FF NOKTASI #wattys2019

5.Bölüm

Sedat ile Cansu'nun ziyaretine gelip kafasını allak bullak etmelerinin üzerinden iki gün geçmişti. Babasını kaybedip akademiden mezun olduğundan beri hayatı işi olmuştu çoğu davayı gün içinde uyuduğu bir kaç saatte rüyasında yorumlayıp çözmüştü. İlk defa ise içinde olmadığı daha doğrusu bir yıldır çalışmadığı halde sadece eski ekip arkadaşlarından dinlediği kadar çözmüştü. İki gündür defalarca kez Sedat'ı arayıp dosya hakkında yeni bilgi olup olmadığını en son yapılan otopsinin sonucunu merak edip sormak istese de her seferinde kendine hakim olup telefonu bir köşeye fırlatmıştı. Zaten gün içerisinde genelde bir iki saatlik uykusu olur onlardan da genelde ya gördüğü kabuslar ile yada sabaha karşı yattıktan sonra yüzüne vuran gün ışığı ile uyanırdı. Ama son iki gündür ne zaman dalsa gördüğü tek şey yarışan bir araba pistin yanında karnı deşilmiş bir adamla yanan iki çıplak adamdı. 

Kafası allak bullak iki gündür düşünmemeye çalışsa da her yerde karşısına babasını kaybettiği, küçük bir kız çocuğunun kendi yüzünden hayattan göçtüğü gün ve son olarak Sedat ile Cansu'nun anlattığı olayda aklından çıkmıyordu. Ne zaman aklına gelenleri silmeye uğraşsa bu ancak bir kaç dakikasını alıyordu. Sabahtan beridir yapmadığı hiç bir şey kalmamış olmasına rağmen beyninin içindekilere engel olamıyordu. Kahve makinesinden gelen uyarı sesiyle kahvesinin hazır olduğunu anlayınca kafasındakileri az daha olsa dağıtıp kendini ile içinde çatışmak için yürüyüşe çıkmak üzere kahvesini termosuna doldurdu. Eline sırt çantasını alıp sırt çantasının bir yanına su matarasını bir yanına da kahve termosunu koydu. Avcı bıçağını, çok amaçlı çakısını, fotoğraf makinesini, eldivenlerini ve ormanda dolaşırken bulduğu malzemeleri koymak için paketi açılmamış rulo çöp torbası poşetini de çantasına yerleştirdi. Ön tarafında büyükçe bir K-9 yazısı bulunan siyah şapkasını kemerinin yan tarafına tutturup karavanı kilitledi. Karavanın arka tarafına dolaşıp ateş yakmada kullandığı odunların üzerinde duran nacağı sırt çantasının altından sarkan iplere bağlayıp iyice sabitledikten sonra çantayı sırtına takıp karagölün yanında ormana doğru yürümeye başladı.

***

Aynı Saatlerde Ankara İl Emniyet Müdürlüğü

Sedat ve Cansu dışarıya açılan hiç bir camları bulunmayan tek manzaraları Cinayet büronun koridoru olan beş metre karelik küçük odalarında oturuyorlardı. Yavuz amirin kendi isteği ile meslekten uzaklaşmasının ardından ekibin başına atanan Toplum Destekli Polislik şube müdürlüğünden gelen Emre Başkomiser ile başları beladaydı. Cinayet büronun en başarılı olan 3 memur 3 komiserden oluşan ekip adeta darmadağın olmuştu. Ekipteki polis memurları kendi istekleri ile diğer ekiplere geçince sadece Cansu ve Sedat kalmıştı. Onlarda kendilerine bile itiraf etmeseler de birbirlerine deli gibi aşıklardı. Bu ikilinin birbirlerine olan aşklarını neredeyse tüm asayiş şube biliyordu. Oturdukları oda da 2 misafir koltuğu 3 bilgisayar masası vardı. Odanın duvarlarında ise 1.75 den uzun boyu olan birinin çok rahat kafasını vurabileceği evrak dolapları asılı duruyordu. Ekibin tüm yazışma işlemlerini Cansu yürüttüğü için genelde tüm gününü bilgisayar başında gün içinde olan olayların ve daha önceden işlenen faili meçhul yada faili firar dosyalarındaki gelişmeleri takip ederek hazırladığı raporları gündüzde çalıştığı zaman akşam çıkarken gecede çalıştığı zaman ise gündüz çıkarken cinayet büro amirinin sekreterine verirdi. Sedat ise yaklaşık üç aydır baktıkları tek dosya olan ve artık iyice sıkıldığı ona göre sadece bir kazadan ibaret ralli ölümleri adını verdikleri dosyayla ilgili araştırma yapıyordu. Daha doğrusu önceki sezonlardaki yarışların görüntülerini izliyordu. 

Başkomiser Emre gün içinde genelde oda da oturmaz koridorda dolaşır ve cinayet ve gasp büro amiri olan akademiden bir üst devresi Emniyet Amiri Hasan GÜNAYDIN'ın odasında yalakalık yapmakla meşgul olurdu. Hasan amirin bu yıl emekli olacağını ve Asayiş Daire Başkanlığında özel bir cinayet ekibi kurulacağını duyduğu için iki görevden birisine kendisinin atanması için ralli ölümlerini çözmesi lazımdı.