Etrafa dağılmaya başladık ama silah kapan bir kaç kişi vardı. Onlardan biri değildim. Hedeflerinden kurtulmak için farklı noktalara koştuk. Arkamızdan silahımız var diye gelemiyorlardı,sadece ateş ediyorlardı. Karanlıkta hiç bir şey görünmüyordu, ne kadar çok mesafe alsak onlardan uzak olacaktık. Bu bizim için kaçırılmaz fırsat idi. Ama ayağımın ağrısı artmaya başladı, zira daha önce burkulmuştu; ve topallamaya başladım. Yanımda hiç bir tanıdık yoktu ve yakalanmamak için birbirimize ses vermiyorduk. En iyisi aksak yürüsem bile yola devam etmekti. Hiç bilmeden, nereye gittiğimi bilmeden gidiyordum.
Belki gün ışıyınca, bir köy görürdüm. Oraya sığınırdım. En kötüsü yine teröristlere denk gelirdim.
Gördüğüm mağara riskli yerdi, artık işim Allah'a kalmıştı. Tam aşkıma kavuşacak iken buralarda şehit düşmek olasılığı yüksekti. Arkadaşlar ne haldeydi? Bilmiyorum, tek avuntum kaçmış olmak ve bir daha ellerine düşmemek, bu kez kesin vururlardı. Oysa ona söz vermiştim. Bir daha ayrılık yok, diye ama kaderin kıskacı kaçınılmaz bir şey. Gece boyu yürümeye devam ediyordum,arkamdan bir ses gelmedikçe güvendeydim. Güneş doğduğunda daha dikkatli olmalıydım; bir köy bulmak tek hayalimdi. Ve İzmir'e yola devam etmek, ona kavuşmak demekti. Bu umutla güç buluyor, topal bir halde ayağımı sürterek gidiyordum. Uzaktan köpek sesleri gelmeye başladı, sanırım bir yerleşim yakınındaydım.
Hava yavaş yavaş aydınlanıyordu,hem iyi hem kötü olayı haber alan askeri birliklerin gelmesi kurtuluşum olacaktı. Ya da karın içinde yine uykuya dalar iken donup kalacaktım. Çok dayanıklı olmam avantajım idi. Şok mangasında sabaha kadar uyumayıp askerleri uyardığım için bu konuda tecrübeliydim. Aşkıma kavuşmak için tek yol, yorgunluğa teslim olmayıp devamlı ilerlemekti. Ayağım şişmişti, bu bana acı veriyordu ama o hayallerime engel olamazdı. Durmak demek yine kaybetmek, yine hüzün yine ayrılıktı.
Bu dağlar tekin yerler değildi,hainlerin yaşam sürdüğü gizli mağaraların olduğu bir bölgeydi. Düz alanda bir köy bulmak için yürümeye devam etmeliydim. Sis vardı ve görüş mesafemi daraltıyordu.İçime bir korku düştü, altıncı hissim kötü bir şeyler olacağını hissettiriyordu.
Ve soğuk bir ses arkamda durmama neden oldu.
"Dur!, yoksa ateş ederim."
Biraz sonra ikinci ses:" Elini havaya kaldır!" dedi.
'Sanırım burası haydut kaynıyor ya da bizi çevirenlere yakalandım'. diye düşündüm.
Üçüncü ses geldi: "Arkana bakmadan yürümeye devam et!"
Başıma artık neler geleceğini kestiremiyordum. Dediklerini yapmaktan başka çarem yoktu aralarında anlamadığım bir şeyler konuşuyorlardı. Kaç kişi olduklarını anlayamadım. İnşallah amaçları öldürmek değildir. Uzun bir yürüyüşten sonra,:
"Bize yavaş yavaş dön" dedi içlerinden birisi, ve karşımda iki kadın üç erkek haydut vardı.
Silahlı , bol şalvar gibi kıyafetleri cansız yeşil bir renkteydi. Kimlikleri ve amaçları iyi olmayan bu tiplerin görüntülerini daha önce gazetelerde ve televizyonda görmüştüm.
"Burada ne arıyorsun? Sen gece çevrilen araçtan mı kaçtın?
"Kimliğim yok, öğretmenim." dedim.
"Hangi köyde" diye sordular.
"Patnos"
"Burada ne işin var?"
"Endemik bölgeye özgü bitki örtüsünü inceliyorum."
"Karların içinden onları nasıl bulacaksın?" Endemik ne demek?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gerçek bir aşk
RomanceGerçek bir aşk hikayesidir. Olaylar yerler isimler değiştirilmemiştir. 1986 yılı hatıra defterinden alındığı için hikaye kahramanı 24 yaşındadır. Olaylar ve duygular yazarın o anki canlı duygularıdır. Romantik bir tarzda yazılmıştır. Sevgili ara...