bu ve bundan sonraki bölümlerde artık her şey çok hızlı ilerleyecek ne demiş captain marvel try to cath up hadi bakim
(okuyucular: ne diyo bu amk)
Size yaşadığımız ilçeyle ilgili bir şeyler söyleyeceğim. O kadar küçük bir bölge ki, bölgede sadece iki okul bulunmakta. Bir tanesinin hem orta okul, hem lise kampüsü bulunmakta iken diğerinin sadece lise kampüsü bulunmakta. Yani eğer bir çocuğunuz olursa, eğitim açısından en sıkıntı çekeceğiniz yer bizim ilçedir. Gezilere giderken hep saatlik yollar aşmak zorunda kalırız çünkü yaşadığımız ilçenin sınırları içinde deniz yok; ve havalimanı da yok. Tek ulaşım aracı araba. Liseyi bitirdiğinizde üniversite için elbet bu ilçeden ayrılmanız gerekir, isteseniz de istemeseniz de; Çünkü burada üniversite yok. Böylesine küçük bir ilçe de geziden sonra ne olur derseniz, size onu da açıklayayım. Bir parti.
İlçemizdeki gençler çok sık yapmayı tercih etmese de evet, burda da parti yapılır. Özellikle her geziden sonra, katılanlara özel. Kim olduğunuz ya da yaşınız çok önemli değildir. Ne de olsa partide kimse sizi incelemez, herkes kendi derdindedir.
Yine bir çember oluşmuştu ve yine oturuyorduk. Her şey başa sarmış gibiydi, tek fark bu sefer daha çok kişiydik. Tanıdık tanımadık pek çok yüz vardı. Sadie gülümsedi. "Pekala... günün oyunu Blow It Up." Herkesin gözünde bir ışıltı vardı ve birisi ıslık bile çaldı.
Kaşlarımı çattım. "Ve çevirisi ne?"
Sadie gözlerini kalabalıktan çekti ve bana döndü. "Beni herkesin önünde utandırıyorsun," dedi. "Şu şişeyi görüyor musun?" önümüzdeki şişeyi gösterdi ve bir an şişe çevirmece diyecek diye korkmuştum. "Ucu kime gelirse, o kişi, diğer kişi hakkında bir tahmin yapıyor. Çember içindekiler ona katılıyorum ya da katılmıyorum diye cevap veriyor. Diğer kişi doğru cevap neyse onu söylüyor- doğru tahmin etmeyen taraf içki içiyor. Sona kim ayık kalırsa, o kazanır," gülümsedi. Sadie bu tür oyunlar oynamayı hep çok sevmişti. Oyunlarda bir numaraydı ve her zaman kazanan taraf olurdu. Bir kez kaybettiğine şahit olmamıştım. Kafamı olumlu salladım. Sadie şişeyi tuttu ve çevirdi.
Noah ve tanımadığım bir çocuk. Muhtemelen bizden üst sınıf. Sırıttı. "Tahmin ediyorum ki... daha önce hiç birisiyle çıkmadın."
Ortalığı sessizlik ele geçirmişti. Noah için ne kadar küçük düşürücüydü... Çemberden sırayla sesler çıkmaya başladı. Sadie, Wyatt, Sophia ve bir kaç kişi katılıyorum derken, ben, Finn ve Jaeden gibi bir kısım katılmıyorum demişti. Noah'ın düşmüş suratı aniden şenlendi sanki, sırıttı ve çocuğa döndü. "Sanırım ilk bardağını içiyorsun."
Katılıyorum diyenler bardaklarını doldurup içtikten sonra Noah şişeyi çevirdi.
Wyatt ve Finn. Mükemmel ikili. Wyatt Finn'e baktı. "Tahmin ediyorum ki... hiç bir sınavdan tam puan almadın."
Wyatt ve Finn hiç bir sınıfı aynı paylaşmıyorlardı, her ne kadar iyi arkadaş olsalar da aldıkları dersler tamamen farklıydı. Wyatt daha çok sanat dersleri alırken Finn sayısal dersler alıyordu. Çemberden bir kısım katılmıyorum dedi; Sadie, ben ve Sophia gibi. Kalan kısım ise geri kalanlardı. Finn sırıttı. "Katılmayanlar için üzgünüm."
Kalabalıktan oflama sesleri gelmişti. Ben ise direk bardağımdaki içkiyi içtim. Ekşiydi, fazlasıyla. Finn şişeyi çevirdi;
Gaten ve bir kız. Kız arkadaşıyla fısıldaştı ve Gaten'a döndü. "Eminim daha önce hiç sigara içmedin," güldü. Bu her ne kadar Gaten için küçük düşürücü bile olsa herkes gibi buna katılmak zorundaydım. Bunu Gaten'ın yüzüne bakarak bile söyleyebilirdiniz. Tek bir kişi bile katılmıyorum dememişti ve bu Gaten'ı güldürmüştü. Başkası olsa üzülebilirdi. "Bu sefer kurtardınız," dedi. Gaten şişeyi çevirdi.
Jaeden ve Sophia. Jaeden sırıttı ve Noah'a göz ucuyla baktı. Sophia'ya döndü. "Tahmin ediyorum ki... hiç kendinden küçük yaşta biriyle çıkmak istememişsindir."
Sophia'nın yüzü düşmüştü, çünkü bunun cevabı burdaki birkaç kişi tarafından biliniyordu. Noah'a çıkma teklifi etmişti ne de olsa. Çoğu kişi katılıyorum dese de (tanımadığımız bir kaç kişi gibi) biz tamamıyla katılmıyorum demiştik. Sophia alev alan gözlerle Jaeden'a bakıyordu. "Katılmıyorum diyenler içmiyor."
Ortalıktan tek bir çıtırtı bile duyulmamıştı, çoğu kişi içkisini içmişti ve oyun devam ediyordu. Sophia çevirdi.
Sadie ve Finn. Finn gülümsemiyordu ama Sadie tam tersine, mutluluktan ağlayacak gibiydi. "Tahmin ediyorum ki... beni özlüyorsun," dedi Sadie. Ortalık sessizdi, tanımadıklarımızdan biri "Bu çocuk oyunu değil!" demişti sadece. Bir kaç kişi katılıyorum demişti, ben de katılıyorum diyenlerdendim, katılmıyorum diyenler tamamıyla tanımadığımız kişilerdendi. Finn yere baktı.
Lütfen düşündüğüm şeyi söyleme.
"Katılmıyorum diyenleri tebrik ediyorum," dedi. Sadie omuz silkti kendince. Ama yine ağlayacak gibiydi. Katılanlar olarak içkimizden içtik.
Şişe çevrildi, Sadie ve ben. Birbirimize baktık. Muhtemelen Finn'in dediği şeyin acısı benden çıkacaktı ve buna hazır değildim. Sadie sırıttı. "Tahmin ediyorum ki... hala bakiresindir."
Kalabalıktan "Ooo" gibi sesler gelmişti. Yutkundum. Herkes katılıyorum demişti.
Finn hariç.
Cevap için bana döndüklerinde omuz silktim. "Bakire değilim."
Sadie kaşlarını çattı, Finn ise rahatlıkla gülümsüyordu. Kazandığı için mutlu gibiydi. Her şey normal ilerliyordu. Sadie "Yalan söylüyorsun," diyene kadar.
Gözlerimi kıstım. "Anlamadım?"
"Öyle bir şey olsa bilirdim," Sadie dalga geçer gibi güldü. "Ayrıca baban anneni aldattığından ve onu uçuruma sürüklediğinden beri böyle bir şey yaşamayacağını kendin söylüyordun."
İşte bu.
Burada sabrım taşmıştı işte.
Sadie'yi saçlarından sürükleyip yerlerde gezdirmemek için bir sebebim yoktu artık. Yutkundum. Çoğu kişinin ağzı açılmıştı, bazılarının fısıldaşmalarını duyabiliyordum.
"En azından ben sevgilim varken arka bahçede arkadaş dediklerimle öpüşmüyorum," ağzımdan çıkanı sonradan fark etmiştim. Herkes şimdi Finn ve Sadie'ye bakıyordu. Finn kaşlarını çattı ve ayaklandı. "Doğru mu bu Sadie?"
Sadie'nin gözleri doluydu ve bir şey diyemiyordu. Dudakları titriyordu. Alnından süzülen ter damlasını görebiliyordum. Finn kafasını salladı ve hızla odadan çıktı. Wyatt, Gaten ve Sophia onu takip etmişlerdi. Sadie ayaklandı ve bana baktı. Gözlerimin içine bakıyordu. "Senden nefret ediyorum."
Sanki bunu yıllardır söylemek istiyordu- ilk kez onu böylesine gözlerimin içine bakarken yakalamıştım. Ellerim hafiften titremeye başlamıştı. Sadie önünde duran içki dolu bardağa ayağıyla vurdu ve koşarak odadan çıktı. Jaeden ve Noah'ta bana sinirle bakıyorlardı. Onları da ifşa etmiştim. Noah direk Sadie'yi takip ederken Jaeden benim önümde durdu. "Sadie senin hakkında çok haklıymış."
O da odadan çıktı. Diğerleri de teker teker çıkıyorlardı. Yine bir başımaydım. Ve sanırım sonum böyle olacaktı. Yalnız.
Yalnız ölecektim.
