Yukarıdan bana bakan bir sürü baş merakla tepkimi ölçüyorlar.:
"Bir şeyin yok değil mi?"
"Yok dedim" , tutup ayağa kaldırdılar. Arkam tozdan beyaz un çuvalı gibi olmuştu.
"Geçmiş olsun"
"Bir şeyi yok sağlam" diyen insanlar etrafıma toplanmıştı. Çok utanmıştım. O ise otobüs içindeydi. Ve benim olduğumdan haberi yoktu. Beni böyle rezil bir halde görmesini istemezdim.
Otobüs hareket etti. Ben ise en yakın bankta oturup kendime gelmeye çalıştım. Tunç ise ortalıkta yoktu. Sanırım o otobüs içinde sıkışıp kalmıştı. En azından birimiz onların peşindeydi.
Fatih' e gitmek için daha boş bir otobüse bindim. Şimdi anılarımın olduğu semt beni hüzünlendirdi. Her yerinde bir anım vardı. Oturduğumuz apartman, okuduğum okulları ziyaret ediyordum. İskender paşa ilk okulu ve Fatih Vatan lisesi ve masum aşkım aslında her şey geride beni bırakmıştı. Yaşananlar bitmişti. Şimdi buradan uzaktaydım. Buraya tekrar dönüşüm çaresiz bir aşkın yakalanması umuduydu. kader çizilmişti. Yollar ayrılmıştı. Son bir kez kaderi zorluyordum. Belki, işte her şey bir ışık bulmak içindi. Bakalım bu macera beni nereye götürecekti. O gün hep dolaştım. Fatih belediyesi etrafında çünkü eniştesi orada çalışıyordu. Civarda yeşil bir murat araba aradım. Ve buldum. Plakası onlarındı. Bekleyecektim. Mesainin bitmesini sabırsızlıkla bekledim. Hava kararmaya başlamıştı. Otomobilin önünde dört kişi vardı. Şoför sanırım eniştesiydi. Hemen etrafıma baktım. Islık çaldım. Geçen bir taksi durdu.
"Şu yeşil arabayı takip edin , lütfen..." dedim. Eski oturduğumuz mahalleye gidiyorlardı. Oysa yedi yıl önce ne kadar yakınmışım onlara ama nasıl bir kader ki tanışmak İzmir Karşıyaka'da nasip oldu. Kalbim küt küt heyecanla atmaya başladı. Bu sokak ilk aşkımın oturduğu Öksüz sokaktı. Tarihi Osmanlı çeşmesinin yanında otomobil durdu. İndiler. İnanılmaz bir tesadüf ve güral apartmanına girdiler. Allah ben sınıyor mu? diye düşündüm. 1976 yılında ilk aşkım buradan taşınıp Bahçelievler'e göçmüştü.
Diğer arkadaşları çeşitli duraklarda inmişti. Ve iri yarı kumral adam zili çaldı. Ve pencereye ablası çıktı. Hemen arkasında o vardı. Başı açıktı. Sarışınlığı fark ediliyordu. Aynı apartmanın bir üst dairesinde olmaları çok ilginçti. Anılarım depreşti. Aşk İstanbul'da bir başkadır.
Şimdi ne yapacaktım.? Hafta sonu ablasında olması dolayısıyla tek başına dışarı çıkma olasılığı vardı. En azından her gün ekmek ya da gazete alabilirdi. Üstelik bizim oturduğumuz eski apartman bir arkalarında cadde idi. Bu büyük bir şanstı. Onu görmek için devamlı apartmanlarının önünden gidip geliyordum. Her yerde eski sınıf arkadaşlarım vardı. Bazen yolda karşılaşıyorduk. Kimi görürsem sohbeti uzun tutup onları gözetliyordum. Arkadaşlarımdan biri:
"Sen şehla oldun galiba , gözlerin kayıyor." dedi. Demek ki aşırı gözüm oraya kayıyordu.
Sabahattin , sevdiğim zeki bir arkadaşımdı. Bana hoşuma giden bir öneride bulundu.:
"Kesmen gereken bir kız var ise göz kulak olurum, senin için..." dedi.
Ve ona her şeyi anlattım."
"Bizim apartmanın arka tarafındaki odamın penceresinden burası çok rahat görünür" dedi. Ve devam etti:
"Bize gel oturup odamda çay içer. Sohbet ederiz." dedi. Doğrusu yorgundum. Ve çay için hayır denilemezdi.
Sabahattin ile dertleştik. Eski günleri konuştuk. Vardığımız ortak sonuç tanıdığımız hiç kimse aşkına ulaşamıyordu. Aşk bize çok uzaktı. Kovaladıkça kaçıyordu. Aynen bahar kelebekleri gibi çok az yaşıyor. Ölüyordu. Onu tekrar diriltmek için Hazreti İsa gibi diriltme yeteneğine sahip olmak gerekiyordu. Hava kararmaya başladı. Umutlarımda loş ışıkta kör olmuştu.
Bir kız kapıda göründü. Sabahattin dürbün vermişti. Evet tesettürlü oydu. Birden yerimden fırlayıp koşar adımlarla merdivenleri indim. Eğer bakkala gitmiyorsa kesin Halıcılar caddesine çıkacaktı. Bakkalların bir bir içine baktım. Yoktu. Tarihi bir fırsat yakalamıştım. Önüne geçecektim. Bütün aşkımı itiraf edecektim. Onu unutamadığımı ve asla vazgeçmeyeceğimi söyleyecektim.
Ana caddeye çıktım. Yukarı çıkmaya başladım. Görgülü pastahanesi önünden geçer iken içeri baktığımda onu gördüm. Dayanılmaz bir heyecan baskısıyla yerimde duramıyordum.
Düşündüm ve en iyisi onu kapıda beklemekti. Bakalım nasıl bir tepki verecekti? Sol istikamete dönecekti. Zira ablası orada oturuyordu. Alış verişini bitirip çıkmasını bekliyordum. Artık her şey belli olacaktı. Kim bilir beni görünce ne kadar şaşıracaktı. Yine her zaman hiç yüzünden eksik etmediği gülümsemesi ile mi karşılayacaktı. Yoksa hiç tanımamış gibi yanımdan geçip gidecekti Belki sadece bir kaç saniye bakıp biraz şaşıracak ve dudak bükmeyle çekip gidecekti. Bir sürü senaryo gözümün önünden geçip gidiyordu. Bildiğim içimden hiç gitmeyen aşk acısıydı.
Bir türlü çıkmıyordu. Bu nasıl bir alış veriş idi. Sanki bütün pastaları almıştı. Bu benim gibi zavallı kara sevda hastasına yapılır mıydı. Dükkandan çıkan tek tek müşterilerde onun yüzünü arıyordum. Artık her yüz benim için Neşe idi. O çaresiz aşkımdı. Şu ana kadar beni fark etmemişti. Şimdi ise şok olacaktı. İşte o ilk bakışlar çok önemliydi. Bütün düşüncelerini eğer saklıyorsa gizemli aşkını gözlerinden okuyabilirdim. Orada sanki bir ömür tükettim. Evet alış veriş bitti. Paketi aldı. Ödemeyi yaptı. Hemen biraz geri çekilip kaldırımın ortasında karşılaşmayı bekliyordum. Şimdi kapıdaydı. Elindeki paketlere bakıyordu. Sonra bir kaç adım attı. Ve başını kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gerçek bir aşk
RomanceGerçek bir aşk hikayesidir. Olaylar yerler isimler değiştirilmemiştir. 1986 yılı hatıra defterinden alındığı için hikaye kahramanı 24 yaşındadır. Olaylar ve duygular yazarın o anki canlı duygularıdır. Romantik bir tarzda yazılmıştır. Sevgili ara...