Gerçek bir aşk hikayesi Bölüm 25

52 10 21
                                    

Kafeterya girişinde ablasını endişeli bir yüz ifadesiyle fark ettim. Hemen  Yanıma geldi.:

Heyecanla sordu:

"Neşe nerede? Biliyor musun?"

"Bugün burada buluşacaktık."

Ablası şimdi kaygısının gerçek olduğunu anlamış olacak ki...:

"Aman Allah'ı nerede bu kız?"

Şimdi korku ve şüphe benim  içimi sardı. Ve bu kez ben ablasına sordum:

"Ne zamandır ortalıkta yok?"

"Sabahtan beri sanırım. Kapısını çaldığımda uyuyor sandım . Açtığımda olmadığını gördüm."

Ablası korku dolu gözleri ile çığlık attı.:

"Kaçırdılar!, eski nişanlısı zaten tehdit etmişti bizi..."

Ağlamaya başladı. Panik halindeyken konuşamaz duruma gelirdim. Ve öylece hareketsiz kaldım.

Bir kaç dakika sonra kendimi toparladım. O an aklımdan geçenler için bir hafıza deposu olsa yetmezdi. Sığmazdı.:

"Siz eve gidin, ben burada onu bekleyeceğim. Belki gecikti." dedim.  

Ablası taksiye binip gitti. Sandalyeye yığılıp kaldım. Her şey ne kadar güzel gidiyordu. O bana dönmüştü. Seviyordu. Yeniden onu kaybetmiştim. Ne durumda olduğunu bilmeden, çaresiz elim kolum bağlı kalmıştım. 

Zaman geçiyordu. Garson başıma dikeldi. Ve sordu:

"Bir şey içer misiniz?"

Ona manasız bakıp yutkundum.:

"Biraz sonra  o gelecek ... geldiğinde sipariş vereceğiz." dedim.

Söylediğime tam inanmıyordum. Belki teselli buluyordum.  O gelecekti. Biraz sonra yanıma oturup beni sevdiğini söyleyecekti. Kesin gelecekti.

Telefon açıp belki son durumu öğrenebilirdim. Ve öyle yaptım.:

Ablası açtı.:  " Yatağın yanına düşmüş bir not bulduk...  " dedi.

Hıçkırık ile sesi kesildi. Ve sonra devam etti.:

"Beni merak etmeyin, nişanlıma gidiyorum. Arayacağım."

O son sözler ile Dünyam yıkıldı. Gözlerim karardı. Ahize elimden düştü.:

"Yanımdaki insanların  bana tuhaf baktıklarını görüyordum.  Bir şeyler söylüyorlardı. Bardak uzattılar. Koşarak oradan çıktım. Çılgın gibiydim.:

"İstanbul'a gitmeliyim!" diye bağırdım. Tren istasyonuna doğru hızlı adımlarla gidiyordum. Bir çok insan bana seslendi. Hiç birine yanıt vermedim. Şimdi o işte vagon penceresindeydi. Bana el sallıyordu. :

"Seslendi.: 'Koş tren kaçıyor yetiş!"  diyordu. Elini bana uzattı.  Düdük çaldı. Tren hareket etti. 

Kalabalık insanlara çarpa çarpa koşup elini yakalamaya çalışıyordum. Daha hızlandım . Yetişemiyordum, gidiyordu. Gittikçe daha uzaklaşıyordu. Ve düştüm. Acı içinde kalktım. Dizlerim kanıyordu.  Topallayarak koşmaya devam ettim. Ama tren beni geride bıraktı. Ve o sadece  el sallıyordu.  Gittikçe gözden kayboldu.

Nefes nefese bir banka oturdum. O beni bırakıp gitmişti. Ben yine ona ulaşamadım. Diğer trenin gelmesini bekleyecektim.

Yanımdan geçen insanların sesleri kulağımda çınlıyordu..

"Ah zavallı genç yaşta aklını yitirmiş."

Bir başkası: "Bu genç, işte o biraz önce vagonun penceresine elini uzatıp koşandı. Çıldırmış olmalı..."

Neler yapıyordum?  Serap mı görüyordum? Bu insanlar neler söylüyordu? Halimden utanç duymaya başladım. Kendimi toplayıp , İstanbul'a gitmem şart idi. Sonra gelen trene binip, Çınarlı'ya vardım.  İlk hareket edecek İstanbul otobüsünü öğrendim. Bilet aldım.  

Susurluk molasında otobüsten inip biraz temiz hava aldım. Bir sandviç ve ayran ile uzun süren açlık perhizini bozdum.  Sonra otobüste koltuğuma geçip akan göz yaşlarımı engellemek için gözümü kapattım. Ama nafile onlar kontrolsüz akıp gidiyordu. Aynı kaderin sürüklediği gibi beni dinlemiyordu. Hiç gözümü açmamaya karar verdim. Belki akacak yol bulamazlardı.:

Sabah oldu. Topkapı  garajına girdik. İndim. ilk önce, üniversiteye gitmek en doğrusu diye düşündüm. Belki bir arkadaşını görürdüm. Haber alırdım. Gözüm kafeteryaları tarıyordu.

En iyi gözlem yapabileceğim bir masaya oturdum. Yanıma bir grup genç oturdu.:

"İçlerinden biri konuşmasında  Neşe  adını konuşunca kulak kabarttım. Artık pür dikkat kesilip her sözünü dinliyordum.

"Duydunuz mu arkadaşlar? Neşe nişanlısı ile yine barışmış..."

Yanındaki kız ise bir kah kaha attı. Ve canımı yakan o sözleri sarf etti.:

"Hani o, İzmir'e  gidip eski aşığına dönecekti."

Diğer kız ise söze atıldı.:

"Beni dün telefonla aradı. Ne yapacağım onunla çulsuz oğlanın teki... Daha üniversiteyi bitirecek de, askerlik yapacak, oh yavrum oh...  Benim bekleyecek zamanım yok demiş..."

Kızlardan biri yine merakla masadaki arkadaşlarına sordu.:

"Nişanlısı ile kesin barıştılar mı?"

Bu kez erkek olan sohbete katıldı. Ve bitirici final konuşmasını yaptı.:

"Evet barışmışlar. Baksana zaten görmüyor musunuz. El ele tutuşmuş buraya doğru geliyorlar. El sallayın yanımıza gelsinler. Görmediler bizi..."

İşaret ettiği yöne baktım. Ve korkunç gerçek şimdi yavaş yavaş bana doğru yürüyordu.

Hayır olamazdı. Bana bunu yapamazdı. Benimle böyle nasıl oynardı. El sallıyordu. Bu nasıl bir gülümseme , ne kadar sevinçli görünüyor. Bu kız çift karakter mi taşıyor?. Utanmadan bana bakıyor. Sanki aramızda hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu.

"Yeter artık!" diye bağırdım.

Alaycı bir yüz ifadesiyle dudak büktü. Küçümser bakışlarla baktı. Ve beni katil edecek bir söz söyledi.:

"Hayret! sen ne arıyorsun burada?  " dedi. Ve elini tuttuğu nişanlısının elini havaya kaldırıp:

"Görüyorsun işte barıştık. Peşimi bırak, bir daha yoluma çıkma" diye sert bir ses ile aşağıladı.

Nasıl bu kadar acımasız olabilirdi?  

"Hayır!,  bu kadar zalim olamazsın..."

Bana nispet yapar gibi hiç gözlerini ayırmadan, nişanlısının yanağına bir buse kondurdu. Ve yine acı  konuşmasına devam etti.:

"Bizi rahatsız etme! Yeter artık bıktım askıntı olmandan , hayatımdan çekil git!"





gerçek bir aşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin