Bu karşımda yürüyen kız o Neşe idi. Serap değil gerçek, gittikçe yaklaşıyordu. Ve şaşkınlığım ile yine sihirli atmosferine girmiştim. Kapsama alanındayım. Mıknatıs gibi çekiyordu. İçimde ne varsa sanki ona ait imiş gibi su gibi akıyordu. Anladım ki... Beni daha görmedi. O yeni dünyasında masalarda birini arıyordu. Biri ona seslendi. İşte o an gerçekten o an gördüklerime inandım. Çünkü adıyla çağırdı.
Gerçeğin ta kendisi sanki boyut değiştirmişti. Hemen yakınımdan geçti. Sanki ben bir hayalet idim. Görmedi. Bu kadar dikkatli bir kız nasıl farkıma varmazdı. Oysa beni beni hemen görüp yüzüme gülen kız artık o değildi. ben aynı kişiydim. Ama o eski Neşe değildi. Belki de görmemezlikten geldi. Fark edilmeyecek kadar önemim yoktu. İçim buruk , gözlerim onu takip ediyor. Onu yeni kimliği ile şimdi kabul etmeye çalışıyordum. Seslenen gençlerin yanındaydı.
Masada iki tesettürlü kız vardı. İki de hafif sakallı iki genç ve onun gelmesiyle çok mutluydular. Gözüm hemen erkeklerin üzerine sabitledi. En ufak bir mimik , farklı bir yakın davranışları beni hemen sonuca getirecekti.
Çay içiyorlardı. Erkeklerden biri gidip karşı büfeden simit alıp geldi. Aralarında kendi dünyalarını yaşıyorlardı. Çevreleri hiç onları ilgilendirmiyordu. Kafeteryanın en uzağında bir masa bulup ,yüzüm onlara dönük izliyordum. İnanılmaz bir mutlulukta yaşıyordum. Karşımdaki kız oydu.
Biri karşıma gelip durdu. Ama başımı kaldırıp bakmadım. Çünkü ilgi alanım sadece onların oturduğu masaydı:
Bana o ayakta duran seslendi: "Karşıyaka'lı sen ne arıyorsun? burada!"
Başımı kaldırıp baktığımda, Tunç bana gülümsüyordu:
Ayağa kalktım. Sevinçle sarıldık. Uzun zamandır görüşmüyorduk. Anlatacağımız çok şey vardı.
O bana zekice bakışlarla sordu. Yüz ifadelerimi inceliyordu:
"Buraya neden geldin? yoksa...""
"Evet, düşündüğün gibi, onun için geldim."
Merakı bitmişti. Ama sanki şimdi yüzünden ,umutsuz bir aşkı arıyorsun der gibiydi...:
"O, çok değişti."
"Nasıl yani..."
"Kapandı . Arkadaş çevresi değişti. Eski dostlarını terk etti. Artık o başka bir dünya insanı oldu." dedi.
"Ama neden?"
Tunç , her şeyi biliyordu. Anlatmaya başladı.:
"Üniversitenin yeni öğrencileri kısa zamanda değişik gruplarla tanışır. Bazıları kalacak yer ve daha iyi olanaklarla okumaları için önerilerde bulunur. Ve kendi yurtlarına çağırırlar. Ama onların bazı şartları vardır. Eğer kabul edersen o daha iyi yerlere gidebilirsin. Zaman içinde yaşam felsefen değişir. Uçmayı bilmeyen yavru kuş gibisindir. Uçmaya başlarsın ama havadan aşağıya baktığında çevrenin çok değiştiğini görürsün. İşte o bunu tercih etti." dedi.
Ben hemen ondan ilk aldığım haberi söyledim: "Ajansa girmiş ,reklam filmlerinde oynayıp , okul masraflarını karşılıyormuş diye bilgi almıştım."
Tunç alaycı bir gülümseme yaptı. Ve devam etti:
"Orada aradığını bulamazsan ve zarara uğrarsan , kendine zarar gelmeyeceğini, düşündüğün gruplara gidersin. O da öyle yaptı.Onu görsen tanıyamazsın." dedi
Ben de başımla önümüzdeki masaları işaret ettim.:
"İşte orada ve arkadaşlarıyla çok mutlu görünüyor." dedim.
"Hani nerede" diye sordu. Ve gördü...
"Artık onunla görüşmüyor musun" dediğimde korktuğum gibi yanıt verdi.:
"Sadece selamünaleyküm, bazen sadece bir baş sallama çoğu zaman görmemezlikten geliyor." dedi. Ve canımı sıkan bir öneri yaptı:
"Onunla aşk sana artık çok uzak" dedi.
Yutkundum. Acıyı içime attım sanki ama geriden yenisi geliyordu. Boğazımda düğümlenen bir şeyler vardı. Bedenim soğuk bir yalnızlığı tüm iliklerine kadar hissediyordu. Ne yapmalıydım.?
Kadere teslim olup kimseye görünmeden gitmek tek yol gözüküyordu. Ama içimde bir umut doğdu. Eğer çıktığı biri yoksa yanındakiler üniversite arkadaşı ise belki bir şansım vardı. Ama o burada ben uzaktayım. Nasıl olacak bu iş? Belki üniversite bitinceye kadar hiç kimseyle bir şey düşünmüyordu.
Sonra aklıma geldi. Üniversite aşkları otobüs garajında biter. Yaşananlar anılarda kalır. Herkes ayrı yoluna gider. Bu hep böyle olmadı mı? Evet benim okuduğum üniversitede böyleydi.
Sonra aklıma Zehra'ya yazdığı mektuplar geldi. Onların verdiği umut yine beni canlandırdı. Gidip yanına konuşmalıyım. diye düşündüm. Ve Tunç'a merakla sordum.:
"Çıktığı biri var mı?"
O yüzünü belirsiz bir ifadeye bürüdü. Ve bilmece gibi yanıtladı:
"Onların ortamında hep mesafe var. Kimin kim ile çıktığını ya da birlikte olduğunu anlayamazsın." dedi.
Dönüp baktı onların masasına ve son umut kırıcı konuşmasını yaptı.:
"Yalnız görüp konuşamazsın. Masalarına davet etmezler ancak yakın bir akraba gibi ilgi gösterirse belki..."
Ayağa kalktılar. Bu şansı kaçırmıştım. Takip edip nerede kaldığını öğrenmek istiyordum. Ama şimdi üniversiteye gidiyorlardı.
Tunç sordu: "Nerede kalıyorsun?"
"Fatih'te eski komşularımızda"
"İyi yerin yoksa ben de kalabilir sin diye teklifte bulunacaktım."
"Hangi yurtta kalıyor biliyor musun?"
"Yarın bu saatte aynı yere gel , sana öğrenip adresini veririm. Ama arkadaş önerim. Bu aşktan vazgeç " dedi.
Sanki bıçak kalbime saplandı. Ona çok yakındım. Duygularını ölçmeliydim. Belki vereceğim ve alacağım bir umutla, aşkımızı asker hasreti gibi bekletirdim. Kaderimde varsa her şey çorap söküğü gibi giderdi. Yok sa ne yapsam boşuna her şey olması gerektiği gibi olacaktı.
Her şeyi yarına sakladım. Gidip sakin kafayla çözümler arayacaktım. O gece uyku az ama hayaller çoktu. Belki yarın aşkın düğümü çözülecekti. Ya da kör düğüm olacaktı.
Sabrım yoktu. Tunç bana telefon numarası vermişti. Aradım ve ondan kaldığı yurdu öğrendim. Sabah kapısında bekleyecektim. Öylede oldu. Kahvaltı yapmadan yola çıktım. Beni artık sadece aşk doyurabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gerçek bir aşk
RomanceGerçek bir aşk hikayesidir. Olaylar yerler isimler değiştirilmemiştir. 1986 yılı hatıra defterinden alındığı için hikaye kahramanı 24 yaşındadır. Olaylar ve duygular yazarın o anki canlı duygularıdır. Romantik bir tarzda yazılmıştır. Sevgili ara...