--İlahi bakış açısından..
*-*
Elisabeth, babasına era'nın nerede olduğunu soruyordu fakat inatla söylemeyi reddediyordu hades. Öteki yandan Dünya da ise annabell dayanamayıp alice'i aramış, eve gelmesini söylemişti. İlkten olayı hazmetmekte büyük bir zorluk çekse de kısa süre de toparlanmıştı. Annabell ve alice çaresizce onların gelmesini beklerken kilometrelerce uzakta, San Francisco da; mor saçları, bal rengi parlayan gözleri, siyah kalın kapüşonlu montu, siyah postal botları ve kahverengi deri pantolonuyla yirmi yaşında bir kız belirmişti. Maske olarak ise kızıl ama gözlerini göstermeyen bir gözlük takıyordu. Ona anlamsızca bakan bir erkeğe sadece elini uzatarak durdurmuştu
Bir anda elini yumruk yaparak sıktığında adamın vücudunda bulunan DHT hormonunu azaltıp aynı zamanda da telepatik olarak eşcinsel olmaya zorluyordu. Hormonu azalan insanlar eşcinsel oluyordu, elini uzattığı adamın zihninden diğerine ulaşıp aynısını yaptığında birbirini öperek uzaklaşmışlardı
"İlk denemeye göre hiç de fena değil biyokraliçe ha? Bakalım polislerde nasıl işe yarıyor."
San fransisco polisi bu kapşonu kapalı ve gözlükleri kızıl olan kızı fark ettiğinde ellerinde silahlarla karşısında bitmişlerdi
"Hey! Kostümlü kız, yolunu kaybettiysen tımarhane hemen Alcadras hapishanesinin altında." Kız ise zayıf bir gülümseme ile cevaplamıştı, sesi çekici bir güzelliğe sahipti
"Alcadras hapishanesi azılı suçlular için değil miydi?"
"Bu kostümle sende azılı suçlu sınıfına girersin genç hanım. Ayrıca hapishanenin alt kısmında sizin gibi uslu durmayan kızlara pekte hoş şeyler yapmıyorlar!" Kız bir an durup tek kaşını
kaldırmıştı. Gülmüyordu, aksine sinirleniyordu her geçen saniye"Ne yapıyorlar mesela?"
"Önce onları alıp soyuyorlar ve avazı çıktığı kadar bağırmasını umursamayarak kemerle arkana vuruyorlar. Sonra ise..-"
"Yeter! Bu kadar iğrençleşmek istiyorsan git kendi gücünde birine sataş!"
"Kimsin sen be!?"
"Benim adım biyokraliçe! Ve siz ikiniz alcadras hapishanesine giderek soyunuyorsunuz, ikiniz de avazınız çıktığı kadar bağırarak birbirinizi beceriyorsunuz!" Polisler anlamsız şekilde ona bakarken tekrar DMH hormonlarını kurutup telepati yaparak onları hapishaneye gönderdiğinde kendi kendine kıkırdayarak olduğu yerde zıplamıştı
"AHAHAH! YAPABİLİYORUM! ŞİMDİ SIRA O ZÜPPELERİN ŞEHRİNDE!"
Era ve elisabeth yeni düşmanlarından habersizdi. Bir kaç saat içinde de olacaklardı. Adrenalinini kalbini hızlandırarak arttırdığında glikojen miktarını dengeli tutarak en az iki vampir hızını elde etmişti. Gücü de buydu zaten, hormonları ve diğer insanların hormonlarını kontrol edebilmek. Saniyeler içinde gözden kaybolduğunda San Francisco halkı olan biteni anlamaya çalışıyordu. Enerjisi yoktan var olmadığı için genellikle muz, bal ve şeker gibi besinler tüketmesi gerekiyordu. Glikojen miktarı maksimum altı saat stabil kalabiliyordu vücudunda. Onlar bir kenara dursun, elisabeth ise sonunda era'nın yerini babasından öğrenmiş mahzene iniyordu. Cerberus onu gördüğünde iri cüsseli köpek bir anda evcilleşerek dil çıkarmıştı ve elisabeth'e şirin gözlerle bakıyordu. Elisabeth ilk önce onun yanına indiğinde patisine sarılarak konuşmaya başlamıştı
"Seni özlemişim dostum. Bu ortamda sıkılmıyor musun? Yoksa kaçmak isteyen insanların canını yakmak çok mu hoşuna gidiyor?" Kıkırdayarak koca köpeğin bir patisine yavaş bir yumruk atarak oradan uzaklaşmıştı. Zindanların odasına geldiğinde kemik kafesin arkasında sadece era vardı. Yanına gittiğinde enah olarak çıkmıştı karşısına. Era fazlasıyla şaşırdığında kapıyı açarak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lunar Kiss (Negatif Öpücük)
FantasyBanshee, gecenin öfkesi ve enah. 3 kimlik arasına sıkışmış ölüm perisi bir kız... Era, kristal kanat ve erayhus. 3 kimlik arasına sıkışmış bir sağlık tanrısı.. Kötülüğün pençesinde sıkışmış bir kızı iyileştirmeye çalışan oğlan başarılı olacak mıydı...