Kapı açıldığında karşımda yatakta horlayan bir adam vardı. Diğer karyola ise boştu. Ve balkon kapısı açıktı. Perde rüzgarın gücüyle içeri doğru sallanıyordu. Kapıyı açtığımda bir hava cereyanı şimdi onu daha çok içeri doğru sokuyordu. Yatağın baş ucunda ise iki fincan vardı. Biri boş diğeri ise doluydu. Anladım ki, o içmemişti. Balkona koştum. Ve gördüm ki bir çocuk bile çok kolayca yandaki ağaca tutunup aşağıya inebilirdi. Geçmiş anılarında anlattığı gibi onun buradan inip kaçması zorlanmadan gerçekleşmişti. Şimdi sevinci ve buruk acıyı birlikte yaşıyordum.
Kurtulmuştu. Ama nereye gitmişti? Şimdi neredeydi? Artık burada kalmamın bir anlamı yoktu. Yaşamım onun olduğu yerlerde ancak benim için anlam taşıyordu. Kapıyı usulca kapattım. Hiç bir şey olmamış gibi resepsiyona girip anahtarı yerine bıraktım. Yere düşürdüğümü ise tamir ettim. Eskisi gibi oldu. Kapıya içeriden yerleştirdim. Böylece hiç bir iz kanıt kalmadı. Şimdi sıra buradan gitmek için bir bahane bulmaktı.
Müdüre gittim. Odanın kapısını çaldım.;
"Gir" dedi. Ve yalanımı hemen söyledim.:
"Annemi hastaneye yatırmışlar , izin isteyecektim. "
Müdür : "Geçmiş olsun oğlum, sana biraz avans verelim. Ama çalıştığın süre kadar verebiliriz." dedi.
Bu tam istediğim bir öneriydi. Kabul ettim. Şimdi cebimde biraz para vardı. Patronu beklemeden dışarı attım kendimi ama ne yapacağımı bilmiyordum. Ailesi merak etmesin diye ilk önce İzmir'e telefon açtım.:
Sesinden tanıdığım kadarıyla bu ortanca ablası olmalıydı.:
"Merhaba ben Hakan, Neşe'nin izini buldum. İstanbul' da ama şimdi Belgrad ormanlarındaki bir otelden sabah kaçmış. Şimdi nerede olduğunu bilmiyorum." dedim.
Ablası çok heyecanlandı. Yalvarır bir ses tonuyla adresini sordu.Söyledim ama artık orada yoktu.
"Belki... , Fatih'teki ablasına gitmeye çalışıyor. Ya da yoldadır." dedim.
"Şu ana kadar ablası aramadı. Demek ki oraya varamadı. Ya da üniversite arkadaşlarından birinde saklanıyor." dedi.
Onu bulursam, aramam için Fatih'teki ablasının telefon numarasını verdi. Şimdi yapacağım en akıllı iş onu bulmak için Üniversiteye gitmekti. Belki birinden izini bulurdum. En azından artık onların elinde değildi. Peki nasıl oldu da bu kadar olaysız ,direnmeden dediklerini yapmıştı?
Sanırım, bir tehdit ile istenilenleri yapıyordu. Başka bir şey aklıma gelmiyordu. Üniversiteye vardığımda ise onu sorabilecek belki hiç tanıdığım yoktu. Tunç yardımcı olabilirdi. Kaldığı evine gittim. Hava kararmıştı. Beni karşısında görünce halimden bir şeyler olduğunu hissetmişti.
Yine de gülümseyerek,: "Merhaba aşk kurbanı..." dedi.
Ona olanları anlattım.:
Yorumu ise sadece tek kelimeyle çaresizliğimi anlatıyordu.:
"Zor..." dedi. Ve düşünerek yavaş yavaş ağzından kelimeler çıkmaya başladı.:
"Plan yapmalıyız. Senin aklına ne çözüm geliyor?" dedi.
Benim ise şu an yapabileceğim hiç bir şey yoktu. Sık sık ablalarını arayıp , bilgi almaktan başka bir şey aklıma gelmiyordu.
Tunç birden yerinden fırladı.: "Gel! , dışarı çıkalım." dedi. Dolaşmaya başladık. Üniversite çevresinde olması zordu. Çünkü eski nişanlısı zaten burada okuyordu.
Tunç: "Otogara gitmiş olabilir." dedi. Hemen yola çıktık. Topkapı garında bütün otobüs terminalini dolaşmaya başladık.
Gişelere soruyorduk. Koca İstanbul' da kim onu tanıyabilirdi? Elimdeki tek fotoğrafını herkese gösteriyorduk. Hiç kimse onu görmediğini söylüyordu.
"Acaba uçak ile gitmiş olabilir mi?" diye sordum.
Tunç: "Uçak her saatte olmuyor. Tercih etmeyebilir. Yine de belki rötar yaparsa yakalayabiliriz." dedi.
O an aklıma babasının , Çiğli, hava alanında çalıştığı geldi.Birileri onu oradan gizlice kaçırabilirdi. Sonra kararımızı verdik. Birimiz otogarda kalacaktı. O burada kaldı. Ben ise Yeşilköy hava limanına gittim. Bekleme salonuna almadılar. Kapıda iç hatlara giden İzmir yolcularını kontrol ediyordum. Uçak kalkmıştı. Ama yeni bir İzmir seferi olacaktı. Saatlerce bekledim. Gişelere gidip , onun hakkında bilgi almaya çalıştım. Artık o bir sır olmuştu. Elimden nasılda kayıp gitmişti. Şimdi neredeydi? Ona kavuşmak arzum o kadar bir hal almıştı ki... tarif edilemez. Sadece yaşanır. İçimdeki aşk artık bana acı veriyordu. Neden bir türlü birbirimize ulaşamıyorduk? Bu talihsiz kader, ne zaman değişecekti? Uçaklar havalanıyordu. İniyordu.
Yaşam devam ediyordu. Ama bu benim için yeterli değildi. Hayat benim için artık o idi. Onun nefesi , varlığı yaşamam için gerekliydi. Artık kaybetmeye dayanamazdım. Kendimi hava limanına atıp bir uçağın altında kalmayı bir an düşündüm. Yapacağım çok basit idi. Şu tel örgünün üstünden atlayıp hızla bir uçağa koşmak belki bütün acılarımı bitirecekti. Kulağımdan sanki biri fısıldıyordu. 'Koş , bak uçak seni bekliyor. Ne bekliyorsun? koş...'
Emri dinledim. Sıçradım. Tel örgünün arasına parmaklarımı geçirdim. Bir hamle daha yapıp kendimi hava limanına sahasına bırakmam için hiç bir engel kalmamıştı. İçimden:'Elveda hayat, senin acına artık dayanamıyorum. Elveda...'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gerçek bir aşk
RomanceGerçek bir aşk hikayesidir. Olaylar yerler isimler değiştirilmemiştir. 1986 yılı hatıra defterinden alındığı için hikaye kahramanı 24 yaşındadır. Olaylar ve duygular yazarın o anki canlı duygularıdır. Romantik bir tarzda yazılmıştır. Sevgili ara...