaz oda beni aramadan gelemez yoksa kötü olur böyle bir günde aksiyon yaşayacak halim yok. Diye kendi ile konuşurken motordan inip karavana doğru ağır adımlarla ilerlerken altı patlarını da çıkarmış horozunu kurup ateşlemeye hazır ilerlemeye başladı. Karavanın ön tarafında tente in altında ateş yanıyordu ve iki kişi vardı. Karanlıktan ve ateşten çıkan isten dolayı yüzleri görünmese de hava karardıktan sonra üstelik habersiz gelenler her kimse mutlaka niyetleri kötüydü. Kısa süren polislik hayatından ve babasından öğrendiği buydu ve neler yapması gerektiğini iyi biliyordu.

Hedef küçülterek iyice yere çömelerek yürümeye karavanın arkasına doğru ilerliyordu. Karavanın arkasına varınca ayağa kalktı karavanın içinde kimse yoktu. Bu da davetsiz misafirlerinin sadece iki kişi olduğunu gösterirdi. Tabancasını göğsüne doğru dayayıp ağır adımlarla karavanın yan tarafına doğru ilerlediği esnada üzerine atlayan bir karartı ile yere düşmesi bir oldu.

Yere düşerken aklından geçen tek şey baba sana geliyorum kötü bir oyuna düştüm affet beni küçük kız senin yanına geliyorum demek olmuştu. Yere düştüğü anda yüzünde hissettiği sıcak ıslaklığı önce kan sanmıştı ama şapırtı sesleri ile gelen dil darbeleri ve havlama sesi ile üzerine atlayanın Sedat'a emanet ettiği can dostu keita olduğunu anlayınca derin bir ohhh çekmişti. Ölmeyi babasına kavuşmayı Ne kadar çok istese de ölmekten bir o kadar da korkuyordu. Kendine gelmesi bir kaç saniyesini almıştı ama kendine gelir gelmez üzerindeki alman kurduna sarılıp ters çevirip altına alıp yerde yuvarlanmaya başlamışlardı. Hem Yavuz hemde ödüllü alman kurdu saatlerce yağan yağmurda çamur olan çayırlıkta yuvarlanmaktan iyice çamura bulanmışlar sırılsıklam olmuşlardı. Köyü bir günün ardından onu kendine getiren ve eğlendiren dostuna teşekkür edip ıslak burnuna ufak bir öpücük kondurup ayağa kalktığında keitanın kendini kurulması sadece bir kaç saniyesini almıştı güzelce silkinip Hem Yavuz'u hemde koşarak gelen Sedat ile Cansu'yu da çamura bulamıştı. Yavuz davetsiz misafirlerine sinirle bakarken keitanın hareketi sonunda hep beraber kahkahalara boğulmuşlardı.

Keita geniş kır boşlukta koşup istediği gibi yuvarlanıp eğlenirken Yavuz üzerini değiştirip kurulanmak için karavana doğru giderken Sedat'a doğru dönüp motor arka taraftaki tepenin orada yolun kenarında alda getir deyip anahtarları savurup arkasını dönünce Sedat ve Cansu sadece birbirlerine kızdı herhalde der gibi bakmak ve gözleriyle sordukları soruya dudaklarını büzerek cevap vermekle yetindiler.

Yavuz karavanın kapısını eski elemanı Cansu ile ters bir duruma düşmemek için kilitleyip üzerindeki çamurlu ve ıslak kıyafetleri çıkarıp ufak duşunda saçlarını yıkayıp dışarı çıktığında masanın üzerindeki iki hediye paketini görünce Sedat ile Cansu'nun niye geldiklerini anlamıştı ama yine bugün yalnız başına sarhoş olup sızmayı tercih ederdi. Üzerini değiştirip kara andan çıktığında eskiden amirleri olduğu elemanlarının ayağa kalkıp hala saygılarını gösterme derdinde olduklarını görünce amirlik eskide kaldı her seferinde söylemek zorunda mıyım kalkmanıza gerek yok diye azarlayınca karşısında dikilen ikili oldukları yere oturdular. Masanın kenarındaki sehpada duran etleri ve salata malzemelerine bakarken hayırdır Sedat sen haber vermeden izin almadan gelmezsin buralara bir sıkıntı mı var yoksa artık sevinçli haberi vermeye mi geldin derken gözleri ile Cansu'yu gösterip tebessüm etmeye başlamıştı. Sedat gıcık tutmuş gibi öksürürken Cansu al al olmuş yanakları ile ayağa kalkıp karavanın içine girmişti. Amirim bugün doğum gününüz ya yalnız geçirmeyin istedik hem eski günlerdeki gibi bir arada okur hem de dertleşiriz diye açıklama yaparken bir yandan da konuyu değiştirmeye çalışıyordu. Amirim değil oğlum hala alışamadın gitti hem önceden de amirin değildim ben senin abindim şimdi zaten amirin değilim. Alış buna bir daha amirim dersen seni çıplak bir şekilde sokarım şu göle deyip keitanın etrafında koşturduğu Gölü gösterdi. Hem madem bir halt yiyip habersiz geldiniz mangalı niye yakmadın oğlum tabi kızın ağzının içine bakmaktan aklına gelmedi demi deyip Sedat'ı bir güzel utançtan kızarttıktan sonra ayağa kalkıp keita ile oynamaya başlamıştı.

FF NOKTASI #wattys2019 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin