İlk defa bu kadar uyuduğu halde gereğinden fazla yorgun bir şekilde yatakta oturmaya başladığında hemen karşısında duran küçük tıraş aynasında kendine baktığında gözlerinin normalden çok daha büyük ve kızarık olduğunu görünce saatlerce ağlamasına neden olan rüyasını hatırlaması bir oldu. Yataktan kalmak için hareket ettiği anda küçük dünyasını için bile çok büyük olan karavanın kendisi gibi küçük tezgahı üzerinde duran dünyadaki bir çok insan dan bile akıllı olan ama sonuçta bir insan icadı telefonunundan bir anda dünya yaşlansa bile sürekli genç kalacak o melodi çalmaya başladı.
'' Bana bir masal anlat baba
İçinde bütün oyunlarım
Kurtla kuzu olsun şekerle bal... ''Zara daha şarkının sözlerine başlamadan kıpkırmızı gözleri tekrardan dolaşmaya başlamıştı. Söz verdim ağlamayacağım diye ağlamıyorum ki baba sadece hani bir an gelir ağlamak istersin gözlerin bile sen den bağımsız hareket eder. Tam şurana bir düğüm çöker ya işte o haldeyim. Tam telefonun arkasındaki çerçevesi yer yer kırık resme bakarken boğazını gösteriyordu. Bir yandan ise telefonu kapatmak için elini uzatmıştı.
'' Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakin beni... ''Dediği anda telefonu var gücüyle karavanın şoför kabinine doğru fırlatması ile ellerini başının üzerine kapatıp cenin pozisyonu alıp yere yığıldı. Bir yandan ağlıyor bir yandan da sende söz vermiştin bırakıp gitmeyeceğine hani erkek adam sözünde dururdu. Hani hep yanımda olacaktın yani her başım dara girdiğinde koruyacaktın beni önce sen bozdun oyunu o yüzden bana kızmaya hakkın yok. Karşında duran resimle her gün yaptığına benzer kavgayı edip serzenişlerini sıraladıktan sonra bıraktı kendini ağlamamak için sıkmıyordu kendini gözleri bir pınar olmuş akıyordu artık.
Sabahın ilk ışıkları ile başlayan rüyamı gerçek mi belli olmayan bir sanrının ardından telefonun alarmı ile aklına gelen babasının hüznü ile tekrardan ağlama krizine giren yavuz yavaş yavaş kendine geldiğinde hafifçe doğrularak alarmı susturmak için fırlattığı telefonunun yanına gidip etrafa saçılan telefon parçalarını toplayıp açtığında saatin on ikiye geldiğini fark edince "yuhh saat on iki olmuş bense böylesine önemli bir günde bebekler gibi saatlerdir ağlayıp duruyorum" diye kendine kızdı. Karavanın tuvaletine girip aynaya baktığında kendine inanamadı gözleri ağlamaktan şişmişti gerçi aylardır neredeyse ilk defa aynaya bakıyordu. Terden ve yağdan birbirine girmiş saçlarını düzeltmeye çalıştıysa da neredeyse bir haftadır banyo yapmadığını ver her gece ısınmak için yaktığı ateşin dumanının da etkisiyle kazık gibi olan saçlarının düzeleceği yoktu. Kollarını kaldırıp koltuk altını kokladığında kendisinden nefret edercesine bir bakış atıp kendinden tiksinmişti. Hemen tuvaletten çıkıp karavanın oturma alanını yukarı kaldırıp içerisinden sırt çantasının ve temiz kıyafetler aldı. Üzerine hemen eşofmanını çekip motoru için ekipmanları toplamaya başladı. Üzerine motorcu ceketini giyip cüzdanını, telefonunu aldığında tabakasını aramaya başladı. Bir süre tabakasını aramak için karavanın altını üstüne getirince gece içer girmeden önce fazla sigara içmemek için bagaja koyduğunu hatırladı.
Karavandan dışarı çıkarken yağan yağmurun sesinden dolayı yavuz bugün epey bir ıslak yolculuk yapacaksın baksana yağmura sabah sızlanmaktan tenteyi açsaydın şimdi kuru bir yolculuk yapardın eeee ne demişler akılsız başın cezasını totoş çekermiş diyerek karavanın kapasını açmasıyla başını yukarı çevirip bakması bir oldu. Açık olan tenteyi görüne ne sevineceğini ne şaşıracağını bilebildi çünkü yapmadan önce genelde yağmur yoksa ateşi yaktığında tenteyi kapatıyordu yoksa rüzgardan dolayı daha önce iki defa tenteyi kırmıştı. İyice salaklaştın oğlum diye kendine kızarken bagajında açık olduğu görünce hayreti daha da artmaya başladı. Neyse deyip sigarasını yakıp motoru ısınması için çalıştırdı bir yandan sigara içerken bir yandan da tentenin kapanmasını bekliyordu. Açık olan bagajı da kapatıp motora binmeye niyetlendiği anda yanından hiç ayırmadığı baba yadigarı toplu smıth&wessonu almadığı hatırlayıp yine kendine kızarak karavanın ön tarafına yöneldiğinde tabancanın yerinde olmadığı görüp arka tarafa yönlendiğinde tabancayı masanın üzerinde buldu. Ceketini çıkartıp koltuk altı kılıfını takarken birden sabahki rüyasını hatırlayınca hemen tabancanın top haznesini açtı. Haznede ki tüm fişeklerin patlak olduğunu görünce yok kesin kafayı yedim bir yıldır olup olmadık yerde hep aynı günü görüyorum gerçek mi yoksa rüyamı onuda anlamıyorum zaten diye söylenerek top haznesinde ki kovanları boşaltıp yerine fişekleri yerleştirmeye koyuldu. Artık hazırım daha başka bir şey unuttuysam da umurumda değil diyerek motoruna atladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FF NOKTASI #wattys2019
Misteri / ThrillerHayatı hep mi ters gider bir insanın... Her halde nasıl başlıyorsa öyle devam ediyor doğumdan ölüme bir insan doğduğunda şans yüzüne güldüyse sonuna kadar o şans onu hiç terk etmez. Yavuz'da öle şans yüzüne hiç gülmemiş kader hep bir yerden vurmuş...