Bu kız benimle oynuyor. Düştüğüm hale bakın, merhametsiz, şımarık ama ona bir çift sözüm olacak. Öyle içine oturacak ki... bir daha kimseyle benim gibi alay edemeyecek...
Takatim yoktu. Ayağa zor kalktım.:
"Allah senin cezanı verecektir. Bir insan bu kadar zalim olabilir mi? Hiç mi merhametin yok senin? ne istedin benden! Söyle! ne yaptım sana sevmekten başka?"
Diz çöktüm. Artık ayağa kalkamıyordum. Ve yığılıp kaldığımı hayal meyal anımsıyorum.
Bir ses duydum.:
"Beyefendi uyanın! İstanbul son durak lütfen kalkın..."
Başımı dürten bu genç, otobüs muaviniydi. Sıçradım koltuğumdan, arkam ter dolu; alnım bir karış su ile ıslanmıştı.
"Allah'ım şükür." dedim.
Bu nasıl bir kabustu. Devam etseydi, kalp krizinden uykuda ruhumu teslim ederdim. Zaten onu kaybetmek , benim için ölüm demektir.
İstanbul kazan , ben kepçe bu kızı nasıl bulacaktım? Büyük ablasının mahallesine gitsem orada olmayacağı kesindi. Aramak için en uygun yer, üniversite olmalıydı. Öylede yaptım.
Tanıdık bir yüz arıyordum. Ve nihayet nişanlısının arkadaşlarından birisini gördüm. Aklımdan geçen tek şey onu takip etmekti. İçimden bir ses diyordu:' O seni Neşe'ye götürecek.'
Otobüse bindi. Bende hemen arkasından koştum. Yetiştim. Çok fazla yanına yaklaşmak istemiyordum. Tanıması an meselesiydi. Bu ne kalabalık böyle, insanlar arasında sıkıştım. Korkum ise o inerse ; arkasından yetişmeme paniğiydi. Otobüs epey gitti. İndi. Bir gölge gibi peşindeydim. Bir dolmuşa atladı. Arkasından ben de... Güneş gözlüğümü taktım. Başımda ise bere vardı. Tanıyamazdı. Ve ıssız olmaya başlayan bir muhitte tekrar indi. Arkasından ben de , ve el işareti yaptı.:
"Taksi" diye, ve önünde hemen duran araca bindi. Şimdi , ne yapacaktım? Arkasından çaresiz baktım. Ve bir kamyonet yanımdan geçerken, çamur sıçrattı.:
"Hay Allah kahretsin seni !" diye öfkeyle bağırdım.
Araç biraz gidip, zınk diye durdu.: Ve geri geri vites yapıp önümde stop etti.:
"Al şimdi belada geldi yanıma." diye mırıldandım.
Şoför: "Kusura bakma." Dedi.
"Kardeşim biraz dikkat etsene, baksana üstüm çamur oldu." dedim.
"Sizi hiç olmazsa gideceğiniz yere bırakayım. Helalleşelim." dedi.
Bu fırsat kaçmazdı. Allah karşıma bu adamı çıkarmış olmalıydı. Hızır gibi gelmişti.
Kabul ettim. Yanındaki koltuğa oturdum.
Yüzümü ve üstümü bir inceledi. Ve korktuğum soruyu sordu.: " Ben, Belgrad ormanına gidiyorum. Seni nerede bırakayım?"
"Ben buraya yılar önce bir akşam üstü gelmiştim. Ancak orayı görürsem anımsarım. Yani daha önce geldiğim yerin adresini tam bilmiyorum." dedim.
"Tamam " dedi. Ve kontağı çevirdi. Uzakta ise taksi neredeyse gözden kaybolacaktı.
Aklımdan planlar yapıyordum. Taksi nerede durursa , inecektim. Ne yazık ki bir süre sonra gözden kayboldu. Şimdi bu adama nasıl derdim. Şu taksiyi takip et diye.
"Yabancısın galiba" dedi.
Şüpheli bir bakış ile beni tekrar süzdü. İş mi arıyor sun?
"Evet İzmir'den geldim. İş arıyorum "
"Bir iş var ama bilmem sana uyar mı?"
"Nasıl bir iş?"
"Biraz garsonluk biraz aşçılık , bulaşık yıkamak gibi."
İçimde bir sevinç doğdu. Burada kalacak ve onu aramak için paramda olacaktı. Durum gösteriyor ki ; buralarda bir yerde Neşe alı kondu.:
"Tamam , kabul ediyorum." dedim.
"Anlaştık , deneme süresi sonra sigorta ve asgari ücret."
Yine sevinçle onayladım. Dönüş için yol param yok gibiydi. Bu arada taksinin durduğu bir yer arıyordum. Ya da geri dönerken kesin bu yoldan geçecekti.
Kendimi ona tanıtma gereksinimi hissettim.:
"Adım Hakan, üniversite son sınıf 8. yarı yıldan iki dersim kaldı. Ve boşluğu değerlendirmek istiyorum." dedim.
Bu kez o kendisini anlatmaya başladı. Sakallı siyah saçlı ve gözlüklüydü. Hacıya gidip gelmiş bir insan tipi vardı.:
"Ben de Boğaz içinde okuyorum. Senin gibi takıntım var. Babamın lokantasında yardımcı oluyorum. Adım Hasan, tanıştığımıza memnun oldum." dedi gülümseyerek candan ve arkadaş canlısı görünüyordu. Şimdi ise artık patronumdu. Nasıl böyle hiç tanımadığı insanı işe alıyordu. Sanırım ona güven verdim. Boğaziçi Üniversitesinde okuması biraz riskli olabilirdi. Çünkü Neşe ve nişanlısı orada okuyordu.
"Hangi bölümde okuyorsun?"
"İktisat"
İçimden: 'Hay aksi başka okuyacak bölüm bulamadın mı?' diye kendi kendime sordum.
Şöyle bir alaycı ifade ile baktı.:
"Galiba , gideceğin adresi bulamayacaksın. Yatacak yerimiz var. Bilgin olsun." dedi.
Ahşap yapılı bir yapının önünde durdu.:
İndik. Burası hem otel hem lokanta idi. Önünde park etmiş lüks otomobiller vardı.Şu ana kadar o taksi geri dönmedi. Ama fazla uzakta bir yere gitmiş olamazdı. Demek ki böyle herkesten uzak yere onu saklamışlardı.
Çalışacağım alanları bana gezdirdi. Anladığım kadarıyla bulaşık ve komi işleri bana bakıyordu. Aşçı yamağı olacaktım. Buna da razıydım. Ona kavuşmak için her türlü fedakarlığı yapacaktım.
Kimliğimi istediler. Jandarma her gece kontrole gelip otelde kalanların kayıtlarını istiyormuş.
Aklıma o geldi. Kalanların defterini incelemeyi düşündüm. İlk fırsatta bunu yapacaktım.
Patrona şüphelenmeden, nasıl onu ve nişanlısını sorabileceğimi tasarladım. Eminim tanıyordu.
Belki o yataklık ediyordu. Çok fazla ortalıkta olmayıp, bulaşık yıkamak en akıllı iş olacaktı.
Belki de buraya yemek yemek için geliyorlardı. Ya da arkadaşları olduğu için ziyaret ediyorlardı.
Mutfakta artık bulaşık ile işime başlamıştım. Pencereden etrafı gözetlemeyi ihmal etmiyordum.
Çakıl taşlarını sıçratıp cama vurmasını sebep olan bir araç sesi duyuldu. İşte o an pencerenin dibine gittim. Baktım ki çok lüks bir otomobil içinde insanlar arabadan inmek üzereydi.
Arka kapıdan baş örtülü bir kız çıktı. Hemen bir sakallı genç koluna girdi. Otelin kapısına doğru yürümeye başladılar. Bu tesettürlü kız şimdi başını kaldırdı. Çığlık attım. İstemsiz bir ses çıktı ağzımdan ama yapacak bir şey yoktu.
Aşçı: "Sessiz ol!" diye uyardı.
Gördüğüm kız...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gerçek bir aşk
RomanceGerçek bir aşk hikayesidir. Olaylar yerler isimler değiştirilmemiştir. 1986 yılı hatıra defterinden alındığı için hikaye kahramanı 24 yaşındadır. Olaylar ve duygular yazarın o anki canlı duygularıdır. Romantik bir tarzda yazılmıştır. Sevgili ara...