Kızdım Kendime

5 0 0
                                    

* Kendi içimde küçük bir tartışma!

... Sonra insanları sevmeyi bıraktım. Dünyayı sevmeye başladım. Dünyayı sevince otomatik olarak bütün insanları da seviyordum. Yine de bazı sorular aklımı kurcalıyordu. Sen bu dünyadan değil miydin yoksa? Nasıl oluyordu da herkesi severken seni ayrı seviyordum? Unuttuklarım, vazgeçtiklerim, kaybettiklerim de bu dünyaya dahilken, sen nasıl başka bir gezegenin tek yabancısı gibi, bu dünyadan değilmişçesine kök salmıştın içime ve beni ele geçirmeyi başarmıştın? Koskoca dünyada o kadar yer, o kadar insan, o kadar zihin ve o kadar kalp varken... Neden ben? Anlamaya çalıştıkça farkettim ki her sorunun cevabı kendi içinde, sorunun çözümü ise içimdeki sendeydi. Fakat tek sorun bu değildi. Çünkü sen yoktun ve denklem kurulamıyor, bir de üstüne dengem de kayboluyordu.

Dengemi yitirdikçe dünyanın en büyük suçunu işlemişim de sadece bir ben biliyormuşum gibi hissediyordum. Anlatsam, önce ellerime, sonra da dilime kelepçe vurulacakmış duygusu beni öylece yerle bir ediyordu. Hani sokaktan geçen birisine anlatsam ne olurdu ki? Hiç tanımadığım birine, bir yabancıya mesela? Hoş derdim neydi? Kendime kızdım sonra. Birinin bilmesi neyi değiştirecekti? Beni anlayıp bana çözümü mü gösterecekti yada sırtımı sıvazlayıp, dert etme zamana bırak, zamanla geçer mi diyecekti? "Aptal kafa ne bekliyordun ki?" dedikten sonra anladım ki tek başınalığın en kötü yanı bazen iyi şeyler duymaya ihtiyaç duyduğunda bunu kendi kendine söyleyememek. İnsan ne kadar pesimist olursa olsun kendine dürüst olmaktan asla kaçamıyormuş.
Kısacası arada da olsa insanı en mutlu eden gerçeklerin yancısı yalanlardır ve herkes söyler. Kimi zaman söylemek gerektiği için, kimi zaman duymak istediğimiz için.

Öyle işte. Ben de inanmak istiyordum yalanlara. Ama düşün nasıl bir yalnızlık ki yalanların tükeniyor, yalanları bile terkediyormuş insanı. Yaşarken, birilerinin yanıbaşında unutulmak gibi birşeydi bu. Hem de hala nefes alırken. Hani şarkıda diyordu "Ne bir ses, ne de haber gelmiyor artık senden". Şarkıdaki "Seni" bırak ben bile kendime ses etmekten korkar hale gelmiştim. Nasıl karanlık bir sessizlikti bu. Ne garip bir durum. Zira öyle bir durum ki; kendi içinde, zihninin tam orta yerinde bir kıraathane işletiyormuşsun farz et. Her yer ben, her yer ben, her yer... Çayını karıştırırken bardakta sağa sola vuran kaşık sesleri, rabarbalar arasında allak bullak devam eden bir muhabbet, göz gözü görmeyen bir duman içinde umutlarını ararken düşüncelerine mukayyet olmak ve bunu aslında loş ışıklı gece lambasının aydınlattığı boş odanda yapmak. Tam bir delilik değil de neydi şimdi bu? Değil! "Sen delirmedin, sadece odanda yalnızsın. Anla artık bunu." diye kızdım kendime...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 08, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Karanfil Çıkmazı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin