İşler farklı olsaydı her şey nasıl olurdu diye düşünüyorum. Son günlerde tek düşündüğüm bu. Ve bu ihanet gibi hissettiriyor. Sanki o günlere geri dönmek istiyormuşum gibi.
Sadie, Noah, Jaeden ve ben. İlgi odağı olduğum söylenemezdi- ama arkadaşlarım vardı ve beni koruyorlardı. Okulda yalnız değildim.
Sadie benim ilk arkadaşımdı. Nasıl tanıştığımızı hatırladıkça gülesim geliyor aslında. Onu ilk tanıdığımda, tanıdığım en kusursuz insanın Sadie olduğunu düşünmüştüm. Bu yüzden insanların neden hep onu tercih ettiğini pek sorgulama gereği duymadım. Ya da buna sinirlenmedim. Belki de çocuk olduğum içindi, ama çocukken kesinlikle rol modelim Sadie idi.
Tuvalette aynada kendine bakmak normaldir, değil mi? İnsanlar kendini incelediğini düşünür. Garipsemezler.
Ben kendimi inceliyordum ve kendimi garipsiyordum. Veli toplantısına kimse katılamayan kızdım ben. Ya da her gün yemekhanede tek başına oturan kız. Bazıları beni 20 yaşında görünen kız olarak bile çağırıyorlardı.
Ben tuvalette ağlamak üzereyken, kabinlerden biri açıldı ve çok iyi tanımadığım bir kız çıktı. Kızın saçları çok hoştu- sarışındı ve örgü yapmıştı. Gülümsedi. "Merhaba."
Gülümsedim. "Merhaba."
Elini yıkadı ve dudağına rujunu sürdü. Ben hala kendime bakıyor, içten içe kendimle tartışıyordum.
"İyi misin tatlım?" Bana döndü. Kafamı olumlu salladım.
"Bu arada... sivilcen çıkıyor," yüzüme dokunduğunda irkilerek geriledim. Güldü. "Korkuyor gibisin."
"Dokunma," dedim sadece. Niyeti iyi mi kötü mü anlamamıştım hala.
Dudağıma az önce, aynada kendimi süzmeye/sorgulamaya başlamadan önce sürdüğüm ruju eliyle dağıttığında ne yapacağımı şaşırmış, donakalmıştım.
"Senin gibilerle uğraşırken çok eğleniyorum. Çok sessizsiniz.""Ve sende çok sinir bozucusun, Hayley," diğer kabinden kızıl saçlı bir kız çıkmıştı. Bu kızı tanımayan yoktu sanırım- herkesin hakkında konuştuğu Sadie idi bu. "Kızı rahat bırakmaya ve kendi işlerinle uğraşmaya ne dersin?"
Adının Hayley olduğunu öğrendiğim kız Sadie'ye çirkin, kinli bakışlar attı ve tuvaletten çıktı. Sadie hiç bir şey olmmaış gibi ellerini yıkadı ve ellerini peçeteyle sildi. Biraz daha peçete alıp bana uzattı. "Sanırım rujunu tazelemek istersin."
Gülümsedim ve peçeteyi aldım. Sessizlikle dudağımı ve çevresini temizledim. Rujumu açtım, oldukça eski bir modeldi. Sadie durdurdu. "Bekle," dedi ve kendi rujunu uzattı. "Bu sana çok yakışır. Neden denemiyorsun tatlım?"
"Şey..." dedim çekinerek. "Emin misin?"
Güldü. "Alt üstü bir ruj. Al şunu."
Rujunu aldım ve dudağıma sürdüm. Saçlarımı arkama attı ve elini omzuma koydu. "Demiştim. Çok güzel durdu." Ellerini uzattı. "Ben Sadie."
"Biliyorum," sevinçten kahkaha atmamak için resmen durduğum yerde çarpılıyordum. "B-ben Millie."
Uzattığı eli sıktığımda ilk kez bu hissi hissetmiştim.
Finn ile el eleydik ve okuldan içeri yürümek üzereydik. Az sonra ne tür bir kaos çıkacaktı tahmin bile edemiyordum. Sadie'nin bana yaptığı berbattı, fazlasıyla berbattı. Ama lise hayatımda onsuz hatırladığım anıların hepsi zorbalık ve yalnızlıkla doluydu.
Onu incitmek istemiyordum. Asla.
Ama o beni incitmişti.
Finn'in bana baktığını dakikalar sonra fark ettim. Ona döndüm.
"Bunu yapmak istemiyor musun?" Finn sordu."Ondan değil.." yutkundum. "Sadece... Sadie'yi umursuyorum."
"Sadie buna alışacak. Alışmak zorunda, Millie." Finn tuttuğu elimi biraz daha sıktı. "Onun için çok fedakarlık yaptın. O senin gerçekten arkadaşınsa, o da senin için yapacaktır."
