Bölüm 12: Spectrum! (ZÖA #3)

243 39 40
                                    

"...Beni al yanına ya mahkum et, kardeşine kıyıyor insanlar..!"

--

İlahi bakış açısından..

--

Elisabeth ve era henüz uyurken saat sabahın dördüydü ve dünyaya açılan sarı bir çemberden; uzun kuru kafa ağızlı, parlak sarı gözlerini açık bırakacak şekilde beyaz kuru kafa maskeli, vücudunda kırmızı-beyaz-sarı karışımı deri kostümlü, sarı renkli göğsünde yanan kuru kafa sembolüyle biri çıkmıştı. İlk işi sokakta kalmak zorunda olan yaşlı adamın yanına gitmek olmuştu, adam korkuyla ondan kaçarken o sert hırıltılarla kıkırdıyordu. Yaşlı adamın sırtı duvara değerken kaçacak yeri kalmamıştı. İsmini söylemeyen gözleri sarı kişi de yakasından tutarak sapsarı gözlerini adamın kahverengi gözlerine kilitleyerek hırlamalı bir ses tonuyla sessizliğini bozmuştu

"Ne görüyorsun insan?!"

"B-bırak beni! İmdat! Sen kimsin?!"

"Sana gözlerimin içinde ne görüyorsun dedim!" Gözlerini parlayan kırmızı yaptığında adam bir süre cevap veremediğinde, kendine mırıldanmaya çalışmıştı

"K-kırmızılık görüyorum..sadece parlayan bir k-kırmızı."

"Bu sadece bir kırmızı göz değil insan! Bu senin cehenneminin ateşi! Ruhun azap içinde yanarken, bedenin korkuyla, gecen kâbuslarla dolsun! Çektirdiğin acıları tat ve korkun her zerremi güçle doldursun!"

Gecenin sessizliğini adamın acı dolu çığlığı bozmuştu. O korkuyla titrerken gizemli adam onu bırakarak yere düşmüştü ve ağlamaya başlamıştı, çocukken karıncayı ayağıyla ezdiği anı, gençliğinde bir kıza tuvalette zorla taciz ettiğini ve yaşlılığında kendini kumara vererek parasız kalmasının cezasını çekiyordu. Ölmüyordu ama ölmekten beter bir acı çekiyordu, bütün anların acısını hissediyordu. Gizemli adam oradan rüzgar hızında koşarak uzaklaşırken asıl gücünü daha göstermemişti bile..

---

Era'dan..

--

Gözlerim enah'ın simsiyah göğüslerine kadar dökülmüş saçlarını gördüğünde içimi bir huzur kaplamıştı. İnsanlardan intikam almak isteyen enah gitmiş, yerine uyuyan bir melek gelmişti. Yavaşça onun yanından kalkarak cama doğru yönelerek kanatlarımı açmıştım ve uçarak oradan uzaklaşarak banshee'ye seslenmiştim

"Banshee!" O da "Evet erayhus?" Demişti her zamanki sakinliği ile, tanrım bu kız nasıl bu kadar sakin kalabiliyor ya?! Gecenin öfkesi buna iyi dayanmış!

"Dün dediklerimi unuttum sanma! Enah'ı neden kötüleştiriyordun!? Ve onun içine girmeden?!"

"Ben bir ölüm perisiyim era, ölüm perileri bir insanın duyamayacağı, ama beyinlerinin duyacağı bir sinyal gönderip deli edebilirler. Bende bu dünya da fazla iyi ve sürekli ağladığı için o sinyalleri biraz insancıllaştırıp enah'ın beynine gönderdim ve kötü yapmaya çalıştım, başarılı da oldum. Fakat sen gelip onunla konuşana kadar!"

"Peki, neden sadece enah? Ayrıca Ben ne yapmışım ki? Ben sadece onunla konuştum o kadar."

"Çünkü gecenin öfkesiyle birkaç kez karşılaşmıştı, bu yüzden onun bu kadar saf kalmasını istemedim. Ve sorun da o ya. Geldiğin gibi kötülük sinyallerini yok ettin! Senin yüzünden o sevgi dolu oldu! Zarar verilmeye açık hale geldi! Aramızdaki bağlantı sayesinde onu hissedebiliyorum ve dün gece de sana enah'ın hayatı tehlikede diyebildim."

"Banshee, siyah gözler!" O konuşurken ben yolda bir marketin soyulduğunu görmüştüm, içeri gelişmiş kaslarımla daldığımda banshee onu susturduğum için homurdansa da üstelememişti. Adam korkuyla bana tüm şarjörü boşaltmıştı fakat sadece gıdıklanma hissediyordum, sertçe kıkırdayarak neredeyse bütün hepsi sivri dişlerle dolu ağzımı banshee'nin de yardımıyla kocaman yapmıştım, insanlardan da bir kaç metre büyük ve fazla kaslıydım. Adamın boğazından tuttuğumda biraz da eğilerek konuşmaya girmiştim

Lunar Kiss (Negatif Öpücük)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin