Erva'dan...
Sabah kulağımı dolduran ezanla yavaşca gözlerimi araladım. Gözlerimi ovuşturup yatakta doğruldum ve ezanı dinlemeye koyuldum. Gerçekten çok huzur verici bir sesdi. İnsanı mesh ediyordu.. Bu sabahda ezanı Mustafa okuyordu. Sesi gerçekten güzeldi. Ezanı çok güzel okuyordu. Ezan bitince yatağımdan hızla kalktım ve abdestimi aldım. Yatağımın karşısında duran sandalyemin üstünden feracemi aldım ve üzerime giydim. Başörtümü de takıp Rabbül Alemin'in huzurunda durdum. Bu gerçekten çok huzur vericiydi. İnsanın 5 vakit 15 dakika boyunca Rabbi ile buluşması ne kadar güzel bir şeydi. 15 dakika bitmesin, saatlerce, günlerce sürsün isterdim. Gerçekten çok huzurla dolmuştum. Namazımı bitirip ellerimi semaya doğru kaldırıp duamı yaptım ve ayağa kalkarak seccademi yerden aldım ve katlayıp yerine koydum. Saat 5:10 du. Güzel bir haftasonunun ardından yine okul gelip çatmıştı. Ders 8:30 da başlıyordu. Uyusam mı diye geçirdim içimden. Bu fikrin uygun olduğunu anladım ve feracemle başörtümü çıkartıp yatağıma uzandım. Aslında okulumu seviyordum. Ortamı seviyordum. Lisede iken hayal ettiğim ortam gibi değildi ama üniversite ortamının da ayrı bir havası vardı. Bu düşüncelere dalıp gitmiştim ve gözlerimin ağırlaştığını fark ettim ve kendimi uykuya teslim ettim.
🍃🍃🍃🍃🍃🍃
"Erva!" annemin sesiyle gözlerimi aralamıştım.
"Erva kızım hadi saat 8. Okula geç kalacaksın. Daha kalkıp kahvaltı edeceksin. Aşağıdan bağırıp duruyorum,duymuyorsun. Bende yukarı çıkayım dedim."
"Tamam sultanım iniyorum hemen." annem odadan çıkmıştı. Yatağımdan doğrulup ayağa kalktım ve lavaboya yüzümü yıkamak için girdim. Kendime aynada baktığımda saçlarımın elektrik çarpmış gibi olduğunu gördüm. Bu da hafif tebessüm etmeme sebep olmuştu. Elimi yüzümü yıkayıp odama geri geldim ve feracemle başörtümü taktım. Kendimi aynada şöyle bir süzdüm. Evet olmuştu. Aşağıya kahvaltıya indim. Ama telefonuma baktığımda saat 8:15 i gösteriyordu. İnanamıyorum yine mi geç kalacaktım? İlk ders uygarlık tarihiydi ve bu hocanın bana bir şekilde garazi vardı. Ya da ben böyle düşünüyordum. Geç kalanları derse almıyordu. Ama yine de sınıfa girip şansımı denemeliydim. Okulun kapısının önüne hızlı adımlarla geldim ve sınıfa doğru yürüdüm. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde herkesin gözü üzerimde idi. Bundan biraz rahatsız olmuştum. Sınıftakilere bakmadan hocaya durumumu izah etmeye çalıştım.
"Hocam ben çok özür dilerim. Geç kaldığım için. Bir daha olmayacak söz veriyorum."
"Bu 3.oldu Erva. Seni daha önce kaç kere uyardım. Şimdi çık dışarı!"
"Ama hocam ben..." cümlemi tamamlamama izin vermeden konuştu.
"Çık dedim!" hocanın çık demesiyle mecbur çıktım. Dışarıdaki kamelyalara oturdum. Buket ile Buse'nin yanıma geldiklerini gördüm. Buse, Buket'e hararetle bir şeyler anlatıyordu. Yanıma oturdular.
" Kızlar günaydın. Ne oldu bir şey mi oldu? Telaşlı gibi duruyorsunuz. "
"Günaydın Erva. Şey biz Buse ile"
"Evet ne konuşuyordunuz?"
"Müdür varya "
"Nolmuş müdüre?"
"Müdürün yeğeni ve aynı zamanda ünlü iş adamı ve olan Atakan Özdemir 2 adam daha öldürmüş. Çok tırsıyorum ben bu Atakan denen adamdan."
"Kızlar siz ciddi misiniz?" ikiside gerçekten korkmuşa benziyorlardı.
"Sakin olun kızlar. Neden öldürmüş peki? Seri katil falan mı?"
"Hayır Erva. Atakan Özdemir mafya başkanı ve bu kaçıncı adam öldürüşü bilmiyoruz."
"Mafya mı? Müdürün böyle bir yeğeni olduğunu bilmiyordum."
"Bizde bilmiyorduk. Tek bildiğimiz Atakan Özdemir'in mafya babası olduğu"
"Neyse kızlar. Bu konuyu kapatalım. Sizde bu işleri araştırmayın yanı kurcalamayın. Böyle olması hiç uygun olmaz." kızlar başını olumlu anlamda sallamıştı ve ardından derse girdik . Sınıfa geçip yerlerimize oturduk. Bugün ders saatim azdı. 5 dersim vardı ve 5 dersin sonunda okulun çıkışında Buse ile Buket 'i bekledim. Az sonra onlarda geldi. Kızlarla birlikte her zaman gittiğimiz sessiz sakin bir kafe vardı. Oraya gitmeyi kararlaştırmıştık. Ama ilk önce çevremizde bulunan en yakın camiye gidip öğle namazımızı kıldık.Namazlarımızı kılıp kafeye gelmiştik. Burada en çok kitap okumayı ve test çözmeyi seviyordum.Her zamanki gibi testimi çıkarıp çözmeye başladım. Çünkü finaller yaklaşıyordu. Bu sene sıkı çalışmam lazımdı. Bu sene binevi ineklik yapacaktım. Buket ile Buse dd benimle hemfikirdiler. Üçümüz de çıkarıp testlerimizi çözmeye başladık. Testime iyice odaklanmıştım ki Buket'in "olamaz!" diye bağırışıyla irkmiştim. Gözlerimi testten ayırıp Buket'e baktığımda korkuyla bana bakıyordu.
"Noldu Buket? Neden bir anda bağırdın öyle?"
"Erva..."
"Dinliyorum."
"Arkana bak!"
"Kim var arkamda?" merak edip arkamı döndüğümde bir adam vardı ve karşısındaki kadınla konuşuyordu.
"Buket sen iyi misin? Arkamda adamla kadın bir şeyler konuşuyorlar işte. Hem bu bizi ilgilendirmez. Hadi sen testini çöz."
"Erva... Bu... Bu adam... Atakan Özdemir! Ne işi var burada?"
"Ne? Ne diyorsun?" şaşkın bir tavırla konuşmuştum.
"Kaçalım diyorum." Buket hızla ayağa kalktı.
"Buket sakin ol. Neden bu kadar korkuyorsun bu adamdan?"
"Ne yaptıklarını duysan sende korkardın."
"Korkmam. Ben Rab'bimden başka kimseden korkmam." Buket hızlı adımlarla dışarı çıkmıştı. Ne çok korkuyordu bu adamdan. En fazla ne yapabilirdi ki? Buse'nin de masadan ayrıldığını görünce bende ayaklandım. Kafenin çıkış kapısına giden yol o mafya adamın yakınındaydı. Mecbur oradan geçecektim. Başka çarem yoktu. Gözlerim yere eğik bir şekildd yürüken Buse seslendi. Gözlerimi yerden kaldırıp Buse'ye "geliyorum." anlamında işaret yaptım. Gözlerini tekrar eğecektim ki kendimi yerde buldum. Gözlerim bir çift erkek ayakkabısına takıldı. Kim olduğunu merak etmiştim. Ama erkek olduğunu fark ettiğimde gözlerimi ona bakmaktan alıkoydum. Gözlerim bu sefer adamın sandalyesinin yanına koyduğu çantaya takıldı. Sanırım çantaya takılıp düşmüştüm. Çantadaki eşyalardan bazıları yere dağılmıştı. Ağzım çantadan düşen resimi görmemle açık kalmıştı. Bu resimler neydi böyle?Resimdeki adamı bildiğin parçalarına ayırıp resminş çekmişler.Tövbe Yarabbim. Sandalyesinde oturan bir çift siyah ayakkabılı adam yanıma eğildi ve kolumdan sıkıca tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Kolumu hala sıkıyordu ve bu sefer daha şiddetliydi. Sanırım gözleri üzerimdeydi ama ben onun gözlerine bakamıyordum.Çünkü yabancı bir erkeğe uzun süre bakmak haramdı. Kolumu tutması da öyle. Gözlerine bakmadan konuşmaya başladım.
"Ben... Ben... Özür dilerim. K... Kolumu... Bırakır mısınız?" adam sinirli bir şekilde konuştu.
"Bana bak sakar şey! Sen benim kim olduğumu bilmiyorsun herhalde. Bu kadar rahat konuşabildiğine göre." rahat mı konuşmuştum.Ben gayet normal bir şekilde konuşmuştum Yüzüne bakmadan tekrar bir kaç kelam ettim.
"Ben normal b bir şekilde konuştum. Siz beni yanlış anladınız."
"Bana bak güzelim. Ben yanlış yapmam. Yaparsam karşımdakininde o yanlıştan nasibini fazlasıyla almasını sağlarım. Bir daha konuştuklarına dikkat et. Sana kendimi ayrıntılı bir şekilde tanıtmamı istemiyorsan defol git!" adamın söylediği cümlelerle kaskatı kesilmiştim. Hızla koşarak dışarı çıktım. Bu nasıl bir adamdı böyle? Aklım o yerdd gördüğüm resme takılmıştı. Birden ürperme gelmişti içime. Bu adam Buse ile Buket'in dediğinden fazlasıyla tehlikeliydi. Sanırım insanlıktan nasibini almamıştı. Dışarı çıktığımda kızları görememiştim. Ne ara gitmişlerdi? Ne çok korkuyorlardı bu adamdan? Eve gitmek için otobüse bekleyecektim.Otobüs durağına giderken içimden dualar ediyordum. Bu adam bizin okulun müdürünün yeğeniydi. İnşAllah okula gelmez de karşılaşmayız diye içimden geçirerek durağa geldim. Otobüse geldiğinde binip evin yolunu tuttum. Aklım hala o dediği iki cümledeydi."Bana bak sakar şey! Sen benim kim olduğumu biliyor musun?"
"Ben yanlış yaparsam karşımdakininde o yanlıştan nasibini fazlasıyla almasını sağlarım."
İlk bölüm ilk heyecanlar.
Sizce Erva'yı önündeki süreçte ne bekliyor. Nasıl bir süprizle karşılaşabilir?Yazım yanlışarım varsa affola...
Keyifli okumalar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kum Tanesi
RomanceAllah der ki kimi benden çok seversen onu senden alırım. Ve ekler onsuz yaşayamam deme seni onsuz da yaşatırım. Ve mevsimler geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabrın taşar, canından çok saydığın yar bile bir gün el olur. Aklın şaşar, dostu...